Atom parçalanınca içindeki enerjiyi: E=mc2 değeri kadar yayar. Bence içindeki bilinci de: B=md2 değeri kadar yayar. Buradaki B bilincimiz, d düşünme hızımızdır ve beyinden beyine değişir.
DADA
Atomlar yazılım yüklü femtoçipler ya da tanecikler olabilir. Tıpkı tümsayıları yutup sayıları sinesinde taşıyan sıfırlar gibi… Sayıları ve maddeyi sıfıra bölerek sonsuza, sonsuza bölerek sıfıra indirgebilirler. Ölüm maddenin sıfıra ya da sonsuza bölünmüş hali olabilir mi!? Evrende bulunan her sistematik varlık atomların uyanma, aydınlanma, eğitim ve bilgilendirilme okulları olamaz mı? Moleküller, hücreleri dokuları, organları ve canlıları oluşturan atomlar kendi içlerindeki yazılımla ustalıklarını icra ediyor olamaz mı? Mesela, yandaki şekilde bir insanın beynine temiz kan götüren (beyaz) ve kirli kanı akciğerlere getiren (kırmızı) damarlar izlenmektedir. Benim özel fikrime göre, tüm varlıklar, özellikle canlı dediğimiz bitki ve hayvanlar, atomların eğitim, öğretim, aydınlanma ve uyanma alanlarıdır. Mesela bu damarlarla beyne taşınan kalsiyum atomlarından daha önce hipokampusta çalışanlar hipokampusa, serebellumda çalışanlar serebelluma göç ediyor olamaz mı? Burada atomların hard disklerine özelliklerine göre bilgi yüklenir.
Atomlar gerek birbirleri gerekse oluşturacakları molekül, zincir, hücre, doku ve organlarda bu bilgi düzeylerine göre yer ve fonksiyon alıyor olabilirler. Mesela iki kalsiyum ataomunu gıdalarla alan bir kişide, bu kalsyum atomlarından kemikle ilgili bilgisi olan kemiklere, beyinde iletimle ilgili bilgisi olan da beyne gidecektir. Belki de, bu atomlar kendi bilgilerini dahil oldukları sistemlere aktarırken, o sistemlerden de bilgi almaktadırlar. Acaba ben Hindistan’da iken, Brahmaguta’nın beyninde görev yapmış olan kalsiyum, karbon, sodyum, potasyum … atomlarını mı kullandım da onun gibi düşünmeye başladım? Ya da onun atomlarından ve ya dünyadaki hatıralarından bir sinyal mi beni o proğramı düşünmeye yöneltti? Ya da evrenin karadeliklerinde depoladığı Brahmaguptanın beyninin manyetik disklerinden mi sinyal almış olabilirim?
Yandaki şekilde Mayıs ayından itibaren Erzurum’un dağlarında yaygın olarak aça bir karahindiba çiçeğinden bal almaya çalışan bir arı izlenmektedir. Resim A’da bal’ın hammaddesi olan fruktozu depolayan bir çiçek ve onu emerek bala çevirecek arı; B’de bu çiçeğin tohumlarının paraşütlü hali, C’de bir beyin kanseri; D’de hipokampal hafıza hücreleri; E’’de ise hafız hücrelerinin 4000 kez büyütülmüş şekli izlenmektedir. Bu çiçeğin atomları seçerek aldığı topraktan alınan atom, bir zamanlar beyninde kanser olan kişinin kanserli beyin dokusunda görev yapmış ve kanser bilgisi yüklenmişse, bu balı yien kişinin beyninde de acaba kansere neden olabilir mi? Ya da; bu atom Erzurum’dan geçmiş olan Timurlenk veya Şair Emrah’ın beyninde görev almışsa, bu atomları balla yiyen kişinin beynine geçince o bilgileri o kişinin beynine yükleyerek o kişide Timur veya Emrah vari düşünmeye fısat ve zemin hazırlar mı? Kara Hindiba çiçakleri bunun için mi paraşüt geliştirerek uzak diyarlara göçer?
Bu çiçek Erzurum’un dağlarında açar… Bu dağlara kar Karadeniz, Hazar denizi, Akdeniz ve Hint okyanusu başta olmak üzere tüm denizlerden gelen yağmur bulutlarından damlar. Belki de karbon, hidrojen, oksijen atomları da bu yollarla bu çiçeklerin bünyesinde bala ve süte dönüşür. Yanda bir karahindiba çiçeğinin güneşte ve sıcakta açılmasına; karanlıkta ve soğukta kapanmasına yol açan fiziksel kuralların taslağı verilmiştir. Bu çiçeklerin sapları içi boş silindirler şeklinde olup içlerinde hava bulunur. Bu havanın hacmi: pr2h ile bulunur. Bu hava güneşli havalarda ısınınca genişleyerek çiçeğin yapraklarını açar. Soğukta da tersi mekanizmayla kapanır. Son bahara doğru bu çiçeklerin tohumları paraşütlenir ve uzaklara rüzgarlarla uçar gider. Kendi hayatın devam ettirmek ve belki de eğittiği, diploma verdiği atomları, başka çiçeklerin aydınlanması ve uyanması için onlardaki atomlara eğitmen olarak gönderir. Bu çiçeklerin özsuyunu ve sütünü emen arılar bala, bu özsuları içen akrepler de zehire çevirir. Belki de bu çiçekler akreplere zehir hammaddesi vermek yerine arılara bal vermeyi tercih ettikleri için başları yüksekte ve gündüz açarlar. Çünkü bal deposu olan bu çiçeklerin yapraklarına arılar kolay erişir ama akreplerin eli erişemez….. Onlar çiçekleri devirerek bal malzemesini zehire çevirir.
Soru: Eğer mısırlar, buğdaylar, arpalar ve tüm hububat ta böyle paraşüt yapsa idi ne olurdu?
Doğru cevabı yazana bir kitap hediye edilecektir.