Beyaz güvercin ve ağzında zeytin dalı sembolü geçmişten günümüze pek çok kültürlerde barış, umut, saflık, aşk, yeniden doğum, masumiyet, kutsallık gibi çeşitli anlamlarda kullanılagelmiştir. Efsaneleşmiş bir hikayede, Nuh peygamber tufan sonrası yaşanılacak yeri tespit etmek için bir güvercini uçurur, sonrasında beyaz güvercin ağzında yeşil zeytin dalı ile gelir. Böylece Nuh peygamber, tufan olayının sona erdiğini, tüm suların çekildiğini anlar. Yunan mitolojisinde de beyaz güvercin, aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit olarak temsil edilir. Hikayeye göre Afrodit yolculuklarını güvercinin çektiği araçla yaparmış. Bu güvercin, Tanrı Eros’un güvercine dönüştürdüğü, Afrodit’in en sevdiği perisi (Nympha); Peristera’dır (Yunanca “güvercin”). Roma döneminde de Truva savaşında İtalya’ya kaçan, Romalıların atası olduğu düşünülen Truvalı Aeneas’ı anlatan Virgil’in beyitlerinde zeytin dalı barışın simgesi olarak tasvir edilir:
Ve rotalar Latyalı saraya yönleniyorlar
(Prenslerin geniş sarayı)
Ve tümünün başlarında zeytin dallarıyla sarılı çelenkler kaplı
Barış amacıyla göreve gidiyorlar
Ve buyur edilmelerini sağlayan hediyeler taşıyorlar
İslam kültüründe de Hz. Muhammedi koruyan mağara ağzına yuva yapan güvercinlerden bahis edilir. Biz gelmedik kavga için, bizim işimiz sevgi için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik der Yunus Emre Hz.
Acaba barış olgusunun çok konuşuluyor olması, içeriğini boşaltıyor, anlam ağırlığını hafifletiyor, aklımızda alışkanlık oluşturuyor olabilir mi? Barışı niye çok dillendiririz peki? Savaşın olduğu ortamda barış isteği doğar insanların kafasında. Her şey zıddıyla kaimdir der İbn-i Sina Hz. Kuran’da mealen; “Dilerse, sizi ortadan kaldırır ve yerinize yeni bir toplum getirir” diyor Fâtır Suresi 16. ayette Hz. Allah. Düşündürücü bir ayet!
Savaş ve barış; iki gerçeklik: binlerce yıllık insanlığın var oluşundan günümüze Habil ile Kabil’den beri genetik miras olarak içimizde var edilmiş olan iki duygu. İnsan öyle bir muamma ki, hiç kimse; peygamberler, bilim insanları dahi tam olarak açıkça tanımlayamamış insan öz varlığının mahiyetini. Zıtlıklarımızla yaratılmışız. Sevgi duygusuna da, nefrete de meyilliyiz. Şu soru geliyor ister istemez aklımıza; Tüm düşünce sistemleri “iyi” yi istiyor da, kötülükler niye var öyle ise? Yoksa herkesin “iyi” si, “kötü”sü farklı anlamda mı? Peki güzel erdemlerle donatılmış insanlardan oluşan toplumların oluşturulması için fikir yürüten ve eylem yetkinliği olan akıl öncüsü, onca eğitim teorileri, bilimsel bilgiler, devlet yönetim sistemleri ve hukuk ve din ve felsefe sistemleri neden hoşgörü dünyası kuramamış milyarlarca yıldır Dünya üzerinde öyle ise?
Bu bağlamda “Barış”ın anlamı nedir? Sorgular isek; sözlüklerde barış; genel manada düşmanlık olmaması olarak tanımlanabilmektedir. Bir diğer anlamlarıyla kötülüklerden, kavgadan, savaştan uzak olma, uyumluluk, birliktelik, bütünsellik, sükunet, sessiz olma, huzurlu yaşam ifadeleriyle de kabul görmektedir. Barış farklı bir anlamı ile toplum ortamında “hoş geldin” hissiyatını oluşturmak için de kullanılabilen bir kelimedir. Diğer yönden barış kavramı duygusal ve karakteristik bir durum olarak yani bir bireyin kendisi ile barışık olmak, kendi içinde, dengeli, dingin, sükunetli ve huzurlu olmak gibi manalarda da kullanılabilmektedir. Hatta bu kavramı öyle önemsemişler ve beğenmişler ki; yüzlerce yıldır erkek çocuklarına Barış ismini vererek Dünya yaşamında bu kavramın öz duygusunun günlük dilde sık kullanımını sağlayarak o duygunun içselleştirilmesine ve toplumdaki hayatta pratikte ahlak kuralı olarak kabul görmesine katkı sunmuştur diyebiliriz insanoğlunun.
Tüm bu anlamlarına bakıldığında ise başlı başına ağırlığı olan anlamlı, özel, değerli ve geniş manalar içeren barış kavramının başına ya da sonuna sıfat gibi kelimeler eklemenin gereği bile olmaksızın, kendi özünde çok şümullü, çok derin kapsamıyla “barış”ın insan yaşamında çok değerli bir olgu olduğunu, yani kendinde mutlak iyi olması olasılığını sağlayabilir isek bu düşünce kurgusu ile ideal yaşamı temsil edebileceğini düşünebiliriz.
Immanuel Kant ise, mutlak manada barışın tam anlamı ile gerçekleşemeyeceğini söyler. Ancak Dünya’yı daha iyi bir ortam yapma bağlamında, barışı savunmanın ve barış adına çalışmaların önemli olduğunu savunmuştur. Kant, zor günleri arkamızda bırakmayı sağlamak için, barış hakkı ve isteğini savunmanın önemi üzerinde durmuştur. Kant’a göre barışı savunmak, hem ahlaksal açısından bir ödev ve hem de varoluş açısından bir ihtiyaç olarak tasvir edilir. Tıp tarihinde Hipokrat yemininde de yerini bulan ayrım gözetmeden barış içinde sağlığı korumanın ve sağlıklı toplumlar oluşturmanın önemsendiği tıp kültürü insana yaşam sunma hizmeti boyutunu barış olgusu üzerine kurgulamıştır diyebiliriz.
Kim olursan ol gel diyen Mevlana Hz. gibi engin gönüllülük aksettiren derin bir kültürden gelen toplum olmamız bağlamında, insanlar arası ayrım gözetilmeksizin, din, dil, ırk, cinsiyet, nesep ve her hangi bir siyasal ya da sosyal düşünce farkını yadsıyarak kurduğumuz binlerce yıllık kadim devlet sistemlerimizin asil köklerinden günümüze değin zihinlerde akıp gelen ve tüm toplumlara örnek olmaklığımız ve insanca yaşama ışık tutan barış yönlü bakış açımızı gelecek nesillerimize aktarmak, boynumuzun borcu ve Dünya üzerindeki savaşları, ölümleri, işkence ve kötü davranışları önlemenin temel unsuru olduğunu hatırlamak önemlidir kanısındayım.
Kaynaklar:
Coşkun, V. Kant: Barış İçin Ebedi Bir Referans, DÜHFD, Cilt: 26, Sayı: 45, Yıl: 2021, s. 207-223.
Barış, https://tr.wikipedia.org/wiki/Bar%C4%B1%C5%9F. Erişim tarihi: 02.09.2024.
Altuner İ, Hipokrat Yemini, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı / No. 7, Nisan / April 2015: 01-07.
Fâtır Suresi 16. Ayet, https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf. Erişim tarihi: 02.09.2024.
Durak F.L. Barış Güvercininin Hikayesi ve Picasso, https://haber.sol.org.tr/haber/baris-guvercininin-hikayesi-ve-picasso-394857.
Erişim tarihi: 02.09.2024.
Gönüller Yapmaya Geldik, https://1000kitap.com/gonuller-yapmaya-geldik–1429530?hl=tr, Erişim tarihi: 02.09.2024.