15 yıldır, her 2 yılda bir düzenlediğimiz Türk-Alman Jinekoloji Kongresi’nin bu yıl 8’incisini Antalya’da beklenilenin üzerinde ulusal ve uluslararası bir katılımla gerçekleştirdik. Son 1 ay içinde ülkemizde 3-4 farklı jinekoloji kongresi olmasına rağmen kongreye 1625 meslektaşımız katıldı. Şüphesiz bizi en çok sevindiren bunların 250 kadarının yurt dışından gelmesiydi. Almanca konuşulan ülkeler, yani Almanya, Avusturya ve İsviçre’den zaten yoğun bir katılım bekliyorduk.
Ancak Portekiz (42 jinekolog), Slovenya, Rusya gibi hiçbir duyuru yapmadığımız ülkelerden meslektaşlarımızın kongremize katılımını doğrusu beklemiyorduk. Peki bu nasıl gerçekleşti? Araştırdığımızda, hazırladığımız bilimsel program, ulusal ve uluslar arası konuşmacılarımızın yüksek kalitesi ve İngilizce programın aylar öncesinden hazırlayıp internet aracılığıyla duyurulmasının bu katılımları sağladığını gördük. Bu arada, 16 yıldır düzenli olarak kongremizi her 2 yılda bir yapmamız da uluslararası camiada saygınlık kazanmamızı sağladı. Bizi üzen ise, Sudanlı bir katılımcımızın vizesi olmadığı için Atatürk Havaalanından ülkesine geri gönderilmesi oldu.
Kongrede pek çok konuda ilginç tartışmalar oldu. Ülkemiz gündemini de yakından ilgilendiren bazı konularda konsensüse varıldı. Bunlardan biri de tüm dünyada giderek artan sezaryenla doğum oranları konusuydu. Bunun yanı sıra, yardımcı üreme tekniklerinin gelişmesiyle son 30 yılda %77 oranında artış gösteren çoğul gebelikler ve bunun anne sağlığına getirdiği riskler tartışıldı. Bu soruna çözüm olarak, tüp bebek sonrası transfer edilen embriyo sayısının 1 veya 2 ile sınırlandırılması ortak görüş oldu. Son dönemde çok gündemde olan diğer bir konu, fertilitenin (üreme yeteneğinin) korunması üzerine olan çalışmalardır. Özellikle, kanser tedavisi nedeniyle kemoterapi veya radyoterapi alacak hastalarda bu sorunla sık karşılaşılmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak over dokusunun dondurulması gelecekte fertilitenin korunması açısından umut veren gelişmeler arasında bulunmaktadır. Oosit (yumurta) dondurulması ve bu yöntemle fertilitenin korunması da en önemli gelişmelerden biri olacak gibi görünmektedir.
Kongreye 300’den fazla serbest bildiri ve poster gönderildi. Oluşturulan kurul titiz bir çalışma ile bunların 48’ini serbest bildiri, 163’ünü de poster olarak kabul etti ve sahiplerine iletti. Her kongrede yaptığımız gibi komisyonun değer bulduğu orijinal çalışmalar, ana salonlarda sunulmak üzere serbest tebliğ olarak kabul edildi. Ancak ne yazık ki bu yıl birçok poster ve serbest bildiri sahibinin sunumlarını yapmadığını saptadık. Elbette bu “abstract’lar”, sunumları sahiplerince yapılmadığı halde kongremizin “abstract” kitabında yayınlandı ve muhtemelen de ilgili kişilerin “yayın dosyalarına”, “uluslararası kongre bildirisi” olarak girdi. Bu durum, maalesef pek çok kongrede karşımıza çıkmaya başladı. Biz bu durumda mazeretsiz olarak sunumunu yapmayan meslektaşlarımızı çalıştıkları kurumlara bildiriyoruz. Gerçekten dürüst bir şekilde çalışıp, sunumlarını yapan meslektaşlarımızı korumak açısından tüm derneklerimize de aynı yolu öneriyoruz.