Giriş
Literatürde ‘ilk tarih filozofu’ olarak belirtilen Augustinus’un bu başarısı, “Hristiyanlığın ana unsurlarından (örn. Trioloji (Kutsal üçleme) [orijinal metinde bulunmamaktadır]) yararlanarak tarih düşüncesini kendine özgü bir yorumla temellendirmesidir” (Şenol 2012, s. 49). 4. yüzyıl Hristiyan teoloğu Augustinus’un düşüncelerine dayanan teolojik anlayışın özünde sistemleşmiş bir düşünce bulunmamakla birlikte, bu anlayış Orta Çağ döneminden 17. yüzyıla kadar egemenliğini sürdürmüştür. Platoncu idealizm, Augustinus ile birlikte teolojiye hükmetmiştir. Augustinus, kurtuluş için Tanrısal lütfun, inançla akıl arasında bir uyuşmanın varolmasının gerekliliğini ve Tanrı’nın kendiliğinden var olan bir bilgisinin ve kötünün olumsuzlanmasını savunmuştur. Bu yazıda, Augustinus’un ‘Tanrı Devleti (Üzerine)’ adlı yapıtında tarihi felsefe açısından mı, yoksa daha çok teoloji açısından mı ele aldığı tartışılacaktır. Bu tartışmaya, Augustinus’un felsefi anlayışı ve boyutları ile ilgili eserinin ‘De Civitate Dei’ (Tanrı Devleti) konusu ve içeriği temel oluşturacaktır.
- Augustinus’un Felsefe Anlayışı
Augustinus, “bir tanrıbilimci olmasının yanı sıra, Batı düşüncesi içinde ünlü ve etkili filozoflardandır” (Marmion 2010, s. 83). Augustinus’un en çok önem verdiği konu, insanın kendi kendini araştırmasıdır. Bu doğrultuda, hakikatin ne olduğunu ve nerede bulunduğunu irdelemiş ve bir felsefe tanımına ulaşmıştır. Augustinus, hakikatin insanın içinde olduğu ve hakikatin Tanrının kendisi olduğu görüşündedir. Bir başka ifadeyle, ona göre Tanrı insanın içindedir. Diğer taraftan, insanın kendisi de tanrıdadır. Bu ilişkiyi anlamaya çalışmak ise başlı başına Augustinus’a göre felsefenin kendisidir. Dolayısıyla, ona göre felsefe insanın kendisiyle uğraşmasıdır (Cevizci 2013).
Teoloji hakkındaki tüm düşünceleri hakikate olan açlığından kaynaklanan, ‘Anlayabilmek için, inanıyorum’ anlayışıyla inancı temel alan Augustinus, felsefeyi dinin egemenliği altına almış ve aklın görevini, Tanrısal vahiy temeli üzerinde, inanç yoluyla bilinen şeylerin açıklanması ve aydınlığa kavuşturulması olarak belirtmiştir (Cevizci 2013). Bu yönüyle, Augustinus’un tarih görüşü, bir felsefe olmaktan çok, bir tanrıbilim (teoloji) olma özelliği göstermektedir.
Augustinus’un hakikate dair görüşü ile alakalı Bottomore ve Nisbet (2014) Aristotelesçi bakışı benimsediğini savunmaktadır. Ancak, Augustinus, her türlü rastlantısal olayın üreteni ve her türlü tarihin gerisindeki bir güç olarak bildiği Tanrı’nın iradesi sayesinde bir dizi biricik olay olarak gördüğü şeyleri ele alırken, bu kavramsal çerçeve içinde kalmayı da başarmıştır. Bottomore ve Nisbet’in (2014) “Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi” başlıklı kitabında belirttiği gibi daha sonraki düşünürler coğrafi çevre, insanın doğası, ruh ya da geist, ekonomik etken gibi harekete geçirici başka tarihsel güçlere dayanacaklardır; ama araştırmanın biçimini aynı kalacak ve ortaya konan ilerlemenin ileri gitmenin ya da gelişmenin resminin yalnızca içeriği değişecektir.
- De Civitate Dei (Tanrı Devleti) Kitabının Konusu
Tanrı, şehitlik, Yahudiler ve Hristiyanlık felsefesi ile ilgili bazı konuları da ele aldığı Tanrı Devleti (Üzerine) adlı kitabını Augustinus, Hristiyanlığın gerek diğer din ve felsefeler ile gerekse Roma yönetimi ile olan ilişkilerini açıklamak için yazmıştır. Augustinus’un ifadeleriyle insanlık tarihi, İnsanın Devleti ile Tanrı’nın Devleti arasındaki bir çatışmadan meydana gelmektedir. Augustinus, imparatorluğun dünyevi gücü tehlikeye girse bile, nihai zaferin Tanrı’nın Devleti olduğunu vurgulamaktadır. Augustinus bu kitabında Tanrı’nın Devletini, dünyevi zevkleri bir kenara bırakıp kendilerini Hristiyan değerlerin yaygınlaşmasına ve uygulanmasına adayanlar ile betimlemektedir. İnsanın Devletini ise, Tanrı’nın Devleti’nden uzaklaşmış kişilerin yeri olarak tanımlamaktadır. Kitapta, bu iki devlet herhangi bir gerçek yeri ve kurumu temsil etmeyip sembolik olarak kullanılsalar da, “Augustinus Tanrı’nın Devleti’nin kalbi olarak Hristiyan Kilisesi’ni görmektedir” (Richardson ve Bowden 1983, ss. 55-58).
Augustinus Hristiyan olmasından sonra farkında olduğu üzere, bilgiden söz edebilmek sadece kişinin, her şeyden önce Tanrı’nın varlığını kabul etmesi ile mümkün olabilmektedir. Buna bağlı olarak, sadece ilahi aydınlanma aracılığıyla Tanrı ile iletişime geçebilen insanın hakikate erişimi bulunmaktadır (Richardson ve Bowden 1983, ss. 55-58).
Augustinus’a göre yeryüzündeki haz veren şeylerin kabul edilebilirliği sadece Tanrı ile ilgisinin olup olmadığıyla alakalıdır. Ona göre mutluluk, Tanrı ve onda var olanın her iman sahibi ile paydaş bir şekilde tadına varılması olarak tanımlanmaktadır (Augustinus 2021, Tanrı Devleti 19. Kitap). Mutluluğun bu tanımına göre, “insanların dünyada mutluluğu bulabilmesinin yolu, Tanrı’nın buyruklarına itaat etmeleridir” (Childress ve Macquarries 1986, ss. 46-48).
Sonuç olarak, Augustinus’a göre, “dünya tarihi adı verilen dram, günah işleyen insanın düşüşünden, yeniden kurtuluşuna kadar olan bir defalık süreçten ibarettir” (Augustinus 2021, s. 11). Augustinus, Hristiyan dininin temel öğretilerini temellendirebilmek amacıyla, Yeni Platoncu felsefeden ve Platoncu kavramlardan yararlanmıştır (Cevizci 2013).
- De Civitate Dei (Tanrı Devleti) Kitabında İşlenen Bazı Tanrısal Öğeler
Augustinus’un başlıca düşünsel kaygısı, “bir tarih felsefesi geliştirmekten çok, yaşamın her alanında Hristiyan teolojisi ilkelerini temellendirmek ve benimsetmektir” (Şenol 2012, s. 49). Bu amaçla, Augustinus Tanrı Devleti adlı eserinde “Hristiyanlığın öğretisi doğrultusunda yaşayan temiz ahlaklı insanların, gelecekte kurtulmuşlar arasında yer alarak, bir Tanrı Devleti’nin yurttaşları olacağını savunmaktadır” (Şenol 2012, s. 49). Augustinus’a göre kurtulmuşlara bahşedilen Tanrısal lütuflar bulunmaktadır. Lütuf, Tanrı tarafından, karşılık olmaksızın Tanrı’nın seçtiği kişilere bağışlanmaktadır. Augustinus, Tanrı tarafından lütuf aracılığıyla kurtarılacak bazı insanların yanı sıra birçok insanın bu ebedi kurtuluşa erişemeyeceğini belirtmektedir (Augustinus 2021, Tanrı Devleti 12. Kitap). Seçilmişlik söz konusu olduğunda ise, Tanrı tarafından lütuf aracılığıyla kurtarılacak bazılarının yanı sıra birçok insanın bu ebedi kurtuluştan mahrum kalacağı düşüncesini “Lütuf adaletsiz olamayacağı gibi adalet de canice olamaz’’ (Augustinus 2021, Tanrı Devleti 12. Kitap) cümlesiyle açıklamaktadır.
Augustinus, Tanrı Devleti 22. Kitapta yönelttiği aşağıdaki soru ile Tanrı Devletinin sonsuz kutsanmışlığını savunmaktadır.
“Ömrümüzü nasıl iyi bir şekilde geçireceğimizi ve sonsuz mutluluğa nasıl erişeceğimizi bizlere öğreten ve erdem diye adlandırılan bu becerilerin –Tanrı’nın İsa’da vücut bulmuş olan eşsiz rahmeti sayesinde hükümdarlığın evlatlarına bahşedilen beceriler- ötesinde insan zekası, kısmen bir zaruretin kısmen de verimli bir icadın neticesi olarak sayısız şaşırtıcı beceriyi ortaya çıkarıp, sadece gereksiz şeylerin değil, aynı zamanda tehlikeli ve zarar verici şeylerin de keşfinde çokça etkili olan aklın bu gücü doğada, böylesi becerileri ortaya çıkarabilen, kazanabilen ya da bunlara sahip olabilen tükenmez bir zenginlik göstersin diye bunları sergilememiş midir?” (Augustinus 2021, ss. 184-185).
Sonuç olarak Augustinus’un Tanrı Devleti adlı kitabında yönelttiği bu tarzdaki sorular, düşün tarihinde özgürlüğün ve insan tabiatının modern kavramsallaştırmasına yol açmıştır. Augustinus’un eserleri teolojik olmakla birlikte, felsefi sorunları da içeren nitelikler göstermesi bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Modern felsefe de tartışılacak olan pek çok tartışmayı Augustinus’un yürüttüğü görülmektedir.
Sonuç
Augustinus’un yaklaşımında tarih, düzenli ve amaçlı bir Tanrı’nın iradesinin ifadesi olan bir değişme süreci olarak düşünülmektedir. Tarih süreci -Âdem’den Nuh’a, Tufan’dan İbrahim’e, İbrahim’den Davut’a, vb. ‘ne uzanan- kutsal tarihten alınmış olaylarla belirlenmiş evreler halinde tanımlanabilir. Augustinus’un Roma’nın çöküşünün “kendilerini zafere ve egemenliğe götüren tanrılara yüz çeviren pek çok Romalının Hristiyanlığı kabul etmesinin bir sonucu olup olmadığını cevaplamak amacıyla kaleme aldığı” (Augustinus 2021, s. 8) ‘Tanrı Devleti’ adlı kitabında belirttiği gibi “tarihteki olaylar yalnızca Eskaton’da kararlaştırılacak ödülün veya cezanın temeli olmaları bakımından bir anlam ifade etmektedir (Şenol 2012, s. 46). Bu yönüyle Augustinus’un tarih görüşü, “bir felsefe olmaktan çok, bir teoloji olma özelliği gösterir (Şenol 2012, s. 49). Augustinus’un tarih görüşünün teoloji olma niteliğinden çıkarımla Augustinus’un ‘Tanrı Devleti’ adlı yapıtında tarihin, felsefe açısından daha çok teoloji açısından ele alındığı sonucuna varılmıştır.
Kaynakça
- Augustinus (2021). Tanrı Devleti: Seçmeler, çev. Öncel Sencerman, Ankara: BilgeSu Yayıncılık.
- Bottomore, T. B. ve R. Nisbet (derl.) (2014). Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, İstanbul: Kırmızı Yayınları.
- Cevizci, A. (2013). Paradigma Felsefe Sözlüğü, 1. Baskı. İstanbul: Paradigma Yayıncılık.
- Childress, J. F. ve J. Macquarries (1986). A New Dictionary of Christian Ethics, London: SCM Press LTD ss. 46-48.
- Marmion, D. (2010). An Introduction to the Trinity, Cambridge: Cambridge University Press. s. 83.
- Richardson, A. ve J. Bowden (1983). A New Dictionary of Christian Theology, London: SCM Press LTD. ss. 55-58.
- Şenol, H. F. (Editör: D. Özlem) (2012). Tarih Felsefesi I, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2453 Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1425. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.