Çocukta doğuştan gelen genetik özelliklerin -yarısı babadan geliyor tabii ki- yanı sıra, anne ve babanın yetiştirme tarzının da çocuğunun davranışları, duyguları ve düşüncelerinde ve de kişiliğinin oluşmasında önemli etkilerinin olduğu bilinmektedir. Anne-babanın çocuklarını yetiştirirken uyguladığı yanlış yöntemler, çocukların benlik saygısı gelişimine de zarar verebilir. Pek çok anne baba yanlış olduğunu düşünmeden bu tür hataları yapar. Ebeveynlerinden gördükleri yaklaşım çoğu zaman bilinçdışı olarak kendi davranışlarını yönlendirir. Anne-babalar genellikle kendilerinin isteyip de yapamadıklarını çocuklarının gerçekleştirmesini isterler. Kendi zayıflıklarının çocuklarında ortaya çıkmamasını arzularlar. Bazen ebeveynler çocuklarına hiç ulaşamayacakları hedefler koyarlar. Bu hedeflere ulaştığı ölçüde çocuğu sevdiğini hissettirebilir, koşullu sevebilirler. Bu yazıda -bilgi ve tecrübelerime dayanarak- babalık tutum ve davranışlarını çeşitli türlere ayırmaya çalıştım. Ayrıntılar Baba Olmak isimli kitabımda yer alıyor. Babalık türleri çoğaltılabilir ya da bazı türler birbiri ile örtüşmeler içerebilir. Her baba bu türlerden az ya da çok özellikler taşıyabilir ama genellikle bir türü daha baskın olur. Acaba siz hangi tür babasınız? Son bölümde “hoşgörülü baba (sağlıklı tutum)” başlığı altında olumlu yaklaşımlar sunulmaktadır. Diğer tüm babalık türleri pek çok olumsuz etkiye sahiptir. Burada da özellikle olumsuz etkileri vurgulanmıştır.
- Aşırı otoriter baba:
- Çocuktan mutlak itaat bekleyen,
- İstek ve emirlerinin tartışmasız bir biçimde yerine getirilmesini isteyen,
- Çocukla ilgili her türlü kararı kendi veren,
- Çocuğuna kendi istediği şekilde davrandığı sürece sevgi veren,
- Bütün kurallara neden uyulması gerektiğini çok nadir olarak açıklayan,
- Sık sık ceza uygulayan ya da çocuğu ceza ile tehdit eden bir baba tipidir.
Otoriter aile tutumunda çocuğun hakları oldukça azalmıştır. Yetişkinler birçok kuralı zorla yaptırıp kendilerine karşı saygılı olmalarını beklerler. Çocuk neredeyse her yaptığı şeyde yanlış yapma korkusu duymaktadır. Otoriter baba da çocuğunu sever ancak sevgisini, çocuk onun istediği şekilde davrandıkça gösterir. Çocuğunu, kendi ideallerindeki kalıplara uygun bir kişi yapma çabasındadır. Özellikle günümüzde “geleneksel” olarak adlandırılan aile tipinde, babalar aşırı otoriter bir tutum içinde olabilmektedirler. Babanın bu tür bir yöntemle çocuk yetiştirirken “başarılı olması” tam itaatkâr bir çocuk ortaya çıkması demektir. Aşırı otoriter baba genellikle ciddi bir görünümdedir. Çocuğuyla “yüz-göz olmak” istemez. Baba-çocuk ilişkisine dışarıdan bakıldığında, her iki tarafın da bu ilişkiden keyif aldığını hissetmeyiz. Sert, soğuk, korkunun ön planda olduğu bir ilişki tipi söz konusudur. Zaman içinde çocuk babaya itaat etmeyi öğrenmiştir. Bu nedenle suni bir uyum görüntüsü göze çarpabilir. Sakin gibi görünen otoriter baba çocuğun kendisi ile ters düşmesi halinde aniden sertleşebilir. Çocuğun eleştirel yaklaşımına duyarlı değildir. Bilakis hemen her bir farklı görüş ya da tutum, otoriter baba tarafından kendine karşı bir saldırı gibi algılanabilir.
Aşırı otoriter bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Benim sözümü kesme!”
- “Ben bitirmeden konuşma!”
- “Yüzüme bak!”
- “Derhal!”
- “İtiraz istemiyorum.”
- “Senin fikrini sormadım.”
- “Damarıma basma.”
- “Sözümü ikiletme.”
- “Ben ne diyorsam o olacak.”
- “Sen bana karşı mı geliyorsun?”
- “Sen benim sabrımı mı zorluyorsun?”
- “Düzgün otur.”
- “Düzgün dur.”
- “Karışma.”
- “Konuşma, sus!”
- “Sen laftan anlamaz mısın?”
- “İyi söylesem de anlamıyor, kötü söylesem de.”
- “Hemen de ağlama. Zırlama!”
Aşırı otoriter bir baba ile büyüyen çocuğun üç seçeneği vardır:
- Babasına tam itaat ederek, çatışmadan uzak duracak ve böylelikle farklı, özgün bir birey olmaktan vazgeçecek;
- Kendini gerçekleştirme adına, babasıyla sert bir yüzleşme yaşama riskini göze alarak, fırsatını bulduğunda babasına isyan edecek, belki de babasının gazabına uğrayacaktır.
- Babasına ne tam itaat edecek ne de açıktan bir yüzleşme yaşayacaktır. Tüm özerklik mücadelesini ve öfkesini diğer otorite figürlerine ve topluma yansıtacaktır.
Bu çocuklarda “suçluluk duygusu” yoğundur. Ancak bu duygu çocuğa çok ağır gelir ve genellikle güçlü bir şekilde bastırılır. “Kendine yönelmiş bir öfke” şeklinde ortaya çıkabilir ve çocukta/gençte kendine zarar verme (kendini kesme, yaralama, kazaya yatkınlık) biçiminde görülebilir. Bazen “üzüntü” ve depresif belirtilerle dışavurulur. Diğer taraftan bazen bu öfke diğer bireylere yönelir. Özellikle de –baba dışındaki– otorite figürlerine karşı gelme sıktır. Çok küçük yaştan itibaren bastırılmış, bilinçdışına itilmiş “yetersizlik, değersizlik ve suçluluk” duyguları kendine yeni nesneler arar. Diğer bir deyişle, bu duyguların sebebi bilinmez ve kişi farkında olmaksızın bu duygulara neden olacak gerçek sebepler yaratır. Örneğin, öğretmenine karşı gelir, birinin canını yakar. Böylelikle artık bu duygular anlamlı ve kontrol edilebilir hale gelir. Bu durumda da eleştirildikçe, suçlandıkça çocuğun olumsuz davranışları daha da pekişir. Çünkü “suçluluk duygu yükü” yeniden artmıştır ve çocuk yeni sebepler bulmalıdır. Dışarıdan bakılınca da “suçluluk duygusu yokmuş” gibi, sanki “hiç pişman değilmiş” gibi görünebilir. Bu tür ailelerde yetişen çocuklar bağımlı kişilik geliştirebilirler. Başkasının etkisinde kolaylıkla kalabilirler. Kim nereye çekse o tarafa yönelebilirler. Kendi korku ve yetersizlikleri nedeniyle her ortamda güçlüden yana bir tavır içine girebilirler. Aşırı otoriter bir aile ortamında yetişen bir çocuğun merak dürtüsü ve öğrenme isteği de aşırı bastırılır. Anne ve babası tarafından sürekli cezalandırılan, suçlanan, her yaptığına karışılan çocuklar, çekingen, kaçıngan olabilirler. Hata yapma korkuları yoğundur. Alıngandırlar. Kolayca ağlama eğilimi gösterebilirler. Özellikle kız çocukları pasif kalarak daha bağımlı olurken, erkek çocuklar isyankâr ve saldırgan tavırlar sergileyebilmektedirler.
2. Mükemmeliyetçi (aşırı eleştirel) baba
- O da zamanında çok eleştirilmiştir.
- Çevresini de pek beğenmez, burun kıvırır.
- Hatta zaman zaman kendini de çok eleştirir. Ama başkası onu eleştirirse çok rahatsız olur.
- Çocuktan hep en iyisini bekler.
- Kendi yapamadıklarını çocuğu yapsın ister.
- Diğer bireyleri olduğu gibi kabul etmekte zorlanır. Kuralları, kalıpları, prensipleri vardır.
- Pek çoğunun ahlak ve toplum kuralları konusunda aşırı titiz olduğu görülür.
- Çocuklarının kararlarına, seçimlerine genellikle karışır.
- Eleştirdiği zaman hep “daha iyi olsun istediğinden” öyle yaptığını söyler.
- Çocuk mükemmeliyetçi, titiz ise çok sorun çıkmayabilir.
- Genellikle mükemmeliyetçi bir baba aynı zamanda eleştiri babası, obsesif baba, narsist baba, işkolik baba özellikleri de taşır.
- Eksikliği vurgularken çok kararlı, net ve katı iken, başarıyı ödüllendirirken daha tutucudur.
- Aslında çocuğu beğeniyordur. Ama bunu söylemekten, belli etmekten kaçınır. Çünkü çocuk şımarır diye korkar.
- Genellikle babanın beklentisi çocuğun kapasitesinin çok üstündedir. Çocuk sürekli yetersizlik hisseder.
- Çocuktan bir çocuk gibi değil, bir yetişkin gibi düşünmesini ve davranmasını bekleyebilir.
- Her zaman çocukta eleştirecek bir şey bulur.
- Çocuk ne yapsa babasına beğendiremez.
- Çocuğun giyimine, saçına, oturuşuna, yürüyüşüne, yemek yemesine “laf eder”.
- Çocuk ne yapsa, babasına “batar”.
- Eleştirdiğinin çoğu zaman farkında değildir. O “gördüğünü söylüyordur”. Çocuğuna “nasihat” ediyordur.
Mükemmeliyetçi bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Biliyorum daha iyisini yapabilirsin.”
- “Arkadaşların yapabildiğine göre sen de yapabilirsin.”
- “İstese yapar aslında.”
- “Düzgün dur, düzgün otur, düzgün konuş, düzgün bak…”
- “Ben senin yaşındayken neler yapardım.”
- “Daha çok çalışmalısın.”
- “Niye olmadı?”
- “Dikkat etsen yapacaksın aslında.”
- “Güzel olmuş. Ama daha da iyi olabilirdi.”
- “Arkadaşların kaç yapmış?”
- “Ellerinle oynama.”
- (Çocuğu kast ederek) “Hâlâ kendi yatağımızda yatamıyoruz.”, “Hâlâ bağcığımızı bağlayamıyoruz.”,
- “Bu çocuk kime çekmiş?”
- “Neden 3 yanlış yapmışsın?”
- “Oğlum şunu düzgün tutsana.”
- “Anlamıyor musun?”
- “Biraz da ders çalışsan. Hiç kapak açmadın.”
Mükemmeliyetçi bir baba ile büyüyen çocuk olmak
Gösterdiği çabaya karşın bir türlü babanın onayını kazanamayan ve onun istediği düzeye ulaşamayan çocuk, giderek kendi gözünde de değersizleşir. Babanın istekleri karşısında sürekli başarısızlığa uğrayan çocuk, giderek “Nasıl olsa yapamıyorum, öyleyse neden deneyeyim?” duygusunu geliştirmeye başlar. Böyle bir babaya sahip çocuklar (genetik etkileri de eklersek) kişilik ve karakter yapıları genelde çok katı bireyler olarak yetişebilirler. Esneklik göstermekte zorlanabilirler. Aşağılık kompleksi geliştirirler. Genellikle doyumsuz ve mutsuz olurlar. Çocuk daima bir çatışma içindedir. Kendi doğal içgüdüleri ve ağır kurallar arasında sıkışıp kalmıştır. Sürekli sevgi ve nefret karışımı duyguları aynı anda yaşar. Çocuk her işte en iyisi ve en üstünü olmak ister. Fakat her işte istediği seviyeyi yakalayamayınca hayal kırıklığına uğrar. Bu çocuklar genellikle kurallara itaat ederler. Çünkü çoğu zaman sorgulamak bile ceza almaya neden olabilir. Çocukluklarında sorgulamayan ve ne denirse yapanlar, ergenliklerinde aşırı tepkiler verip ailelerinden uzaklaşabilirler. Çocuk babasını “mutlu” etmek için her şeyde üstün ve en iyi olmak isteyebilir. Hırslı, kıskanç ve rekabetçi olabilir. En iyi olmak için hileye başvurabilir. Başarılı ise değerlidir. Başarısız ise değersizdir. Diğer insanları da böyle görür. Kırılgan, kendine odaklı ama yüksek hedefli yetiştiklerinden narsistik kişilik geliştirebilirler. Bu nedenle de kibirli görünebilirler. Aslında ne istediklerini tam bilmezler. Kendilerinden çok emin ve güçlü görünseler de ruhsal dünyaları hayal kırıklığı ile doludur. Ebeveynlerine karşı hem sevgi hem nefret hissederler. Kendilerinin iyiliğini istediklerini bilirler; ancak “kendilerine fazla yüklenildiği” için de isyan ederler. Sürekli eleştirilen, öğütler duyan, “nasıl daha iyi olacağı” vurgulanan bir çocukta haliyle, “Ben yeterince iyi değilim” duygusu pekişecektir. Sürekli pekişen bu düşünce de çocuğun özgüveninde, kendilik saygısında onarılamaz bir yara olarak kalabilir. Aşağılık duygusu gelişmiş, kendine güvensiz, pasif, zorluklar karşısında teslimiyetçi bir yapı geliştirebilir. Kendini ifade etmede zorlanır. Anne ve babanın çocuğu sürekli eleştirmesi çocuğu çekingen yapar. Çocuk attığı her adımda yanlış yapma korkusu içindedir. Bu çocuklarda özellikle sınav kaygıları da çok yoğun olabilir. Tüm kaygı bozukluklarında görülebildiği gibi çoğu zaman da kaygılar kaçınmalara neden olur. Çocuk insiyatif alamayabilir. Okul korkuları geliştirebilir. Çocuk da zaman içinde başkalarını çokça eleştiren, beğenmeyen bir davranış örüntüsü ortaya koyabilir.
3. Geleneksel baba
- Zamana ve kültüre göre değişen bir baba türüdür.
- Günümüzde Türkiye’deki geleneksel babalar ile özellikle Batı ülkelerinde “geleneksel” olarak değerlendirilen baba tiplemeleri pek çok ortak özellik taşır.
- Babalığı temel olarak “eve ekmek getirmek” olarak görür.
- Ona göre baba evin reisidir. Son sözü o söyler.
- Evin diğer bireylerinden ılımlı bir itaat bekler.
- Çocukla çok yüz-göz olmaz. Çocukla konuşur, az zaman geçirir. Pek sarılmaz, öpmez. “Seni seviyorum” demez.
- Genellikle kısıtlayıcıdır. Çocuğun kendi başına dışarı çıkmasına, arkadaşlarıyla gezmesine, kız/erkek arkadaş edinmesine sıcak bakmaz.
- Gerektiğinde çocuğun başını okşar, ona harçlık verir.
- Genellikle otoriter bir baba tiplemesine benzer.
- Kendi anne babasından gördüğü adetleri, ilişkilenme biçimlerini sürdürmeye yatkındır.
- Böyle bir baba için yenilik çoğu zaman bir tehdit gibi algılanır.
Geleneksel bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Biz babamızdan böyle gördük.”
- “Şimdiki nesil çok disiplinsiz, çok arsız oldu.”
- “Bizim zamanımızda böyle miydi?”
- “Eski köye yeni adet getirme.”
- “Oğlum babana saygılı ol.”
- “Kızım ne biçim etek o öyle.”
- “O saçını başını bir düzelt önce.”
- “El âlem ne der?”
- “Oğlum sende hiç utanma yok mu?”
- “Hanım! Yemek hazır mı?”
- “Sen beni ele güne rezil mi edeceksin?”
- “Bütün gün çalışmaktan nasıl yorulduğumu bilir misiniz?”
- “Kızım şımarma.”
- “Oğlum düzgün otur.”
- (Hanımına) “Bu çocukları sen şımartıyorsun.”
Geleneksel baba ile büyüyen çocuk olmak
Geleneksel baba, aşırı otoriter ya da ilgisiz olmadıkça, çocukları ergenlik öncesine kadar sorun yaşamayabilir. Çünkü ergenlik öncesi dönemde çocuklar “Aklın yolu birdir” diye düşünmeye, geleneksel doğruları “mutlak doğru” olarak kabul etmeye yatkındırlar. Ancak, ergenlikte çocuk kimlik gelişimi sürecine girdiğinde, o zaman çatışma riski artar. Babası gibi giyinmedikçe, babasının önem verdiği kutsal değerlere yeterince önem vermedikçe, zamane gençleri gibi davrandıkça babasının tepesi atabilir.
Geleneksel değerleri aşırı vurgulayan bir babaya sahip olmak çocuğa iki seçenek verir:
- Babasına uyum sağlamak ve geleneksel bir baba adayı olmak. Bu çocuklar babalarının mesleğini de sürdürmeye yatkındır. Aşırı otoriter babaya sahip çocuklardakine benzer durumlar görülür.
- Babasına oldukça zıt uçlara yeltenebilir. Aşırı yenilikçi, marjinal akımlara ilgisi çok olabilir. Kimlik gelişim süreci uzun ve sancılı bir dönem halini alabilir. Bazen de baba ile ipler kopma noktasına gelebilir.
4. Aşırı koruyucu baba
- Sürekli çocuğunu gözler, izler ve ona bir şey olacak diye tedirginlik duyar.
- Çocuğunun bir şeyi kendi kendine yapmasına izin vermekte zorluk yaşar ve sabredemez. Onun yerine yapmaya yeltenir. (yemek yedirmek, giydirmek, vb.)
- Çocuğun başına bir şey gelir korkusu ile çoğu zaman kısıtlayıcı davranır, izin vermez.
- Pek çok şeyi çocuğu düşünmeden düşünür, o daha istemeden yapar. Aman üşümesin. Aman terlemesin.
- Çoğu zaman da çocuğun fikrini almayı ihmal eder ya da dikkate almaz.
- Çocuğun ağlamasına, üzülmesine dayanamaz. Çocuğun istediklerini –gereksiz ya da zararlı bile olsa– yapmaya meyillidir.
Aşırı koruma tutumu özellikle uzun süre çocuğu olmamış ya da daha önce çocuğunu kaybetmiş anne babalarda daha sık görülebiliyor. Bazı toplumlarda erkek çocuklara karşı daha koruyucu bir tutum görülebiliyor. Bazen de sülalenin ilk torunu ise daha çok kollanabiliyor. Öte yandan, eş ilişkilerinde sorun yaşayan ebeveynler çocuğa daha fazla düşkünleşip, ona karşı daha toleranslı olabiliyorlar. Aile içi ilişki sorunları yaşayanlar, çocuğa aşırı koruyucu davranarak, farkında olmadan çocuğu kendi yanında, kendi ittifakında tutmaya çalışabilirler. Ayrıca boşanma ya da iş gibi nedenlerle çocukla sık görüşemeyen babalar, bu eksikliği telafi etmek istercesine, çocukla görüştükleri süreçte aşırı müsamahakâr ya da aşırı koruyucu bir tutum içinde davranabilirler. Her bireyin ihtiyacı olduğu gibi, her çocuğun da kendine ait özel bir alan ve yalnız kalabildiği özel bir zamana gereksinimi vardır.
Bir çocuğun kendine ait bir odası olması, bazen üzüldüğünde ya da yorulduğunda orada bir süre yalnız zaman geçirmek istemesi doğaldır. Ancak aşırı koruyucu ebeveynler çocuğun yalnız kalmasına genellikle fırsat vermezler. Böyle bir zaman ve mekân bulamayan çocuk da sıkışmış hissedebilir ve bu da onun daha öfkeli, gergin, huzursuz ve tepkili davranmasına yol açabilir.
Aşırı koruyucu bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Koşma, düşersin.”
- “Ver bana, ben yapayım.”
- “Oğlum zıplama, bir yerini çarpacaksın.”
- “Bu yemek bitecek.”
- “Bak üşüdüğünü anlamazsın. Hasta olursun.”
- “Yemeklerini bitirmezsen, büyüyemezsin.”
- “Ateşi mi çıktı acaba?”
- (Gece uykuda en ufak bir sesinde, yanına koşup) “N’oldu canım, hasta mısın?” …
Aşırı koruyucu bir baba ile büyüyen çocuk olmak
Gerektiğinden fazla yardım alan, kendini geliştirmesi için hata yapmasına fırsat verilmeyen çocuklar, haliyle hata yapmaktan daha fazla korkan, hep yardım bekleyen, inisiyatif almaktan çekinen bireyler olabilirler. Çocuk diğer kişilere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan ve çok kolay hayal kırıklığı yaşayan biri olarak gelişebilir.
“Şımartılmış” biri haline gelebilirler. Diğer bir deyişle, başkalarından istediğini alamadığında aşırı öfkeli, hırçın davranışlar sergileyebilirler. Bencil bir birey olarak yetişebilir. Unutmamak gerekir ki, çocuğu ilgi ve sevgi değil, aşırı koruyucu, aşırı müsamahakâr davranmak şımartabilir.
Ebeveynin aşırı koruyucu tutumunu çocuk bir yetişkin olduğunda aynı şekilde eşinden bekleyebilir. Tüm yaşamı boyunca, zorluklarla karşılaştığında savaşmak yerine, “zihin dünyasında bir fantezi olarak yaşattığı koruyucu ve kurtarıcı bir süper güçten” yardım bekler.
Eleştirildiğinde kolayca yıkılabilir. Sevgi azlığı çocuğun kendine saygı duygusunu, gelişimini bozarken aşırı sınırlama ise çocuğun bağımsızlık ve toplumsal yeterlilik duygularını engellemektedir. Fazla himaye gören çocuklar, yalnızlıktan çok korkabilir ve yalnız kalmamak için pek çok yola başvurabilirler. Okul korkusu, terk edilme korkuları gibi belirtiler yoğun olabilir. Evden ayrılma süreci oldukça zorlu geçebilir. Evlenmeyebilir. Karşı bir tepki olarak çocuk bir yetişkin olduğunda çok uzaklara taşınabilir.
Çocuğun gelişimi yavaşlayabilir. Hem ince motor (el becerileri) hem de kaba motor (beden kasları) gelişiminde sıkıntı olabilir.
5. İşkolik baba
•Her zaman çok yoğundur.
•Eve geldiğinde de genellikle çok yorgundur.
•Eve sık sık geç gelir.
•İş sehayatlerine gittiği için çocukları bazen günlerce göremez.
•Eve de çoğu zaman iş getirmek zorunda kalır.
•Çocuklar bazen işlerin kendilerinden daha önemli olduğu hissine kapılırlar.
•Çocukla geçirdiği zamanlar kısa ve seyrektir. Genellikle de işler nedeniyle bölünebilir.
•Bazı işkolik babalar için “babalık para kazanmak” ile eşanlamlı olabilir.
•İşlerin arasında çocuklarıyla iletişim kurarken bazen göz teması kurmayı unuturlar ve genellikle gergin olurlar.
•Çocuklar zamanın çoğunu anneleriyle geçirmek durumunda kalabilir.
•İşkolik babaların bir bölümü obsesif ya da narsist kişiliği olan babalardır.
İşkolik bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Bekle bir dakika.”
- “Şimdi olmaz.”
- “Bugün çok yorgunum.”
- “Seninle yarın oynayalım.”
- “Söz. Haftasonu seninle birlikte yaparız.”
- “Ben sizin için sabahtan akşama kadar çalışıyorum.”
- “Hep sizin için çalışıyorum.”
- “Şu işi bitireyim, sonra bakarız.”
- “Görmüyor musun? İşim var.”
- “Lütfen beni rahatsız etme.”
- “O gün olmaz, şu var, bugün olmaz bu var.”
- “Bırakıcam bu işleri, küçük bir şehre yerleşicem.”
- “Yıl sonu gösterine maalesef katılamayacağım tatlım.”
- “Çok yorgunum, annenizle oynayın.”
İşkolik bir baba ile büyüyen çocuk olmak
İşlerine aşırı derecede yoğunlaşmış bir babanın çocuğu olmak doğal olarak “ihmal edilmiş” hissetmeye yol açabilir. Kendini işlerden daha değersiz görebilir ve bu da “yeterince değerli” olma duygusunu azaltabilir. Bir çocuğun babasından elde edebileceği tüm olumlu kazanımlar da azalabilir.
Bu çocuklar bazen babanın dikkatini çekebilmek için farklı yöntemler keşfedebilirler. Örneğin, hasta olduklarında ya da davranış problemleri ortaya koyarak sorun çıkardıklarında babası kendisiyle eğer daha çok ilgileniyorsa, bunu keşfedip –bilerek ya da bilmeyerek– sorunlu görünmeye/ sorun çıkarmaya meyledebilirler.
Babasından yeterince ilgi görmeyen bir çocuk babasıyla güçlü bir sevgi ve güven bağı geliştiremeyebilir. Bu da babası ile soğuk ve mekanik bir ilişki geliştirmesine yol açabilir. Babası yaşlandığında, o da babasına yeterince zaman ayırmayabilir.
Babasının işleri nedeniyle onu yeterince göremeyen bir çocuk, kendisi de büyüyüp baba olduğunda çocuklarını ihmal edebilen bir baba olabilir.
- 6. Narsist baba
•Kendine odaklıdır. Nasıl göründüğü, başkalarının onun hakkında ne düşündüğü onun için çok önemlidir.
•Her şeyi en iyi o bilir. Başkaları hep kusurludur.
•Alıngandır. Eleştiriye tahammül edemez.
•Duygusal iniş-çıkışları vardır. Dengesiz ve tutarsız davranabilir.
•Konuşurken karşısındakini yeterince dinlemez.
•Çocukları onun beklentilerini doyuruyorsa onlarla gurur duyar.
•Çocukları istediği gibi davranmadıkça ya da başarılı olmadıkça onları kendi çocuğu gibi hissetmez. Bu durumda onlara karşı ihmalkâr davranabilir.
•Çocuklarının başarılı olmasını istese de, kendinden daha popüler, başarılı olmaları onu rahatsız edebilir.
•Bazıları ilgisiz, reddedici ya da eleştiri babasına benzer.
•Çocuğun olumsuz davranışlarını kendine karşı yapılmış bir saldırı gibi kişisel algılayabilir.
•Ünlü babaların önemli bir kısmı narsist babalardır.
Narsist bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Lütfen beni rahatsız etme.”
- “Bana bunu nasıl yaparsın?”
- “Sen … ailesinin bir çocuğusun. Ona göre davran.”
- “Bugün çok işim var.”
- “Başaracak tabii, babasına çekmiş.”
- “Beceriksiz biraz. Kime çektiyse?”
- “Hep sizin için çalışıyorum.”
- “Öğretmeninin senin hakkında söylediklerini duyunca çok utandım. Ben böyle bir evlat mı yetiştirdim?”
- “Öğretmeninin onun hakkında söylediklerini duyunca çok gurur duydum. Nasıl bir evlat yetiştirmişim.”
- “Ben de onun gibi başarılı bir çocuktum.”
- “Bilerek yapıyor, beni kızdırmak için”
- “Damarıma basıyor.”
- “Hiç beni düşünmüyor.”
- “Bu … çok salak.”
- “Şu … çok geri kafalı.”
Narsist bir baba ile büyüyen çocuk olmak
Kendine aşırı derecede yoğunlaşmış bir babanın çocuğu olmak doğal olarak “ikinci planda” hissetmeye yol açabilir. Babası onu yeterince dinlemiyor gibi gelir. Hep babası anlatır, söyler ama kendisi konuştuğunda çoğunlukla gözüne bile bakmaz.
Güzel şeyler yapınca, başarılı olunca aşırı değerli hissettirilen, yanlış yaptığında yerin dibine geçmiş gibi olan bir çocuk “hata yapmaktan çok korkar”. Kendini hep babasına beğendirmeye çalışır. Değerli hissedebilmek için hep başarılı olmak zorundadır. Bir yandan da çok başarılı olması da rahatsız edici olabilir. Bu nedenle bu çocuklarda performans kaygısı ve mükemmeliyetçilik daha çoktur.
Çoğu zaman da babasını aşılmaz, yenilmez bir rakip olarak görür. Bu nedenle narsist bir babanın özellikle erkek çocuğunun işi daha zordur.
- 7. Aşırı izin verici baba
•Çocuk ne diyorsa yapmaya meğillidir. “Hayır” demekte zorlanır.
•Çocuk vursa da, küfür etse de gülebilir, gülüp geçebilir. Çocuk yanlış bir tutum sergilese de, davranış bozukluğu da gösterse bir yaptırımla karşılaşmaz.
•Çocuk ağlamasın diye, çocuk kızmasın diye, çocuk ne istiyorsa yapar.
•Çocuğuna “çağdaş, demokratik, özgürlükçü” eğitim verdiğini düşünebilir. Demokratiklik ile gevşeklik birbirine karışır.
•Ailenin diğer bireyleri ile çocuk yetiştirme konusunda çatışma yaşar. Hep çocuğun tarafını tutuyor gibi görünür. Diğerlerinin de otoritesini azaltmış olur.
•Kendisi de çok hassastır. İşler yolunda gitmediğinde kolaylıkla çaresizliğe kapılabilir ve yardım bekler.
•Çocuk ruhlu gibidir. Çocuğuyla çocuk olmak ister. Yaşından beklenmeyen çocuksu davranışlara bulunur.
•Çocuğun gözünde otorite olamadığı gibi, iyi bir rol modeli de olamaz. Çocuk otorite ve aile reisi haline gelebilir.
•TV kumandası çocuğun elinde olabilir.
Aşırı izin verici bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Bırakın yapsın.”
- “Ağlatmayın şunu.”
- “Gel. Ben senin istediğini alırım.”
- “Tamam oğlum. Ne istiyorsan yapıcam.”
- “Tamam gel kucağıma.”
- “Kaç para lazım, gel vereyim.”
- “Bak ben yapıyorum ama annene söyleme.”
- “Çocukken isteğini yapsın ki, büyüyünce yoksunluk yaşamasın.”
- “İstediği her şey olsun ki, mutlu olsun.”
Aşırı izin verici bir baba ile büyüyen çocuk olmak
Aşırı gevşek bir çocuk yetiştirme tutumuyla büyütülen çocuklar, iyi davranışları öğrenmek zorunda değildir. Evde yeterince sorumluluk verilmez. Bu şekilde yetiştirilen çocuklar özdenetimden yoksun, doyumsuz, paylaşmayı sevmeyen, kolayca hayal kırıklığına kapılan, hep yardım bekleyen çocuklar olabilirler. Yetişkin olduklarında da toplumun vermediği hakları kendilerine tanımaya kalkışırlar. Çocuk sadece kendini düşünebilir ve bencilce davranışlar gösterir. Bu durum çocuğun yalnız kalmasına neden olur.
Yapılan araştırmalarda aşırı gevşek bir tutum içinde büyüyen çocuğun, gerektiği zaman duygu, istek ve dürtülerini kontrol edemediği belirtilmiştir. Çocuk merkezli aileye genellikle orta yaşın üzerinde çocuk sahibi olan ailelerde ya da çocuğun kalabalık yetişkinler grubu içinde yetişen tek çocuk olması halinde sıklıkla rastlanır. Gevşek ana baba tutumunda yetişen çocuklar bir müddet sonra anne babalarını denetim altına alırlar. Şımarık olurlar. Çocuklar da her ortamda istediklerini elde ettikleri için doyumsuzdurlar.
Bu çocuklar ayrıca kendilerini olduklarından daha fazla değerli görürler. Gururlu, kibirli, kendini beğenen bir kişilik özelliği sergileyebilirler. Ailenin ilgisini çekmek için bazen çok tehlikeli davranışlarda bulunabilirler.
- 8. İlgisiz baba
•Çocukla duygusal bir bağ kurmamış gibidir.
•Çocuğa nasıl olduğunu, bir sorunu olup olmadığını sormak çoğu zaman aklına gelmez.
•Kendi zevkleri, hobileri (örneğin, kahvehane, spor, fotoğrafçılık, vb.) ya da ihtiyaçları çocuğunkilerden daha önceliklidir. Çocuğu bir ayak bağı gibi görebilir.
•Doğum günlerini, çocuk için önemli tarihleri unutabilir.
•Boşanmış, uzakta çalışan ya da ayrı bir evde oturan bir baba ise çoğu zaman aramaz.
•Çocukların ihtiyaçları ile ilgilenmek zor gelir. Bir yük gibi algılar ve kaçınır.
•Çocuğun yaşını, kilosunu, hangi becerileri kazandığını, vb. bilmeyebilir.
•Çocukla oyun oynamak zor gelir ve kaçınır.
•Çocuğun temizliği, özbakımı, giyimi, eğitim ya da sağlık ihtiyaçları, vb. ihmal edilmiş olabilir.
•İşkolik babaların önemli bir kısmı “ilgisiz baba” gibidir.
•Reddedici babalar da aynı zamanda ilgisiz babalardır.
•İlgisiz anne-baba tutumu, çocuğun istenmeyen zamanda doğması, babanın babalığa hazır olmaması, boşanma veya uzun bir ayrılık gibi durumlarda oluşabilir. Bazen babanın depresif olması da ilgisiz bir tutum geliştirmesine neden olabilir.
İlgisiz bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Çocuğun ödevine sen yardım eder misin?”
- “Çocuğu kursa sen götürür müsün?”
- “Benim hafta sonu işim var.”
- “Televizyonun önünden çekilir misin?”
- “Hayır, seninle oyun oynayamam.”
- “Maç seyredicem, gelemem.”
- “Beni bırakın, siz gidin.”
- “Şimdi bana iş çıkarma.”
- “Kusura bakma aramaya fırsatım olmadı.”
- “Aslında sen hep aklımdasın.”
- “Seni hiç unutur muyum?”
- “Tabii ki seni seviyorum yavrum. Şimdi sevmediğimi de nerden çıkardın?”
- “Yorgunum, sonra yaparız.”
- “Sen hadi git kardeşinle oyna.”
İlgisiz bir baba ile büyüyen çocuk olmak
Devamlı ilgisizlik reddedilme olarak yaşanır, bu da özsaygıya yıkıcı etki yapar. Çocuk baba boşluğunu başka kişilerle doldurmaya yönelebilir. Hem daha az rehberlik edildiği ve ebeveynlerin kısıtlamaları olmadığı için hem de ilgi çekebilmek için çocuk daha saldırgan, isyankâr, benmerkezli ve düşüncesiz davranışlar sergileyebilir. Saldırgan tepkiler gösteren çocuk, çevresi tarafından dışlanarak, sosyal açıdan sorun yaşayacaktır. Gereken sevgi ve ilgiyi ailesinden göremeyen çocuk, bu sevgi ve ilgiyi başka kişilerde ya da farklı ortamlarda arayacaktır.
Uç noktada; ilgisiz çocuk yetiştirme “ihmal” diye adlandırılan yanlış çocuk yetiştirme şeklidir. Baumrind’e (1971) göre en az başarılı yetiştirme tarzı, ilgisiz tavır olarak tanımlanabilir. Çok fazla gevşek ve kontrolsüz bir yöntemdir. Bu yöntem, çocuklarını reddeden ailelerde ya da kendi stres ve problemleriyle çok fazla meşgul olup çocuk yetiştirmeye enerjisi kalmayanlarda görülür. Bu tür ihmalci ailelerin çocukları, sadece sosyal ve akademik yönden yetersiz kalmayıp insanlara karşı düşmanca ve asi olan gençler olmaya eğilimlidirler. Topluma karşı gelici davranışlar ya da alkol, uyuşturucu, çarpık cinsellik, okula gitmeme gibi davranış sorunları ve çok çeşitli tipte suç davranışlarına eğilimlidirler (Akt: Shaffer, 1994). Depresyon, bağlanma bozuklukları da daha sık gelişir.
- 9. Reddedici baba
•Çocuğu çeşitli nedenlerden dolayı istemez. Genellikle çocuğun ihtiyaçlarını (örneğin sağlık hizmetlerini) aksatır ve ona karşı düşmanca duygular besler.
•Newell’ e göre açıktan reddedici bir tutum sergilemenin başlıca belirtileri, çocuğa karşı hırçın davranma, dayak, azar, sevgiyi esirgeme, ilgisizlik, çocuğu terk etme ya da başka bir yere gönderme tehditleri, çocuğa lakaplar takma vekötü isimlerle çağırmadır. Çocuk ihmal edilir ve hor görülür. Disiplin cezası amacı ile çocuk acımasızca dövülebilir, saatlerce bir yere kapatılabilir, aç bırakılabilir.
•Jersild’ a göre (1974) çocuğun korkusuna ya da okulda gördüğü kötü bir davranışa aldırmamak, çocuğa ancak uslu durduğu, üstünü başını temiz tuttuğu zaman sevileceğini söylemek, istediği her şeyi vererek onu susturmak, başından uzaklaştırmak için, her dediğini yapmak da bir çeşit reddetmedir (Çağdaş, 2002).
•Aile içi iletişimde çocuğa karşı soğuk davranır. Beğenmez, yaptığı her davranışı eleştirir. Çocuğun eksik ve yanlış davranışlarını araştırır. Baskı yapmak için her türlü fırsatı kollar, kötü yönlerini ön plana alarak değerlendirme yapar.
•Ailenin her türlü angarya işi bu reddedilen çocuğa yıkılır, kardeşler arasında günah keçisi olarak bir çocuk seçilir.
•Babanın çocuklarına karşı reddedici tutumları açıkça olabileceği gibi üstü kapalı bir biçimde de olabilir.
Anne-babaların, çocuklarına karşı reddedici bir tutum içinde olmalarının çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin, çocuğun evlilik dışı bir ilişkinin sonucunda meydana gelmesi, eşlerin birbirine olan olumsuz duyguları, babanın kendisinin de çocukluk dönemlerinde kendi anne babası tarafından reddedici bir tutumla yetiştirilmiş olması, baba tarafından çocuğun aile çevresinde sevilmeyen, istenmeyen bir kişiye benzetilmesi gibi nedenler olabilir.
Reddedici bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Sen benim başıma bela mısın?”
- “Git başımdan.”
- “Seninle uğraşamam.”
- “Hep sorun çıkarıyorsun.”
- “Seni gebertirim.”
- “Seni bırakır giderim, görürsün.”
- “Ne biçim çocuksun sen?”
- “Oğlum sen anlamıyor musun?”
- “Sen adam olmazsın.”
- “Seni ben adam etmesini bilirim de, neyse…”
- “Kafamın tasını attırma benim.”
- “Sevmiyorum seni.”
- “Ne günahım vardı da senin gibi bir çocuğum oldu?”
Reddedici bir baba ile büyüyen çocuk olmak
Babaları tarafından reddedilen ve ihmal edilen çocukların daha az rekabetçi, başkalarına bağımlı ve daha saldırgan oldukları araştırmalarla saptanmıştır (Benedek ve Brown, 1997). Benedek ve Brown’a göre; babaları tarafından reddedilen ve ihmal edilen çocukların okulda da başarısız olmaları ve otoriteye başkaldırmaları olasıdır.
Bu ortamdaki çocuk, yardım duygusundan uzak, sinirli, duygusal kırıklıkları olan, diğerlerine, özellikle kendinden küçük ve zayıflara karşı düşmanca duygulara sahip bir birey olabilir.
Bu çocuklar genellikle hayata güvensizdirler. Babaya olan öfke ve kinleri çok fazladır. Babaya olan öfkeyi çevreye, topluma yöneltebilirler. Boşluk duyguları yoğundur, sınır, otorite ihtiyaçları fazladır. Otorite figürlerine aşırı bağlanabilir. Ancak otoritenin küçük olumsuz bir tavrında bile aşırı öfke patlaması ve saldırganlık yaşayabilirler.
Korkak ve pasif karakter yapısına sahip olabilirler. İnatçılık, hırçınlık, uyumsuzluk, çete başı olma, yasadışı eylemlerde bulunmaya yatkınlık, intihar eğilimli olup psikolojik rahatsızlıklara yatkın, kendine güvensiz ve dengesiz bir kişilik geliştirebilirler. Bastırılmış duygularından ve kendini ifade edememekten dolayı kendilerine zarar verme eğilimindedirler.
10.Tutarsız baba
•Bir dediği bir diğerini tutmaz.
•Çelişkili mesajlar verir.
•Kendi koyduğu kuralları kendi yıkar.
•Söz verdiği ödülü yerine getirmez.
•Yapacağını söylediği cezayı uygulamaz.
•Ne zaman ne yapacağını kestirmek zordur.
•Eşine de tutarsız davranır.
•Çocukları arasında tutarsız davranabilir.
Tutarsız bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Bakarız.”
- “Tamam demiştim ama şimdi zamanım yok.”
- “Annene söylemezsen yaparım.”
- “Seni bir daha buraya getirmeyeceğim.”
- “Sana bir daha … almayacağım.”
- “Uslu çocuk olmazsan, istediğini yapmam.”
- “Beni üzersen, ben de seni üzerim.”
Tutarsız bir baba ile büyüyen çocuk olmak
Çocuk hangi davranışın nerede ve ne zaman yapılmayacağını kestiremez. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemez. Babasının dediğini ciddiye almaz. Bu çocuklar çıkarcı bir kişilik geliştirebilirler. Kimden ne elde ediyorsa ona yönelebilirler. Yalan söylemeyi, sözünde durmamayı normal bir davranış olarak öğrenebilir.
Çocuk yaptığı davranışın doğru olup olmamasından daha çok “Ne zaman yaparsam cezadan kurtulabilirim” düşüncesiyle ilgilenirler. “Her şeyi yap ama cezadan nasıl kurtulabileceğini bul” tekniğini geliştirir.
Çocuk, kendi davranışları konusunda emin olamamaktadır ve davranışını babasının durumuna göre ayarlamayı öğrenir. Çocuklar çok iyi gözlemcidir. Tutumunu babasının keyifli ya da öfkeli oluşuna göre ayarlamaya çalışır.
Verilen ödül de ceza da anlamsızdır. Çünkü tutarsızdır, öğrenilemez. Çocuk da tutarsız davranmayı öğrenir.
Çocukları arasında tutarsız tutumla davranan bir babanın çocuğu da kendini haksızlığa uğramış hisseder. Böyle bir aile ortamında yetişen çocuk, hangi davranışın nerede ve ne zaman yapılacağını kestiremez. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemez. Çocuk kendini kanıtlamak ve dikkatleri üzerine çekmek için sinirli, ürkek yumuşak huylu, ılımlı, söz dinleyen bir çocuk olma ya da kendi benliğini ve bağımsızlığını göstermek için kavgacı, asabi, çabuk kırılıp öfkelenen, tepki gösteren bir kişilik yapısı geliştirebilir. Dengesiz, tutarsız ve kararsız anne baba tutumu çocuğun kişilik gelişimini baltalar.
11. Hoşgörülü baba (Sağlıklı tutum)
Hoşgörülü baba, çocuklarının bazı temel kısıtlamalar dışında, arzularını –uygun koşullar altında– diledikleri biçimde gerçekleştirmelerine izin vermeyi tercih eder. Babanın hoşgörüsünün normal bir düzeyde gerçekleşmesi, çocuğun kendine güvenen, yaratıcı, toplumsal bir birey olmasına yardım eder.
Hoşgörülü baba çocuğa karşı duyarlıdır, sıcaktır ve çocuğun kendi hareketlerini düzenlemesine önemli ölçüde izin verir. Pek çok durumda, çocuklardan davranışlarını düzenlemelerini ve kendi kararlarını vermelerini bekler. Temel kurallar (yatma saati, televizyon izleme süresi, kendi yatağında yatması) dışında, detaylarda çocuğa seçme özgürlüğü verilir. Örneğin, ne yiyeceği, ne kadar yiyeceği, televizyonda ne seyredeceği, ne okuyacağı gibi kararlar çocuklara bırakılmıştır.
Daha esnek bir çocuk yetiştirme tutumudur. Ebeveynler sevecen ve anlayışlıdırlar. Çocuklarıyla daha az çatışma yaşarlar. Çocuklar da isteklerinde genellikle mantıklı ve tutarlıdırlar. Çocuklarına kendilerinin sevildiklerini bilmelerine izin vermekte, onlardan ne bekledikleri hakkında açıklamalarda bulunmaktadırlar. Çocuğa kısıtlamalar koymaktadırlar fakat özgürlüğü de teşvik etmektedirler. Bununla beraber, kendilerinin gerekli gördüğü kısıtlamalara çocukların uymalarını beklemektedirler, onların kısıtlamalara uymalarını garantilemek için de gerektiğinde güç ve disiplin kullanmaktadırlar.
Burada “hoşgörülü yaklaşım” olarak isimlendirdiğimiz yaklaşım çoğu pedagoji kitabında “demokratik yaklaşım” olarak da adlandırılır. Demokratik ebeveyn; çocuğu da ilgilendiren konularda çocuğuna da söz hakkı tanımaya, adil ve tutarlı olmaya çalışır (Pantley, 1997). Demokratik tutumda ailenin tutumu sevgi ve bağımsızlık temelleri üzerine oturmuştur. Anne-baba çocuğa söz hakkı tanır, kararlarına saygı duyar, onunla işbirliğine girer. Çocuğun yaşı ne olursa olsun ayrı bir kişilik oluştuğunun bilincindedir. Çocuğa doğruları öğretirken otoritesini sevgi ile koyar. Dolayısıyla bu çocukların daha bağımsız, dışa dönük ve yaratıcı oldukları gözlenir. Evde genelde dostluk havası vardır.
Hoşgörülü/ demokratik baba
•Çocuğun etkinliklerini, arzu ve taleplerini mantıklı bir şekilde yönlendirmeye çalışır.
•Çocuklar arasındaki sözel alışverişi teşvik eder, tutumlarının arkasındaki nedenleri çocukla paylaşır.
•Çocuğun uymayı reddettiği durumlarda amaçlarını çocuğun anlayabileceği uygun bir şekilde ifade eder.
•Hem özerk irade hem de disiplinli uyum demokratik ebeveyn tarafından değer verilen özelliklerdir. Dolayısıyla ebeveyn- çocuk çatışmasının yaşandığı noktalarda sıkı bir kontrol uygular ancak kısıtlamalarla çocuğu kuşatmaz.
•Bir yetişkin olarak kendi bakış açısını uygulamak ister fakat çocuğun bireysel ilgi ve ayrımlarının farkındadır.
•Çocuğu olduğu gibi kabul eder. Kabul eden anne baba çocuğun ilgilerini göz önünde tutarak onun yeteneklerini geliştirecek ortamı çocuk için hazırlar.
•Hâlâ varolan olumlu özelliklerini görür ve değer verir.
•Gelecekteki hareketleri için de standartlar oluşturur.
Çocuğa gösterilen sevgi onu bağımlı kılmayan, ölçülü ve kişiliğin dengeli gelişmesine fırsat verici bir düzeydedir.
Hoşgörülü/ demokratik ailede
Anne baba birbirlerine ve çocuklarına karşı olan duygularında net ve açıktır.
Aile içinde güven ve şeffaflık vardır.
Aile içerisinde olabildiğince eşit ve hakkaniyetli bir ilişki ortamı vardır.
Problemlerle nasıl baş edebileceklerini birlikte araştırırlar.
Çocuğun aile içi ve dışında uyacağı kuralların sınırları önceden net bir şekilde belirlenmiştir.
Aile çocuk için iyi bir rehberdir. Anne ve baba iyi bir modeldir. Çocuklarında görmek istemedikleri davranışları kendileri de yapmazlar.
Çocuğa yol gösterir. Ama alacağı kararlarda çocuğun özerkliğini tanır. Diğer bir deyişle, çocuğa birçok alternatif sunularak tercih çocuğa bırakılır.
Hayatı tehdit eden ya da ciddi riskler taşıyan bir durum olmadıkça, çocuğun kendi seçimlerinin sonucuna da katlanması beklenir.
Ailenin çocuğa karşı tutumunun iki temel öğesi vardır; 1. Sevgi, 2. Disiplin. Kuramsal olarak en olumlu tutum, temel gereksinimleri en uygun biçimde karşılayan, kişide kendi kendini doyurabilme yetisi geliştiren, iki temel öğeyi en sağlıklı biçimde ve oranda içinde bulunduran tutumdur. Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğretir, kendi kendini denetleme ya da iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlar. Disiplin, tutarlılık ve esneklik gibi temel ilkeleri içermelidir. Kurallar açık olmalı ve uygulanabilmelidir. Ceza verilmesi gerekiyorsa hemen uygulanmalı ve üstü örtülmemelidir.
Hoşgörülü bir babadan şu tür cümleleri sıkça duyabiliriz:
- “Senin fikrin de benim için çok önemli.”
- “Seni çok seviyorum.”
- “İyi ki varsın.”
- “Bunu mu yapalım, yoksa şunu mu?”
- “Görüyorum ki, … hissetmiş olmalısın.”
- “… mi hissettin?”
- “Sence nasıl olsa daha iyi olurdu?”
- “Birlikte bir çözüm bulmaya çalışalım istersen?”
- “Annenle biz bu konuda … düşünüyoruz.”
- “Bugün olmaz, ama yarın … saatte yapabiliriz.”
- “Beş dakikan kaldı. Sonra bekliyoruz.”
- “Televizyon süresi doldu. Kapat bakalım.”
- “… demene biraz üzüldüm.”
- “… yapmana çok sevindim.”
- “… olunca senin için endişelendim.”
- “Seninle oynamak çok zevkliymiş.”
- “Zorlandığın bir şey olursa, birlikte bakabiliriz.”
- “Kaç tane yemek istersin?”
- “Bugün nasıl geçti?”
- “Yarın ne yapacaksın?”
- “Canını sıkan bir şey var mı?”
Hoşgörülü ve demokratik bir baba ile büyüyen bir çocuk olmak
Bu tür çocuklarda kendini denetleme becerisi daha erken gelişir.
Bu tutumla yetiştirilenen çocuklar kendilerine daha çok güvenirler. Yeni bir durumla karşılaştıklarında çekinmezler, başarısız olma kaygıları yoktur.
Arkadaşlarıyla ilişkilerinde daha etkin, daha girişken, yaratıcı fikirler öne sürebilen, fikirlerini serbestçe söyleme eğiliminde olan çocuklar olmaktadırlar.
Çok daha iyi okul performansı gösterirler, araştırıcı ve meraklıdırlar.
Yenilgi durumlarında olgun davranırlar.
Kaynak: Baba Olmak- Babanın Ruhsal Rehberi. Koray Karabekiroğlu: Say Yayınları 2015.
Koray Karabekiroğlu- www.cocukhayat.com
2 yorum
Her baba olanın ve baba adaylarının, hatta annelerin bile okumasını öneririm. Oldukça bilgilendirici bir yazı olmuş. Teşekkürlerimle.
Bütün eğitimcilerin Anne babaların ve adaylarının özellikle ve öncelikle okuması gereken bir eser.Ellerinize emeğinize sağlık höcam.