Türkçemizde çok güzel deyimler vardır. Bunlar arasında sanırım bu günlerde, farklı nedenlerle, “ bardağın dolu tarafını görmek” deyimini kullanıyoruz. Deyim, olumlu düşünerek, olumlu tarafından bakarak huzuru yakalamak; olaylar kötü olsa bile onlardan iyi sonuçlar da çıkarmaya çalışmak olarak karşılık buluyor. Bardağın boş tarafını gören kimseler, olumsuz, sıkıntı yaratanlardır.
Her zaman bardağın dolu tarafını görmek, olumlu bir hava yaratmak ve rahatlayıp, etrafı da rahatlatmak ne kadar doğru? Bu günlere ait bir örnekle, bu konuyu irdelemek istiyorum. Yaklaşık üç yıldır Kıbrıs’tayım. Yazın ne kadar sıcak bir hava durumu olduğunu anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Güneşin doğuşu ile sıcak hava başlıyor, akşam da azalarak sürüyor. Sıcaklık gündüz 37-45, gece 26-28 santigrat derece. İklim, doğa olayı, yapılacak bir şey yok. Ancak buna günde 2 kez, en az birer saat süren elektrik kesintilerini eklerseniz ve bu her gün, gelişi güzel saatlerde yapılıyorsa artık bardağın dolu tarafı değil, boş tarafına bakmağa başlayabilirsiniz. Kıbrıs’ta elektrik hizmeti verme işi kısaca Kıb-Tek denen ve bir devlet kuruluşu olan Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’na verilmiş. Kaynak yakıt, Türkiye’den geliyor. Ancak hem hizmet yeterli değil, hem de milyonlarca borçtan söz ediliyor. Elektrik enerjisine dönüşümde yaratılan hava kirliliği de cabası.
Konunun çok dışındayım ama düz bir mantıkla yola çıktığım zaman, Kıbrıs’ta yılda yani 365 günde, güneşin tam görülemediği gün sayısı sadece 20. Niçin biz bu bedava kaynaktan faydalanamıyoruz? Solar enerji hem temiz, hem de sürdürülebilir bir enerji şekli. Bütün dünyada, güneşli günleri çok daha az olan ülkeler bile bu kaynağa yöneliyor. Biz niye görmemezlikten geliyoruz? Bunun bir izahı olmalı, bir mantıklı açıklaması yapılmalı. Konu ile ilgili yeni bir haber, Kıbrıs’a Ankara’dan elektrik getirilmesi. Ankara’ya borçlar hanesine yeni ilaveler peşindeyiz. Böyle bir yönetim olabilir mi?
Gelin bardağın dolu tarafına nasıl bakabileceğimizi düşünelim! Bardağın dolu tarafına bakma becerisine sahip olanlar mangalda kül bırakmıyorlar. Sürdürülen hiper aktif dış politika sonucu; Avrupa Birliği Türkiye ile nasıl baş ederim telaşında, Almanya bizi kıskanıyor, Türkiye’siz EastMed boru hattı mümkün değil, Türkiye’nin savunmadaki inanılmaz yükselişi gibi, bardağın dolu tarafını görme becerisi ile mutluluk ve huzur saçıyorlar.
Bardağın dolu tarafını bırakıp boş tarafına bakmağa devam edelim. Gerçeklerle yüz yüze gelen, sıkıntıyı yaşayan yine bizleriz. Boş tarafta belki biraz daha rasyonel olup çözüm odaklı olabiliriz. Çözüme yönelik yaklaşımlar yakalayabiliriz. Şimdilerde konu ile ilgili kişisel özel girişimler yapılmaktadır. Genellikle çatılara yerleştirdikleri solar enerji panelleri ile devletin yapamadığını halk yapmaya çalışıyor. Devletin tercihi yine Ankara kapılarında para için beklemek. Bu konuda ne zaman sıkılıp vazgeçeceğiz merak ediyorum.
Magosa Limanı, adanın en önemli dışa açılan kapısı. Hikayesi olan, uğruna türküler yapılan bir liman;
Magosa Liman’ı limandır, liman aman aman
Magosa Liman’ı limandır, liman aman aman
Beni öldürende yoktur din iman
Beni öldürende yoktur din iman
Diye devam ediyor. Liman yıllardır birçok kurum gibi bakımsız, sorunları var. Yeni Düzen Gazetesinin haberine göre mevcut Vali buyurmuş; “Magosa Limanının özelleştirilmesi gerek, çalışma başlatıldı.” Bu adada da haraç mezat satışların başladığının işaretidir ve arkası gelecektir. Bu hikayeler daha önce de yaşandı, biliniyor. Ben, artık bardağın dolu tarafına nasıl bakılabileceğini kestiremiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri, 20 Temmuzda Kıbrıs Barış Harekatı ile hem canımızı, hem malımızı ve hem de ülkemizi kurtardı. Ordumuzu ve Rahmetli Ecevit ile arkadaşlarını minnetle anıyoruz. 20 Temmuz Kıbrıs Türkünün kurtuluş günü, en büyük bayramımız. Kutlanması gerekli bir bayramdır. Kutlamalar kapsamında yeni Ercan Havalimanı hizmete açıldı. Bugünün manşetlerinde havalimanı ile ilgili haberler var. Kıb-Tek çalışanları sendikası havaalanı elektrik sistemi konusunda, güvenli olmadığı iddiasında bulunurken Kıb-Tek müdürü aksini iddia ediyor. Bu senaryoyu Lefkoşa Pandemi Hastanesi açılışında da görmüştük. Acaba törenler için ciddi riskler mi alıyoruz!
Ada yoğun bir şekilde göç almakta. Kara para, kumar, uyuşturucu, fuhuş her türlüsü var. Hızlı bir yerleşim süreci ile doğa tahrip ediliyor. Yoğun bir yapılaşma var. Plan yok, kontrol yok.
Kısacası Kıbrıs’ta bardağın boş tarafı epeyce yoğun görünüyor. Olumsuzluklarla sıkıntı yaratmadan biz yine dolu tarafı ile avunmaya devam edelim mi?