Bilindiği gibi tıp etiği ve tıp tarihi ayrı iki dal olmalarına rağmen bazı kongrelerde ayrı seksiyonlar şeklinde, ancak aynı kongre içinde işlenebilmekte. Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışındaki kongrelerde bu uygulamaya sık sık rastlanmakta. Çünkü ülkemizde olduğu gibi diğer bazı dış ülkelerde de üniversitelerde bu iki dal aynı departmanda öğrencilere okutulmakta ve öğretim üyeleri ile yardımcılarından her iki dalı da incelemeleri, araştırmaları istenmekte. Bu bağlamda 12-14 Haziran 2006’da Azerbaycan’ın Baku kentinde yapılan 1. Uluslararası Ortaçağ Yazmalarında Geleneksel Tıp ve Materia Medica Kongresi’nde birbirinden değerli bildiriler sunuldu. Kongrenin ilk günü Tıbbi Yazmalar Sergisi gezildi. Açılışta bazı konferanslar verildi. Bu konferanslar genellikle tıp tarihi üzerineydi. Azerbaycan Bilimler Akademisi Başkanı, UNESCO temsilcisi, Uluslararası Tıp Tarihi Derneği Genel Sekreteri değerli konuşmalar yaptı.
Sunulan bildiriler arasından bazı örnekler verebiliriz. Prof. Dr. Nil Sarı tarafından, “Zehravi ve Sabuncuoğlu’nun Cerrahi Üzerindeki Çalışmaları” adlı bildirisi, cerrahi tarihini aydınlatması açısından önemliydi. Prof. Dr. Ali Haydar Bayat’ın, “Şirvanlı Muhammad bin Mahmud ve Onun Çalışmaları” adlı konuşması da bu konuyu derinliğine vermekteydi. Azerbaycan’dan Dr. Jarullazadeh Chingiz’in sunduğu, “Azerbaycan’da Oftalmoloji Tarihi” ise Azerbaycan oftalmolojisi hakkında detaylı bilgiler vermekteydi. Yine Azerbaycan’dan Cavad Takdisi’nin verdiği, “Ortaçağ Azerbaycan Hekimleri ve Yazmaları” hakkındaki bildiri Azerbaycanlı hekimleri anlatması açısından önemliydi. Diğer bir bildiri ise “Şamanların Tedavi Metotları” hakkında olup, Azerbaycanlı Dr. Güllü Yoloğlu tarafından verildi. Yine Gürcistan’dan Nino Chikhladze, “Gürcü İlahiyat Eserlerinde Tıbbi Faaliyetler” ile ilgili bilgiler veriyordu. Doç. Dr. Adnan Ataç’ın, “Kazvini Tarafından Yazılan Kitab al-Acaib al-Hayvanat’ın Değerlendirilmesi ve Osmanlılar Üzerine Etkisi” adlı bildirisi bu konuyu detaylı olarak veriyordu. Yine Prof. Dr. Esin Kahya’nın sunduğu, “Biruni’nin ve İbni Sina’nın Eczacılığa Dair Araştırmaları ve Onların Sonraki Araştırmalara Etkisi” adlı bildirisi de bu konuyu derinliğine araştırmaktaydı. Etik üzerine de bazı bildiriler sunuldu. Ben de “20. Yüzyılın Türkiye’sinde Tıp Etiği Üzerinde İki Kitaba Bir Bakış ve Bazı Sonuçlar” adlı bildirimle tıp etiği üzerine sunum yaptım. Yine Prof. Dr. Öztan Öncel’in, “Türkiye’de Tıp Tarihi ve Tıp Etiği Üzerindeki İlk Kürsü ve Onun Önemi” adlı bildirisi de etik ile ilgiliydi.
Ancak bu kongrenin en önemli özelliği insanların birbirlerine karşı son derece saygılı ve samimi ilişkiler göstermesiydi. Bilindiği gibi günümüzde kongreler özel bir konuyu araştırırlar ve o konu üzerinde derinleşirlerse daha çok yararlı olabilmekte. Özellikle az üyenin katıldığı ve spesifik konuların işlendiği toplantılar, hem özgün kişileri ağırlaması, hem de insanların birbirini tanıması yönünden çok önemli olmakta. Bu arada kongre etiği denen ve insanların birbirlerine davranışlarını veren bir özel konu da hepimizi çok ilgilendiriyor. Özellikle uluslararası kongrelere gelen ülkelerin üyelerinin birbirlerine sıkı bağlarla bağlanmaları ve bu bağlamda diğer ülkelerle de dostluklarını pekiştirmeleri çok önemli. Doğaldır ki bu durum, üyelerin birbirlerine gösterecekleri sevgi ölçüsünde kuvvetlenir ve diğer gruplara da örnek olur. Biz etikçilerin buna daha çok dikkat etmeleri sanıyorum ki branşımızın etik gibi çok hassas ve kendisinde bu öğeleri taşıyan bir dal olmasındandır. Ulusal veya uluslararası bir kongrede bir grup oluşturarak kuvvetli ve sevgi dolu olmak ve hem gruptakilere hem de branşların gruplarına iyi niyetle ve dostlukla yaklaşmak gerekir. Büyüklerin küçüklere sevgiyle, küçüklerin de büyüklere saygıyla ve bağlılıkla hareketi her zorluğu çözecek ve her kapıyı aşacak bir durumdur. Ayrıca kongrelerde soru sorma usulünü bilmek, soru sorulan kişiyi azarlar ya da hakaret eder gibi değil, yalnızca anlamadığı bir konuyu öğrenmek için sormak uygar bilim dünyasının vazgeçilmez saygı ve görgü kuralı olmalıdır. İşte Azerbaycan’da yapılan kongre bütün bu bilimsel etiğin vazgeçilmez ahlak kurallarını ve insancıl ilişkileri gözler önüne serdi.