Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’nin 58’inci maddesinde hasta odaları olarak 1) Özel oda (Tek yataklı, buzdolabı, televizyon, telefon ve refakatçinin dinlenmesi için gerekli bölümü ve donanımı bulunan, banyolu, lavabolu, tuvaletli), 2) Birinci sınıf oda (Tek yataklı, tuvaletli, banyolu, lavabolu ve hasta refakatçisinin dinlenmesine yönelik donanımı bulunan) ve 3) İkinci sınıf oda (İki ya da üç yataklı, yatakların arası uygun biçimde ayrılabilen, tuvaletli, banyolu ve lavabolu, hasta odalarıdır.) olmak üzere 3 tip oda tanımı yapılmaktadır. Maddenin devamında “Acil vak’alarda aciliyetin devamı süresince ve yatak sınıf farkı dikkate alınmadan hasta boş yatağa yatırılır.” ifadesi ile ancak acil vakalardan ücret farkı alınmayacağı vurgulanmaktadır.
Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği (Resmi Gazete 11-8-1973/14622) Madde-21’de açıkça “Resmi sağlık kurumlarından yatakları üç sınıfa ayrılmış olanlara tedavi edilen devlet memurlarından A) 1-4 ncü kadro derecesindekiler birinci sınıf, B) 5-10 ncu kadro derecesindekiler ikinci sınıf ve C) 11-15 nci kadro derecesindekiler üçüncü sınıf, yataklar iki sınıfa ayrılmış olanlarda tedavi edilen devlet memurlarından: A) 1-4 ncü kadro derecesindekiler, bu yatakların üst derecesindeki, B) 5-15 nci kadro derecesindekiler, bu yatak sınıflarının alt derecesindeki yataklarda yatırılırlar. Kurumda lüks oda bulunduğu takdirde 1 nci ve 2 nci kadro derecesindeki memurlar bu odalarda yatırılır. Yatak sınıfında yer bulunmadığı ve tedavinin gecikmesinde sakınca bulunduğu takdirde, memur daha üst sınıf yatakta yatırılır. Tedavinin gecikmesinde bir sakınca bulunmadığı halde memurun isteği üzerine üst sınıfa yatırılması halinde, sınıf farkından doğan meblağ memur tarafından ödenir ve kurumdan tahsil edilemez. Memurun eşi ile bakmakla yükümlü oldukları kişiler hakkında da memurun durumu esas alınmak suretiyle işlem yapılır.” Denmekte ve birinci sınıf ile ikinci sınıf oda tiplerinden bahsedildiği halde özel oda kavramı yer almamaktadır. Bu maddenin devamında 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamındaki görevlerden dolayı yaralanan veya sakat kalan memurun kadro derecesine bakılmaksızın birinci sınıf yataklarda yatırılması istenmektedir.
SUT’un 3.3.2. maddesinde İlave Ücret Alınmayacak Kişiler için “a) Şeref aylığı alanlar, b) 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler ve c) Harp malûllüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alanlardan ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerden, otelcilik hizmetleri hariç olmak üzere ilave ücret alınamaz.” denmekte ve yine 3.3.4. maddesinde Otelcilik Hizmetlerinde İlave Ücret Uygulaması başlığı ile “Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’nde geçen özel oda olarak tanımlanan odadan ücret farkı alınacağı açıklanmaktadır “1) Sözleşmeli sağlık kurumları, tek yataklı, banyolu, TV ve telefonu bulunan odalarda sundukları otelcilik hizmetleri için SUT eki EK-8 Listesinde 510.010 kod ile yer alan “Standart yatak tarifesi” işlem bedelinin üç katını geçmemek üzere kişilerden ilave ücret alabilir.”
Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 25 Mart 2010 tarih ve 2010/18 sayılı Genelgesi hem iki Yönetmelik’e, hem de SUT’a uymayacak bir yaptırım istemiş olmaktadır. Genelge’de bu yaptırım SUT 3.3.4 ncü maddesindeki cümlenin son cümlesi olan “Standart yatak tarifesi işlem bedelinin üç katını geçmemek üzere kişilerden ilave ücret alabilir.” ifadesine dayandırmışsa da, bu cümlenin anlamı bence “Özel oda kullanan ve 1 veya 2 nci derecede olmayan bir memurdan ücret alacaksın, ancak alacağın bu ücret, standart yatak tarifesinin 3 katından daha fazla olmayacaktır” diyerek azami sınırı belirlemiş ve cümle, ilave ücret alınabilir de alınmayabilir de anlamında kullanılmamıştır.
Bakanlığın Genelgesi şu gerekçeye dayandırılmaktadır: “Bu odalara hasta yatırma iş ve işlemlerinde herhangi bir tıbbi ve sosyal kriter belirlenmediği, yatışların tamamen hasta veya yakınlarının talebi üzerine veya hastane yönetiminin tercihleri doğrultusunda yürütüldüğü.” Bu gerekçeye baktığımızda, yatırma kriterlerinin olmaması eleştirilmekte, fakat Genelge’de herhangi bir kriter belirtilmemekte ve Yönetmelik’te memuriyet derecesi kriterleri olduğu halde, sanki hiç kriter yokmuş gibi bazı kriterlerin belirlenmesini başhekimliklere bırakmakta ve yukarıdaki iki Yönetmelik ve SUT bir tarafa itilerek, bir genelge yetkinliği çerçevesinde de olsa, özel oda kullanımından ilave ücret alınmaması istenmektedir. Bu durumda yukarıda değinmiş olduğum yönetmelikleri bilen sağlık kurumlarının idarecileri öyle zannediyorum ki bir ikilem ve belirsizliğe girmişler ve yönetmeliklere ve SUT’a mı, yoksa Genelge’ye mi uymaları gerektiğinin şaşkınlığını yaşamışlar ve hâlâ yaşamaktadırlar, diye düşünüyorum.
Konunun bu şekilde ortada bırakılması, büyük ihtimalle özel odaya yatırılma aşamasının ya açık olmayan maddi yöne kaymasına ve suistimallere uygun bir durumda olmasına veya hatır-gönül işlerinin devreye girmesine yol açacaktır.
Pratik yaşama uymayan diğer bir konu özel sağlık kuruluşlarının kriterlerine yönelik olup ve 3 Ağustos 2010 tarihinde Resmi Gazete’nin 27661 sayısında yayımlanmış olan “Ayakta Teşhis Ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”. Bu Yönetmelik’in 12/Ç maddesi şöyle değiştirilmiş ve h ile ı bendleri eklenmiştir: “a)Hasta bekleme salonu: Kullanım alanı en az 20 metrekaredir, ikiden fazla her bir muayene odası için 5 metrekare ilave bekleme alanı oluşturulur. Orta koridor bekleme amaçlı kullanılacak ise genişliği asgari 3 metredir. Bu durumda bekleme için tahsis edilmiş 1 metrelik bekleme alanı, toplam bekleme alanı hesabından düşülerek diğer bekleme alanlarının değerlendirmesi yapılır. Özürlülerin de kullanımına uygun şekilde düzenlenmiş bay ve bayan tuvaleti bulundurulur. Tuvaletler, bekleme salonuna koridorla bağlantılıdır ve içerisinde acil çağrı sistemi bulunur. Tuvalet içerisinde el yıkama bölümü ve gerekli hijyen şartlarını sağlayacak malzemeler bulundurulur.” “h) Bebek emzirme ve bakım odası: Kadın hastalıkları ve doğum ile çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının hizmet verdiği polikliniklerde, içinde lavabosu bulunan asgari 5 metrekarelik bebek emzirme ve bakım odası bulunması gerekir.”
“ı) Kapılar: Hasta kullanımına ait tüm kapılar sedye ve tekerlekli sandalye geçişine uygun olacak şekilde en az 110 santimetre genişliğinde olması gerekir.” denmektedir.
Bu değişikliklerin yapılması bende şu çağrışımları oluşturmuş bulunmaktadır:
a) Bekleme salonuna ilişkin ölçüleri Yönetmelik’e koyanlar;
1. Ya tüm muayenehaneleri sanki özel hastane polikliniği diye düşünmüşler
2. Veya Anadolu’nun il ve ilçelerindeki muayenehane yapılanmalarından haberleri yoktur. Yine ya hiç muayenehane çalıştırmamışlar veya hiçbir hekim muayenehanesine uğramamışlar. Böylesi bir bekleme salonlu olup muayenehane olabilecek ölçülü bir yapı, ilçelerimizi bırakın, illerimizin çoğunda zaten yoktur. Dolayısıyla bu ölçü değişmediği takdirde kimse kolayca muayenehane açamayacak demektir.
3. Şu anda illerdeki restoranların %80’ninde, ilçelerdekilerde ise hepsinde bay-bayan tuvalet ikilisi değil sadece bir tuvalet varken, alışveriş merkezlerindeki iş yerlerinin ise hiçbirinde olmayıp bilmem kaçıncı katta olan genel tuvalet kullanılırken Yönetmelik’e bay-bayan tuvalet kriteri getirmek, bende yine amacın üzüm yemek değil de, bağcıyı dövmek izlenimi olduğunu oluşturmuştur.
b) Yönetmelik’in h bendinde, yetkililer herhalde yanlışlıkla yazılmış olsa gerek, emzirme odasını çocuk hastalıkları uzmanı için koyacaklarına, hiç ilgisi olmayacak (veya binde bir bir anne bebeği ile kadın doğum hekimine gelir diyelim) branş olarak kadın-doğum uzmanı ismi geçmiş. Veya isim yanlışlıkla değil de bir amaçla bilerek yazılmıştır, diye düşünüyorum.
c) “Hasta kullanımına ait tüm kapılar sedye ve tekerlekli sandalye geçişine uygun olacak” denmekte ve kriter saptanmış olduğu halde yine Yönetmelik’e bu kapı ölçüsünü 11 cm olarak koyanlar:
1. Ya sedye ve tekerlekli sandalyenin enine ölçümünden habersizdirler (ki hem sedye hem de tekerlekli sandalyenin eni 60’şar cm’dir),
2. Veya şu andaki tüm hastanelerin poliklinik ve servis oda kapıları çoğunlukla 80 cm olduğu halde hem sedyeler hem de tekerlekli sandalyeler rahatça işlemektedirler (bu Yönetmelik’i okur okumaz hemen bulunduğum poliklinik ve servis odalarının ölçümlerini bizzat yaptım ve 80 cm olduğunu gördüm).
Dolayısıyla Yönetmelik’in bu kapı değerleri değişmediği takdirde, çoğu devlet ve özel hastanelerin faaliyetlerinin iptal edilmesi gerekecektir. Sayın yetkililer herhalde tüm hastane kapılarının akordeon kapı olduğunu ve istedikleri ebada kapıların değişimi masrafsız olacak diye düşünmüşler.
Birçok yönden hekimlerin mevcut kaosuna ek bir kaos oluşturmuş bulunan Yönetmelik’te pratik uygulanabilirliğe uygun hale gelecek değişikliklerin yapıldığını görmek dileğiyle.