Yaşlı popülasyonu hızla artarken, huzurevlerinin sayısı da giderek fazlalaşmaktadır. Sayısal artıştan ziyade bir kurumun tam kapasite ile kullanımı önemli olup; Türkiye genelinde hemen hemen her ilde (ve bazı ilçelerde) var olan huzurevlerinin (özellikle Doğu bölgesinde olanlarının) birçoğunun boş oldukları gerçeğine dikkat çekmek isterim.
Huzurevlerine kabulde var olan aklı başında, eli ayağı sağlam olma (yatalak olmama) şartı kullanımda önemli bir sınırlama getirmektedir. Bunun yanı sıra Türk aile yapısında var olan; yaşlısını huzurevine göndermenin, ana ve babayı başından atma anlamına geldiği ile ilgili kültürel tutum ve insanın yaşamını geçirdiği, aile olduğu kimliğini, kişiliğini bulduğu yuvasını, mahallesini terk ederek bir huzurevine yerleşme fikrini benimseyememe gibi bireysel değerler, huzurevlerinin tam kapasite ile kullanılamamasında diğer önemli sınırlamalardır. Dolayısıyla Devletin, ilgili kurum ve kuruluşlarının, bu ülkenin yaşlısının gerçekte nasıl bir hizmet kurumuna daha çok gereksinimi olduğunu çok iyi değerlendirmelidir.
Genelde insanlarımız elden ayaktan düşmeden önce, yalnız da kalsalar kendi evlerinde yaşamlarını sürdürmeyi benimsedikleri ya da torunların bakım ve gözetimini üstlenerek çocuklarının yanında kaldıkları için huzurevlerinde yaşamayı pek düşünmezler.
Araştırmalara göre 60 yaşın üzerindeki bireylerin yüzde 90’nında en az bir kronik hastalık vardır. Yaş ve kronik hastalıklar sonucu oluşan bilişsel motor işlevlerde bozulmalar bakım gereksinimini arttırır. Bu gereksinim, yalnız yaşayan ya da çalışan ailenin evdeki yaşlısı için daha da artmış olacaktır. Kısacası ülkemiz yaşlısının, kurum gereksinim profili dikkate alındığında huzurevlerinden daha çok bakım evlerine gereksinimleri vardır.
Yaşlı, ömrünü geçirdiği evinin özelliklerinden uzak ve bir otel havasında olan kurumun atmosferine, işleyişine uyum sağlamada genelde zorlanır. Bu zorlanma yaşlıda depresyona ya da huzurevinden ayrılmalara neden olur. Dolayısıyla ülkemizin büyük huzurevlerinden ziyade daha küçük ve “biz bir aileyiz” dedirtecek butik huzurevlerine gereksinimi vardır.
Öyle bir huzurevi düşünün ki; ailenin üyeleri birbirlerini çok iyi tanıyor, ortak zevkleri paylaşıyor, biri diğerinin çoluk çocuğunun teyzesi, amcası olabiliyor, birlikte alışverişe gidiyor, seyahat ediyor, yetenek ve becerilerini paylaşıyor, birlikte ağlayıp birlikte gülebiliyor. Böylesine sıcak bir aile fotoğrafını büyük huzurevlerinde çekebilir misiniz?
Huzurevi ve sakini adına yakışan bir yaşam evi olarak, butik huzurevlerinin artması dileği ile…