Ülkemizin önde gelen güncel sağlık gazetesi Medimagazin’de ilk kez siz değerli sağlık çalışanlarıyla beraber olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu köşede aktüel tıp başta olmak üzere toplumumuzu ilgilendiren pek çok sorun ve çözüm önerisiyle karşınızda olacağım.
İlk yazımın konusu bence toplumumuz için büyük bir yara haline gelmiş ve acilen bir neşter atılması gereken toplumsal unutkanlığımız; bana göre balık hafızamız. Balık hafızası, söylenegeldiği üzere bir konuyu çok kısa sürede hızla unutmak demektir. Biz toplum olarak neden böyleyiz? Biz belki de sıcak ve ağır kanlı bir Akdeniz ülkesi veya Avrupa ve Asya’nın o vazgeçilmez bağlantı noktası olduğumuzdan çoğu zaman olaylara hızlı ve ateşli tepkiler verebiliyoruz. Peki, sonra neler oluyor? O hızlı ve ateşli tepki başladığı hızda ortadan kalkıyor ve günlük sorunlarımızın içinde kaybolup gidiyor. Ne yazık ki, bunun en büyük nedeni toplumumuzun yapısı. Bu yapının özelliklerini de sosyolojinin temel kavramlarından birinde “Maslow teorisi veya İhtiyaçlar hiyerarşisi teorisi” adı verilen ve Amerikalı psikolog Abraham Maslow tarafından 1943 yılında ortaya atılan, sonrasında da geliştirilen bir insan psikolojisi teorisinde aramak gerekmektedir. Maslow teorisi, insanların belirli kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamalarıyla, kendi içlerinde bir hiyerarşi oluşturan daha \’üst ihtiyaçlar\’ı tatmin etme arayışına girdiklerini ve bireyin kişilik gelişiminin, o an için başat olan ihtiyaç kategorisinin niteliği tarafından belirlendiğini söz konusu etmektedir. Birey, bir kategorideki ihtiyaçları tam olarak gideremeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, dolayısıyla kişilik gelişme düzeyine geçemez.
Maslow, gereksinimleri şu şekilde kategorize etmektedir. 1. Fizyolojik gereksinimler 2. Güvenlik gereksinimi 3. Ait olma gereksinimi 4. Sevgi, sevecenlik gereksinimi 5. Saygınlık gereksinimi 6. Kendini gerçekleştirme gereksinimi. Maslow\’a göre bireyin günlük etkinlikleri ağırlıklı olarak hangi gereksinimleri doyurmaya yöneliyorsa, kişilik gelişmişlik düzeyi de onun istencinden ya da seçiminden bağımsız olarak bu gereksinim kategorisine karşılık gelen düzeyde bulunacaktır. Belirli bir kategorideki gereksinimler tam olarak karşılanmadan kişi bir üst düzeydeki kategorinin gereksinimlerini algılamaz, böyle gereksinimleri yoktur. Belirli bir gereksinim kategorisindeki gereksinimlerin karşılanması durumunda kişi, bir üst kategorideki gereksinimleri karşılamaya yönelecektir. Bu durum kişilik gelişme düzeyini de bir üst düzeye sürükleyecektir. (Motivation and Personality, 1987) Örnek olarak günlük olarak karnını doyurabilen fakat güvenlik içinde bulunmayan, kendini sürekli olarak olası bir tehdit altında algılayan bir insanın, dünya görüşünü geliştirmek için kitap okumak gibi bir gereksinimi yoktur.
Peki, biz bu kurama göre neredeyiz; ülkemizin belirttiğim konumu gereği bu topraklarda yaşayan insanlar yüz yıllar boyunca kendilerini hep güvensiz hissedegelmiş ve ne yazık ki bu kuramın ikinci aşamasını hemen hemen hiç geçememişlerdir. Bu durumda zaten söylenecek çok şey de kalmıyor, çünkü insanın önem verdiği şeyler onun için değerlidir ve belleğinde yer edip saklanması daha kolay olacaktır. En önemli derdi yaşam kaygısı olan bir toplumda “Toplumsal bellek”ten söz etmek de pek mümkün gözükmemektedir. Biz tüm toplum olarak bu kuramın son basamağı olan kendini gerçekleştirme gereksinimini hissetmediğimiz sürece günlük kaygılar ana sorunumuz olarak kalacak, toplumumuzun hiçbir zaman bir hafızası olmayacaktır. Çünkü kendinizi geliştirecek ve düşündürecek işler yapmadığınız sürece beyinizin kapasitesi gerileyecek ve unutmaya mahkûm olacaktır. Son söz olarak şunu bir kez daha hatırlatarak lafımızı bağlayalım, kişisel gelişimin ilk ve en önemli direği doğru düzgün bir eğitim sisteminin olmasından geçer. Bize düşen de, bir akademisyen olarak gelecek kuşakları kendi kişisel gelişimlerini ve kendi sağlıklı düşüncelerini oluşturabilecekleri noktaya dek başarılı bir şekilde ulaştırmaktır. Unutmamalıyız ki, geçmişinden ders almayan toplumlar yok olmaya mahkûmdur.
Hepimize “Balık Hafızamızı” aşabileceğimiz günler dileğiyle.