Aydınlatılmış onamın ifade ettiği anlam doğrudur. Ancak onam kelimesi bize ters geliyor. Onun yerine kabul, onay veya izin demekte yarar var.
Hastaların hastalıkları ve tedavileri ile ilgili uygulamalarda hekim tarafından verilecek tıbbi karara katılmaları için onlara tıbbi bilgilerin açıklanmasını sağlayan ilke “Aydınlatılmış Onam İlkesi” olarak adlandırılmakta olup biz bunun aydınlatılmış veya bilgilendirilmiş izin, onay veya kabul olarak söylenmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz.
Bilindiği gibi bir kişi, kendisine güvenen ve inanan bir kişinin iyi niyetine bağlı kalarak, onun yararına davranmak durumundadır. Hekimin mesleki bilgisi, hastanın hastalığı konusundaki bilgisizliği ve çaresizliği, hasta-hekim ilişkisini güvene dayanan bir ilişki şekline sokar. Böyle bir ilişki ile doktor, hastalık ve tedavisi ile ilgili tüm gerçekleri hastasına açıklama ödevini yüklenir. Bu ilkenin öğretisinin dayandığı ikinci ilke ise; bireyin kendi hakkında karar verme hakkıdır. Yasaca yeterli olan bir kişi, bedenine ne yapılacağına karar verme hakkına sahiptir ve onun isteği dışında hiçbir girişim için zorlanmamalıdır. Çünkü özerkliğe saygı ilkesine göre kararını özgürce verebilmelidir.
Hasta onayının verilmesiyle, doktorun iradesi ortadan kalkmakta, hastanın iradesi onun iradesi yerine geçmekte ve gerçekte doktor değil, hasta hareket etmektedir. Daha kısa bir anlatımla, “Tedavi iradesi hastaya aittir”. Yine burada beş nokta önemlidir: 1) Yeterlilik 2) Açıklık 3) Anlama 4) İsteklilik 5) Onay veya kabul veya rıza. Bu beş nokta aydınlatılmış veya bilgilendirilmiş kabul, onay veya iznin yapı taşlarıdırlar. Yani bir kişi, yapılacak tıbbi uygulamayı anlamada yeterli ise kendisine açıklananlar yeteri kadar açık ise ve bu anlaşılıyorsa, ayrıca kabul etmede istekli ise hekime onayını verecektir.
Hekim hastasını şu konularda aydınlatmak durumundadır:
a) Hastanın şimdiki sağlık durumu ve konulan tanı,
b) Önerilen tedavi yönteminin türü,
c) Amaçlanan tedavi yönteminin başarı şansı ve süresi,
d) Amaçlanan tedavi yönteminin hastanın sağlığı için gösterdiği riskler,
e) Verilen ilaçların kullanılışı ve olası aksi etkileri,
f) Hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar.
Hastanın acil durumu yoksa ve şuuru yerinde ise vereceği karardan sonra hekim tıbbi müdahaleyi yapabilir. Hekim, hastayı aydınlatma görevini yapmadan hasta üzerinde tıbbi uygulama yaparsa izinsiz olarak kişinin vücut bütünlüğünü bozmuş olur. Hekimin aydınlatma göreviyle ilgili bir hüküm Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nin 14. maddesinde yer almaktadır. Buna göre “hastanın maneviyatı üzerinde fena etki yapmak suretiyle hastalığın artma olasılığı bulunmadığı takdirde, teşhise göre alınması gereken önlemlerin hastaya açıkça söylenmesi gerekir. Ancak, hastalığın vahim yönleri, akibet ve seyrinin saklanması uygundur.”