DNA analizi sonucu %99.99 doğrulukla ortaya konan “paternite testi” ya da “babalık testi” yapılmalı mıdır? Aslında bu soru yalnızca Türkiye için değil, tüm dünya için sorulan ve henüz cevabı net olarak alınamayan bir sorudur (New Scientist, 24 January 2009, p5). Örneğin; İngiltere’de gizli olarak babalık testi yapılması yasak olmasına karşın, hemen her laboratuvarda bu testin yapıldığı bildirilmektedir.
Babalık testi ile anne-baba ya da anne-baba adayı olan kişi ya da kişiler, büyük çoğunlukla kendi merakını ve egosunu gizli ya da açık olarak tatmin etmektedir. Gelişen DNA analiz tetkikleri sayesinde bebeğin biberonu, saç teli, tükürük, sigara izmariti gibi insanların kullandığı ve insan dokusunun bulaştığı pek çok materyalden babalık testi yapmak mümkün olmaktadır. Diğer bir deyişle insanın elinin bulaştığı her şeyden DNA elde etmek ve babalık testi yapmak mümkündür.
Babalık testinin teknolojik olarak pek bir zorluğu olmamasına karşın, özellikle biyolojik babası belirlenmeye çalışılan çocuğun üzerinde büyük bir travmaya neden olabilecek ağırlıkta bir yüktür. Genellikle çocuk, kimi zaman da anne ve/veya baba ortaya çıkan sonuçtan büyük ruhi çöküntü yaşayabilmektedir.
Peki babalık testi konusunda ne yapılabilir? En iyisi, Fransa’da olduğu gibi bu işin mahkeme kanalı ile yapılması ve her önüne gelene özel olarak babalık testinin yapılmamasıdır. Fakat benim buradaki “özel” kelimesinden kastım kişilerin özel istekleridir. Yani özel ya da resmi ruhsatı olan laboratuvarlar mahkeme ya da savcılık gibi başka bir resmi kurum tarafından istenmesi halinde, bu testi yapabilmelidir. Sadece adli tıp kurumunun üzerine bu yükün yıkılması bana göre doğru değil. Nitekim örnek verdiğim Fransa’da da pek çok kriminal genetik analiz özel sektöre yaptırılmaktadır.
Türkiye için durum hangi noktalara varmıştır? Türkiye’de babalık testi yaptırma isteği aşırı boyutlara varmıştır ve hemen herkes kendi evladından kuşku duyar hale gelmiştir. Bu, hem aile birliğini dinamitleyen hem de insanların psikolojisini bozan bir durumdur. Yapılacak şey, Sağlık Bakanlığının konuyu ele alarak bu işe bir çözüm bulmasıdır.
Hemen herkes bilir; bir “Araç park edilmez” levhası altına 10 tane araç park edilir. Ya gerekli önlemi almadan, yani park yeri yapmadan o yasak levhasını oraya koyma ya da gereğini yap. Bunun gibi umarım Sağlık Bakanlığı da “Yasakladım, oldu” demez. Önce bunu yapabilecek laboratuvarlar belirlenir, sonra resmi kanalla sevk yapılır, kişi ister resmi isterse belirlenen özel laboratuvarlarda testini yaptırır.
Türkiye’de çok çarpık bir durum olan genetik testlerin hizmet alımı ile yaptırılması da acil düzeltilmesi gereken bir konudur. Buna da Sağlık Bakanlığının mutlaka el atması gerekmektedir. Bunun ayrıntısını da diğer bir yazıda ele alacağım.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.