“Mobbing”, psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek demektir. “Mobbing” sözcüğü önceleri çocukların birbiriyle olan zorbalık ilişkilerini tanımlamakta kullanılmıştır. İş yerlerinde de 1950-1960’lı yıllarda yapılan araştırmalar “mobbing”in sadece çocuklar arasında yaşanmadığını ortaya koymuştur. Çoğunlukla iş yerlerinde bazen bir kişinin bazen bir grubun, bir çalışan üzerinde uzun bir süre, yani aylar ve yıllar boyu sistematik bir baskı uygulamasıdır. İşverenin ima, alay ve karşısındakinin toplumsal itibarını düşürme gibi saldırgan bir ortam yaratarak onu işten çıkmaya zorlamasıdır.
Bu tanımlamalara baktığımızda, başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık çalışanları, Sağlık Bakanlığı yanında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’nın uygulamalarının da Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kanalıyla başlamasıyla birlikte ve son olarak da uygulanmakta olan performans sistemi nedeniyle sürekli bir baskı hissini yaşayıp durmaktadır.
Bazı örnekleri sıralayalım:
1) Mecburi hizmet, ailesinin ve kendisinin geleceğine yönelik doktorun birçok seçenekten birini tercih etme hakkını elinden almakta ve diploması verilmediğinden tek seçeneğe mahkûm etmekte, varsa doktorun ailesini parçalamakta, geleceğine yönelik herhangi ciddi bir plan yapmasını engellemekte, hele doktor erkekse bu gelecek bilinmezliği, gençliğinin 3-4 yılını kaybettirmektedir. İşte ilk “mobbing”!
2) Bir doktorun reçetesini 4 ilaç ile sınırlama uygulaması, hekimin mesleki bilgi ve vicdani kanaatine göre yapması gereken tedavisine müdahaledir ve hekimin hastasının karşısında kendini ezik hissetmesi demektir. Gizli “mobbing” mi? Neyse ki bu durum Danıştay tarafından yeni durdurulmuş durumda.
3) Statinler, antihipertansifler, bazı antibiyotikler ve daha birçok ilacın yine sadece belirli uzmanlara sınırlanması da hekimin tedavi serbestisine ambargo koyan ve hekime güvenilmediğini çağrıştıran yanlış uygulamalardır. Gizli “mobbing” mi?
4) Yıllarca Tıp’ta Uzmanlık Tüzüğü hazırlanmadığı gibi, son bir yılda 2 defa değişen uzmanlık süreleri nedeniyle ilgili araştırma görevlileri sürekli bir bilinmezlik süreci yaşamışlar ve halen yaşamaktadırlar. Süresini doldurduğu halde yeni süreler nedeniyle yine beklemek zorunda kalan mı ararsın, tezini eski süreye göre bitirmiş olduğu halde, yeni süre değişimi nedeniyle bitirme sınavına giremeyenler mi ararsın. Gizli “mobbing” mi?
5) SUT’a göre sağlık kuruluşları üç basamak halinde ayrılmış ve Bakanlık eğitim hastaneleri ile üniversite hastaneleri 3. sınıf olarak belirlenmişlerdir. Daha önceki bir köşe yazımda üniversite hastanelerinin 4. sınıf olmaları gerekliliği üzerinde durmuştum. Çünkü 2. veya 3. basamaktaki diğer hastanelere sevk edilen hastalar zaten komplike olan ve teşhis edilmesi için farklı incelemelere tabi tutulması şart olan ve tedavi yaklaşımları da farklı olabilen uğraştırıcı özellikte hastalardır. Bu nedenle üniversite hastanelerine uygulanacak ücretlendirmenin 3. değil 4. basamak olması şarttır. Bu yöntemin uygulanmaması gizli “mobbing” değil mi?
6) Öğrendiğime göre SGK üniversite hastanelerine “Global Bütçe” diye bir öneride bulunmuş. Buna göre bir üniversite hastanesine bir önceki yılda SGK’dan almış olduğu parayı teklif ediyor ve bunun üstünde olacak isteği karşılamayacağını belirtiyormuş. Bu teklif çalışanı, kendini geliştirip atılım yapanı ve daha fazla tıbbi getiri sağlayanı inhibe etme, hatta bir nevi cezalandırma olmaktadır. Gizli “mobbing” değil de nedir?
7) Gelelim esas gizli “mobbing” olan performans konusuna:
a. Bu uygulamada doktora “Ne kadar hasta muayene edersen, ne kadar ameliyat veya diğer girişimsel işlem yaparsan, o kadar kazanç elde edersin” denmekte. Ancak Bakanlık kazancı brüt miktar ile ilan etmekte ve kaynağının özlük haklarına, emekliliğe yansımayacak, hiçbir ayı eşit olmayacak ve akıbeti de belli olmayacak döner sermaye gelirinden karşılanacağı üzerinde hiç durmamaktadır. Bu durum ise hem doktoru paracı diye tanıtmış olmakta hem de hasta ve yakınlarının gözünde itibar kaybetmesine yol açmaktadır. Doktor da bu nedenle geleceğinden ümitsiz bir psikolojiye girmektedir. Hasta ve yakınlarında oluşan diğer bir yanlış anlama, muayene katkı payının doktora verildiği ön yargısıdır. Doktora olan saldırıların ve hasta ve/veya yakınlarının olur olmaz konulara ilişkin şikâyet sayılarının artış göstermesinin ana nedeni bu abartılı yanlış bilgilendirmeler olmaktadır. Doktor ve sağlık çalışanında moralsizlik, motivasyon eksikliği ve ürküntü yaratan esas durum, bu şikâyetlerin idareciler tarafından hemen soruşturma konusu yapılmasıdır. İşte size gizli “mobbing”.
b. Biz doktor ve diğer sağlıkçıların esas istediği, belli bir aylık gelirimizin olması ve bu gelirin maaş halinde özlük haklarımıza ve emekliliğimize yansımasıdır. Geçindirmek zorunda olduğumuz ailemiz, çocuklarımız var, belirli bir aylık masrafımız var. Performans sistemi ise bunları karşılamadığından, doktorlar standart olan aylık giderlerini sağlama stresini sürekli yaşar konumdadır. İşte size gizli bir “mobbing”.
c. Üniversite hastaneleri dışındaki sağlık kuruluşlarında performans uygulaması insan psikolojisinin ve hırsının göz önünde bulundurulmadığı bir uygulama durumunda. İnsanın kişilik özellikleri ve karakter yapısı çocuklukta neyse, sonraki tüm yaşamında da hemen hemen aynıdır. Her meslekte olduğu gibi biz doktorlar arasında da daha çok kazançla başarılılığını ispatlama psikolojisi içinde olanlar kaçınılmaz olarak bulunacaktır. Hele denetleme mekanizması da istenen düzeyde değilse, sağlık harcamalarını abartan sonuçlar doğacaktır. Bu durum ise performans sisteminin başka bir “mobbing”i demektir.
d. Üniversite hastanelerindeki biz doktorlar üç karpuzu bir koltuğa sıkıştıran konumdayız. Hem hekimiz hem öğretmeniz ve hem de araştırmacıyız. Performans sistemine bakıyoruz, hasta işlevlerinin getirisi diğer iki görevimizden öncelikli. Eğer bir öğretim üyesi kendi mülkü evde oturuyor ve kira vermiyorsa, arabası varsa, ailesi ile yaz tatili yapabilecek maddi güçte ise performans sağlayacak fabrikasyon usulü hasta sayısını arttırmakla vaktini öldürmez ve eğitim ile araştırmacılığa ağırlık verir. Maddi durumu uygun değilse ilk işleve ağırlık vereceğinden araştırma ve eğitim işlevleri ikinci planda olacaktır. Bu durum ise öğretim üyeliği “mobbing”i demektir.
Tüm bu gizli “mobbing”lerin doktorlar üzerinde oluşturmuş olduğu psikolojik karmaşıklık, mutsuzluk, ümitsizlik ve gelecek belirsizliğinin son örnekleri, Erzurum’da üç meslektaşımızın intihar etmesi olmuştur. Umarım aklı selim galip gelir, “mobbing”ler minimuma iner ve ümitsizlikler son bulur. İnşallah!!!