Gün geçmiyor ki yeni buluşlara, yeni tedavi te kniklerine önderlik eden bir meslektaşımızın haberi ile karşılaşmayalım basında veya televizyonda. Bunların hepsinin doğru olmadığını söylemek istemiyorum. Ancak çoğunun gerçek yeni buluşları, bilimsel araştırma sonuçlarını göstermediği, o uzmanlık alanındaki hemen herkes tarafından biliniyor. Bunu tek bilmeyen halkımız oluyor. Yani haberlerin tüketicileri bunu bilmiyorlar.
Gazete ve televizyonlardaki sağlıkla ilgili yanlış veya etik olmayan haberlerin nedenlerini şu ana başlıklar altında sıralayabiliriz:
1-Dış veya iç kaynaklı bazı tıbbi çalışmaların çok önemli tıbbi sonuçlara ulaşılmış gibi sunulduğu haberler. Örneğin kök hücre ile ilgili henüz faz 1 deneysel bir çalışmanın ön sonuçlarının “X grup hastalığa çare bulundu” başlığı ile yayınlanması. Bunun nedeni bilimsel çalışma sonuçlarını okumayı bilmeyen veya kasıtlı olarak yanlış okumayı seven gazetecilerdir. Neden kasıtlı olarak böyle bir sonucu faz 3 veya faz 4 sonuçmuş gibi vermek istesinler diyebilirsiniz. Okuyucusuna hayali bilgiler verme isteğinin bazı basın ve yayın organlarında nasıl geliştiğini ben de bilmiyorum. Bu tip haberlerde yine de kasıttan çok cehaletin ağır bastığını düşünmek istiyorum.
2-Kendi reklamını yapmak –daha nazik söyleyecek olursak kendi tanıtımlarını yapmak- isteyen meslektaşlarımızın yarattığı haberler. Bu haberleri içeriklerine göre ikiye ayırabiliriz:
a)Bilinen bir tıbbi tekniği ilk kez uygulayan olduğunu söyleyen hekimler.
b)Standart olmayan bir tıbbi tekniği bulduğunu –uyguladığını ve bunun bir hastalığı başarıyla tedavi ettiğini söyleyen hekimler.
Her iki koşulda da tıbbi etik açısından yanlış bir haber yaratılmaktadır. Yeni bir teknik bulduğunu ve çok başarılı olduğunu söyleyen meslektaşımız gerçekte bu teknikle düzgün bir araştırma yapmış değildir, sonuçlarını bilimsel hakemli dergilerde yayınlamış değildir, hatta bu yeni yöntemi insanlar üzerine uygulamak için yerel etik komitelerden izin almış da değildir. Yakın zamanda kök hücrenin çeşitli santral sinir sistemi hastalıklarına şifa getirdiğini söyleyen haberler buna iyi bir örnektir.
Daha da ilginci bu haberlerin bazısının belli bir ücret karşılığı yayınlanmasıdır. Yani bazı gazete ve televizyonlar reklamı yapılacak kişi ile ilgili bir haberi yüksek ücretler karşılığı –haber değeri olmadığını bilmelerine karşılık- haber ögeleri katarak –bir senaryo yazarak- yayınlamaktadırlar. Hatta böyle bir haberi ana haber bültenlerine bile koymaktadırlar. Bu durum sadece tıbbi etik açısından değil, basın ve yayın etiği açısından da büyük sorun teşkil etmektedir. Bazı televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde sık sık yer alan güzellik merkezleri, yeni tıbbi uygulamalar ve bilimsel (?) tedavi yöntemlerinin üstün başarıları ile ilgili haberlerin aslında bu tip bir senaryonun ürünü olduğunu bilmek çok üzücüdür. Peki sağlık haberlerindeki bu kirlenmeye karşı neler yapılabilir?
1-Basın ve yayın kuruluşları bir sağlık haberini yayınlamadan önce bağımsız gözlemcilere –uzmanlara bu haberin değeri ve bilimselliği ile konusunda danışmalıdır. Bu uzmanlar gönüllülük esasına göre de çalışabilir. Örneğin tabip odaları veya uzmanlık dernekleri bu tip haberler için danışman üyeler atayarak basın ve yayın kuruluşlarının bu ihtiyacını karşılayabilirler.
2-Reklam amaçlı haberler deşifre edilmeli, bu tip haberler için daha sert önlemler alınmalıdır. Yasal önlemlerin neler olduğunu / olabileceğini tartışmak bu yazının sınırlarını aşacaktır. Ancak en azından bu haberleri tekzip etme yolu kolaylaşmalı, yine tabip odaları ve uzmanlık dernekleri bu haberlerdeki yanlış anlaşılmalarla, haksız rekabet ve dürüst olmayan hasta temini, umut tacirliğine karşı gerçekleri kamuoyuna açıklama hakkını rahatça kullanabilmelidir.
Sonuç olarak sağlıkla ilgili haber hazırlamak, üzerinde bu tip oyunların oynanmasına izin verilemeyecek ciddi bir iş olarak algılanmalıdır.