Günümüzde çağdaş insan için “olmazsa olmaz” olarak benimsenen sacayağı; bilim, bilimin ürettiği teknoloji ve teknolojinin ürettiği ihtiyaçlardır.
Bilim artık Eski Yunan’dan, Endülüs’ten, İbn-i Rüşd’den, İbn-i Sina’dan, Farabi’den, İbn-i Haldun’dan, Rönesans’tan , Avrupa aydınlanmasından günümüze akarken Francis Bacon’ın “Önce doğayı tanıyalım sonra onu yönetelim.” denebilecek yaklaşımı aklı bayraklaştıran bir kırılma noktası oluşturmuştu. Adeta evrene şunu söylemiş olduk: “Önce ben seni tanıyacağım sonra da seni kullanacağım.”.
Bu rasyonalite; 17. yüzyıldan sonra toplumları yöneten iktidarları etkilemiş, akıl dinin önüne geçmişti. Artık evrende her yasa “Akıl ve bilimle çözümlenir.” paradigmasına göre tartışılmaz ilke haline dönüşmüştü.
Bu yaklaşım; insanlığı açlık ve yokluktan kurtarma “iyi niyetini” taşımış olsa bile, günümüzde açlığa mahkum edilmiş insanların gittikçe artmasını özendiren yöntemlerin geliştirilmesine engel olamamıştır.
Bilimin fiziksel alandaki etkinlikleri, madde ve enerjinin dönüşümleri, nükleer enerjinin insan hayatını tehdit etmesi, havanın kullanılma yöntemleri, suyun niteliğinin bozulması, toprakla canlı bütünlüğünün bozulması, enerjinin iletişimdeki fonksiyonunun istismar edilmesi ve nihayet günümüzde “dijital düşünme” aşamasına taşınan insanoğlunun özgürlüğünün kontrol altına alınması ve daha nicesi “Her şey akıl ve bilimle olur.” paradigmasının sonuçlarıdır.
Bilimin biyolojik alandaki etkinlikleri; embriyonik kök hücrenin kullanılmasından DNA’nın değiştirilme projelerine, gen teknolojisinden moleküllerle oynama yaklaşımına, insanın yerini robotların almasını tetikleyen yapay zekâdan canlı türlerinin yozlaşmasına kadar, “Her şey akıl ve bilimle olur.” paradigmasının ürünleridir.
Bilimin sosyal alandaki etkinlikleri; insan ilişkilerinin doğal işleyişini kaybetmesi, çocukların dijital dünya ile bütünleşerek aileden soyutlanması, özgürce yaşamanın, yetenekleri kullanabilmenin ve yaratıcılık niteliklerinin güdümlü hale gelmesi, küresel ekonominin insan ihtiyaçlarını önemsenmez hale getirmesi, yönetimleri tehdit eden yatırım ve sermaye kararlarının sürekli yöntem değiştirmesi, yeryüzünde insana yetecek kadar beslenme çeşitliliğinin varlığının kamufle edilmesi, ölçü, denge ve dengeyi sağlayan evrensel hukukun dışlanması, evrensel insan haklarının esas alınmaması ve evrensel ahlak ilkelerinin yaşamdan uzaklaştırılması, “Her şey akıl ve bilimle olur.” paradigmasının günümüze olan yansımalarıdır.
Akıl ve bilimin “söz verdiği” insanoğlunun zorunlu ihtiyaçları olan güvenlik, yaşama özgürlüğü, beslenme özgürlüğü, barınma özgürlüğü, ulaşım özgürlüğü, üreme özgürlüğü bir kaos iklimine dönüştürülmüş ve küresel olarak toplumsal çözülme sürecine girilmiştir.
Yeni bir gelişme sürecinin paradigmasını oluşturmak; bilim çevrelerinin, üniversitelerin, düşünen ve üreten insanlarımızın, görünmeyen ancak var olan derinliklerinde “genetik örgüsünü” yeniden yapılandırdığı, bilim felsefesi penceresinden okunduğu zaman mümkün görünüyor.
Ancak görünmeyen ama var olan bir söylemin arka planında, bilimin geldiği “kuantum alanı” aşaması ile örtüştüğü de bir gerçek. Evreni okuma dili olan kuantum yaklaşımının bilim felsefesinin temel dinamiği olduğu/olacağı da bir gerçek.
Bu aşamada; bilimin yeni dilinin kuantum dili olarak algılanması ve fiziksel evren okumaları, biyolojik dünyanın yasalarıyla bütünleştirilip sosyal bilimin evrensel ilkeleriyle tanımlanırsa, “Her şey akıl ve bilimle olur.” paradigması günümüzde aklı işleterek evreni yeniden okumanın bütünselliğini sağlayabilir.
Bunun için fiziksel alanı okuyan bilim insanları ile biyolojik alanı okuyan bilim insanları ortak akıl zemininde buluşurken; sosyal bilim alanını okuyan bilim insanlarının biyoloji ve fizik alanının nesnelliğinin akışı ile bütünleşmesi sağlanarak yeni bilim üretme süreçleri başlatılabilir.
Yeni koronavirüs nedeniyle bir doğal olayın başlama, gelişme ve ilerleme süreçlerini izlerken beklenenin üstünde bir performans sergileyen sağlık ordumuz ile bilim insanlarımızın ortak akıl bağlamında gösterdikleri başarı, yeni bir bilimsel iklim ihtiyacını da tetiklemiş oldu.
Düşünen aklın dinamiğinde, artık aritmetiğin niceliksel birikimlerini matematiksel okumalarla taşıdığımız geometrik düşüncenin evrensel boyutlarının birikimiyle kuantum alanının dayattığı dijital düşünme sürecine girdiğimiz bu dönemde, bilim felsefesinin yöntemleriyle yeniden metodolojimizi belirlemeliyiz.
Ülkemizin bilim insanlarının birikimi, performansı ve ufku bunu kotarabilecek özgürlüğe, yeteneğe ve yaratıcılığa evrilmiştir.
Bu düşüncelerle birlikte 40 yıldır sağlık alanında yürüttüğümüz bilimsel çalışmalarımızla, fiziksel alan ve sosyal alanlardaki bilim insanlarımızla bütünleşip evrensel değeri olan yeni ufuklar açabileceğimizi düşündüğümüzden “Bu davet bizim.”.
Bilim dünyasının gelişme ve değişme sürecinin geldiği çağdaş aşamada, bilim insanlarının oluşturduğu sosyolojik yapıda toplumsal psikolojinin iki ana damarından beslenen altyapılarını da dikkate almalıyız. Bilimsel fenomenin ortaya çıkardığı iki farklı sonuçtan hareketle; bilimin öznesini önemseyerek bilim yapan ile bilimin yüklemini önemseyerek bilim yapan arasındaki diyalektik farkı da dikkate almalıyız.
Birincisi “taklit/bilgi taşıma” yöntemini kullanarak “bilim kültürü”müzü artırırken; ikincisi “tahkik/özgün üretim” yöntemini kullanarak bilimin evrensel potansiyeline katkı sunmaktadır.
Günümüzde, önemle ve öncelikle, bu potansiyel birikimin kinetik enerjiye dönüşerek yeni bir “bilim sosyolojisi” ikliminde üretilmesini tetiklemeliyiz.
Bilim insanlarımızın her iki kategorideki varlıklarının birbirine dönüşmesi, birbirini tetiklemesi ve birbirinden yararlanması; bilim sosyolojisinin kendi içindeki “doğal ikilem” in çatışmasından yola çıkarak evrensel bilimin yeni ufuklarını aydınlatabileceğini de düşünmeliyiz.
İnsanın öğrenme sisteminde her insanın farklı olduğunu düşünürsek, bilim insanının özgün üretimde farklı yaklaşımı, farklı yöntemi ve farklı üslubu kullanması da beklenen bir durumdur. Doğaldır ki, farklı öğrenme yapıları da kaçınılmazdır.
Bu çalışmadaki amacımız; bilim dünyasında fiziksel alan, biyolojik alan ve sosyal alandaki bilim üretme etkinliklerinin bütünsellik içinde harmanlanarak ülkemiz özelinde “Evrensel düşünce yöntemiyle milli hizmet üretecek” bilim insanlarımızın performanslarına ivme kazandırmaktır.
Organizasyon ve koordinasyon bizden; özgürlük yetenek ve yaratıcılık niteliklerinizi bilim dünyasına ve halkımıza sunmak sizden.
Sevgi ve Saygılarımla.
1 yorum
Hayırlı olsun hocam,
Sitedeki yazı ve haberleri okuyarak, takip ederek, paylaşarak, yorum yazarak ve nasipse yazarak davete icabet edip katkı yapacağız inşaallah