YALAN, İFTİRA VE GIYBET DE EN BÜYÜK KİMYASIZLIKTIR.
Günah işleyenden daha büyük günah, özel hayatı teşhir etmektir.
Düşene vurulmaz, yaralı öldürülmez, kaçan kovalanmaz, Kimsenin günahı araştırılmaz gibi kadim ilkelerimiz vardı.Özel hayatı araştırarak teşhir edilmesi günah işleyenden daha büyük iğrençliktir.
Kimyası bozulmuş, insanlıktan çıkmış çağ dışı insan özelliğidir.
Allah imkan verir ama ihmal etmez bilesiniz.
وَلَا تَجَسَّسُوا
Hz. Ömer bir gece yarısı Medine’yi gezerken, evin birinde şarkı söyleyen bir erkek sesi duymuş ve duvardan atlayarak içeri girmişti.
Adamın yanında bir kadın ve bir de şarap sürahisi vardı.
Hz. Ömer, Ey ALLAHIN düşmanı, diye gürledi.
“Sen günah işlerken, ALLAH seni gizleyecek mi sanıyorsun?”
Adam: “Haklısın efendim”, diye cevap verdi.
Evet, ben bir günah işledim, fakat siz üç günah işliyorsunuz Ya Ömer!
ALLAH (cc) “başkalarının gizli ve ayıp hallerini merak edip araştırmayınız” (Hucurat,12) buyuruyor, siz tecessüs ediyorsunuz.
ALLAH (cc) “Evlere kapılardan giriniz” (El-Bakara, 189) emrediyor, siz duvardan atlıyorsunuz. Konut dokunulmazlığını ihlal ediyorsunuz.
ALLAH (cc) “Kendi evlerinizden başka evlere, sahipleri sizi bilmeden, selam verip izni olmadan girmeyiz” (Nur, 27) buyuruyor, siz izinsiz giriyorsunuz.
Hz. Ömer (ra) adamın bu cevabı üzerine, “Ben sizi affedersem siz de beni affeder misiniz?” diye sormuş ve adamın kabul etmesi üzerine onunla helalleşmiştir.
Başkasının özel günahını araştırmak anayasal bir ihlaldir.
Günahı işleyenden daha iğrenç bir günahtır.
Desene virüsler sardı her yanımızı, virüslerden medet umuyoruz.
Başkasının günahıyla alay eden bir Müslüman nasıl örnek olacak ki.
Demek ki önce insan olmalıyız.
Günahkârla alay eden, kendisi de alay olur.
Vahiy tebliğ ilkesine isyan, Müslüman olduğunu iddia etse de kişiyi Müslüman yapmaz. Senin görevin, GÜNAHKÂRI ÖLDÜRMEK DEĞİL, GÜNAHI YOK ETMEK OLMALIDIR.
Kimyası bozuk olan her birey, tefessüh etmiştir.
Öyle ki bir mümin günah işlese de yalan konuşmaz.
İslam dininin aslî hedefi, dürüst bir toplum inşa etmektir.
، الصدق أمانة، والكذب ” خيانة،
Bunun için “doğruluk bir emanettir” .”Yalancılık bir hıyanettir” ilkesini iki küpe yapıp Yavuz Sultan Selim misali insana takar.
Bütün ibadetlerin gayesi dürüst toplum oluşturmak içindir.
Desene doğruluk hayatın anayasal ve ahlakî bir ilkesidir.
Doğruluk, Allah’a verilmiş bir sözdür.
Doğru ve dürüstlüğün ihlali halinde ise emanete hıyanetlik yapılmış olur.
Kişilerin, kendi kıyametlerini kendileri hazırlayacaklarına işaret edilmiştir.
Hz. Ebû Bekir’in şöyle dediği rivayet olunur:
Ya Rasûlellah! Ben ihtiyarladım. O da; (فَاسْتَقِمْ كَمَا *أُمِرْتَ)”Beni de; Hud süresi kocalttı”buyurdular.
Bu ayet, hakka ulaşmanın tek yolunun istikamet olduğuna vurgu yapmıştır.
İstikamet ise yaşadığı hayatın her alanında, doğruluk ve dürüstlükten ayrılmamaktır.
Aleyhine de olsa hakkı söylemek ve ilkelerimizi korumaktır.
Keza üstlenilen bütün görevlerde Allah’ın emrine uygun hareket etmektir.
Öyle ki istikamet, kulluk ve sosyal görevlerin ifasında hiç eğilmeden, takva üzere (sağa sola yalpa yapmadan) kamu ve özel hukuka riayet etmektir.
Keza bu ayette, istikametten ayrılmayan kişinin, kendisiyle ve değerleriyle barışık, kendi hayatını en güzel şekilde tanzim etmiş olacağına da vurgu yapılmıştır.
Öte yandan bu ayet, kendisi istikamet ve doğruluktan zarar görse de sonunun selamete çıkacağına işaret etmiştir.
Sonuçta bu ayet, Peygamberimiz (sav), yüklendiği sorumluluğun ağırlığına, bu sorumluluk karşısında musibetlere karşı sabır ve sebat etmenin, eğilmeden kavi durmanın, takvanın zorluğuna ve sorumluluğun büyüklüğüne de dikkat çekmiştir.
Öte yandan bu istikamet, Müslümanlar için hayat prensibi, bir ilke olmalıdır.
Sorumluluk, doğruluk ve dürüstlük, insan olmanın ön şartıdır.
Peygamberimiz bu ifadesinde; dinin bir sorumluluk olduğu, bu sorumluluğun ifasında doğruluğun ilke olduğu, dürüstlüğün ise erdemli bir insan davranışı olduğu, bu ağır sorumluluğun hakkıyla ifası karşısında saçlarının ağardığı, kurtuluşun ancak doğrulukta aranması gerektiğine vurgu yapmıştır.
Doğruluğun zıddının yalancılık, ihanet, sözünde durmama, kandırma, aldatma ve hainliktir.
Yalan; toplumun huzurunu kaçıran, insanları birbirine düşüren ve toplumun huzurunun bozulmasına sebep olan büyük bir günahtır.
Bu sebepledir ki Peygamberimiz: “Müminde her özellik bulunabilir, ancak yalan ve emanete hıyanet asla bulunamaz” buyurmuştur.
Doğruluk ve yalan, hak ile batıl gibi ayrı uçlardır.
Doğruluğun zıddı yalan, sadâkatin zıddı ise hıyanettir.
Öte yandan Peygamber (sav), “ benim ümmetim zina yapar, kumar oynar ama asla ve asla yalan söylemez” buyurmuştur.
Bu rivayetlerde insanın kimyasını bozan çürümeden, yani münafıklık alametinden söz edilmiştir.
Bu münafıklık alametlerinin ve bu çürümenin ise “ yalan söylemek, söz verip sözünde durmamak ve emanete hıyanetlik etmek ” olduğu bilinmektedir.
Genellikle bu iki temel değerin dışındaki nefsani arzu ve isteklere göre işlenen günah ve yasak fiiller, kişilik bozukluğu olarak değil, nefsine uyma ve günah olarak değerlendirilir.
Ancak insanların “ yalan söylemek” ve “söz verip sözünde durmamak” ile “emanete hıyanetlik etmek” gibi temel değerler hususundaki lakaytlıkları bir toplumun kendi aralarındaki fesadı açısından güven vermeyeceği ve toplumu felakete sürükleyeceği kuşkusuzdur.
Bir toplumda yasalara riayetsizlik aleni ve yaygın hale gelirse artık zaman içerisinde o toplum adeta adaletsizlik ve hukuksuzluğu hak olarak telakki edebilir.
Nitekim Kur’ân’ın tarihteki kavimlerle ilgili verdiği haberlere bakıldığında, bireylerin açıktan kamu ahlakını ihlal etmiş olduklarını, bu konuda itikatlarının da tefessüh ettiklerini gerekçe göstermiştir.
Onun için naslar bir topluluk içerisinde fuhşiyât ve hukuksuzluk aleni olarak yapılırsa, kamu ahlakını bozacağından bu kötü örnek adeta toplum tarafından kabul edilmiş gibi telakki edilebilir.
Böyle olan ve toplumsal ahlakı aleni bozan kavimler hakkında Allah, Kur’ân’da çeşitli helak sebeplerine yer vermiştir.
İslâm’ın bütün emir ve yasaklarının gayesi, hukuk toplumu oluşturmak, insanları kendi nefislerinin esaretinden kurtarıp kendi iradeleri doğrultusunda medeni bir toplum oluşturmaktır.
Bugün insanlar suya sabuna dokunmadan temizlenmeyi dilerler.
Oysa su sabunla kir çıkartır bilesiniz.
Hep kirli mi kalalım. Saygılarımla.