Üniversiteler bilim üretilen kurumlardır.
Bağımsız, bilimsel ve evrensel düşünen insanların çalışması gereken mutfaklardır.
Evrensel ilkelerin geçerli olduğu mekanlardır. Yetki ve sorumluluğu eş zamanlı üstlenen yöneticilerin bulunması gereken üretim merkezleridir.
Evrensel vizyon ve ulusal misyon, her üniversitenin felsefesinin temel dinamiğidir.
Dünya görüşlerinin, kaos ve düzenin çatıştırıldığı, sonra da senteze varıldığı olmazsa olmaz disiplinlerin bir orkestrasıdır.
Bilim insanları, evrensel bakışın ve akışın ulaşabildikleri aşamalardan geriye baktıklarında, yaptıkları yorumları kimi zaman kaos, kimi zaman da düzen yargısıyla noktalamışlardır.
Benim gibi evrensel düzenin varlığını gözleyenlerle, evrensel kaosun varlığına inananların uygulamada tam tersi önermelerde bulunmaları şaşırtıcı olabilir. Evrensel düzenin varlığını gözleyenler, kaosun bozuk düzen olduğunu iddia etmekte, evrensel kaosun varlığına inananlar ise uygulamada bozuk düzenin (kaosun) devamının yararlı olacağında direnmektedirler.
Kaos, puslu havayı sevenlerin dünyasıdır.
Bozuk düzen, sürekli çelişkiler üreten aktörlerin dünyasıdır.
Evrensel düzen, bilim üreten insanların dünyasıdır.
Ve ülkemiz, evrensel düşünen, ulusal (milli) hizmet üreten insanları bekliyor.
Sayın Başbakan,
Bozuk düzenin yarattığı çelişkilerin şekillendirdiği dünyamıza bakalım:
Sağlık Bakanlığı’nın uygulamaya başladığı “performans”, üniversitelerde de uygulanmaya başlandı. Performans uygulamasını öteden beri savunan ve destekleyenlerden biri de benim. Tam da üniversitemizde uygulanmaya başlanmasını memnunlukla karşıladığımı ifade edecek bir makale yazmayı düşünürken, Anayasa Mahkemesi’nin performans uygulamasıyla ilgili kanunu iptal ettiğini gördük.
Şimdi ne olacak?
Neyi bekleyeceğiz?
Sağlık Bakanlığı’nın 2002 yılında çıkardığı Tıpta Uzmanlık Tüzüğü, üniversitelerdeki çalışan bazı bilim dallarını yok sayınca, mahkemelerle hakların geri alınması sağlanmıştı. Yeni hazırlanan tüzükle, 2002 tarihli tüzüğün bazı maddelerini iptal eden ve yeni uygulamaları da içeren yapısıyla Danıştay’da beklemekte. İptal kararı verdiğinde veya onayladığında yeni bir kaosun ortaya çıkması kaçınılmaz.
Dicle Üniversitesi’nde “öğretim üyelerini akademik hayata çekmek” amacıyla yönetim tarafından 7 profesörün kısmi statüdeki haklarını ortadan kaldıran karar alınabiliyor. Bu durum, ne yönetimin ne de 7 öğretim üyesinin haksızlığı ile ilgili bir durum değil. Tam statüde ve kısmi statüde çalışmayı kaosa sokan bozuk düzenin bir yansımasıdır.
Sağlık Bakanlığı’nın doçent ve profesörleri, şef ve şef yardımcısı olarak atamasına imkan veren kanunun iptali Anayasa Mahkemesi’nde bekliyor.
İptali halinde yeni bir kaos doğacak.
Öğretim üyeliği niteliğini kazanmış, öğrenci yetiştirmeyi birinci görev olarak üstlenmesi gereken doçent ve profesörleri bir “atama” kaosu içine sokarsanız, insanlarınızı harcayan bozuk düzenin besleyicisi olursunuz.
Daha onlarca örneklendirmenin yapılabileceği böyle bir kaos ortamında, üniversitelerden bilim üretmeyi beklemek “kaostan doğum” beklemektir.
Kaos üretilebilir, ancak;
Kaos hiçbir şey üretemez,
Ve de
Evrensel düzen, evrensel düşünce ve evrensel ilkelerle gerçeklik kazanabilir.
Çözüm, evrensel ilkeleri içeren bir üniversite yasasının ivedilikle çıkarılmasıdır.