Beden üzerinde Doğu ve Güney toplumlarının da düşünmeleri gerekmektedir. Beden ile zihin arasındaki ikicilik (düalizm) söz konusu toplumlar tarafından icat edilmemiştir çünkü bunların İlk Çağ ve Orta Çağlarında keskin ve parçalanmış bir beden ve zihin ikiciliğini gerekçelendirecek teolojik bir durum–insan bedeninde yaşayan bir Tanrı- bulunmamaktadır. Fakat artık Doğu ve Güney toplumlarında da böyle bir sorun var olmaktadır ve modernlikte Fransız filozof René Descartes’tan beri Avrupa ve ABD’de görüldüğü üzere bunlarda da zihnin veya ruhun esas alınacağı bir beden ve zihin karşıtlığından söz edilmektedir.[1] Benim bu yazıdaki iddiam, bedenin nesnel ve doğrucu olmasına karşın modern ve çağdaş dünyada zihnin veya ruhun esas alınmaya çalışıldığıdır. Yalanın böyle mümkün, inandırıcı ve savunulabilir olduğunu düşünüyorum.[2]
Sanırım öncelikle “beden” derken kastedileni açıklamakta fayda vardır. ABD’de somaestetik (beden estetiği) alanına yaptığı katkılarla tanınmış pragmatist filozof Richard Shusterman, beden bilinci ve somaestetiğe dair kaleme almış olduğu bir kitapta, “beden”i, insan vücudunun duyumları veya algılarının bütünü olarak tarif etmektedir. Açık bir deyişle, fiziksel beden değil de bu bedenin algıladıklarının tamamının bütüncül içeriğine “beden” denilmektedir. Bedenin dış dünyaya ilişkin algılarının içeriği, insanın maddi ve fiziksel bedeninden olduğu kadar yorumlama etkinliğini üreten beyin ve zihninden de kesinlikle farklıdır.[3] Shusterman, fitness gibi sportif etkinlikler ve dışarıdan müdahaleler yoluyla insan bedeninin öznel rol ve deneyimlerinin değiştirilmeye çalışıldığını ve “güzellik” kategorisinin yeni içeriğine uygun bir görünümdeki beden yoluyla bilinçlerin asıl duyumsadıklarından uzaklaştırıldıklarını öne sürmektedir. Onun iddiasına göre, insanın bedeni doğru, dürüst, doğrulayıcı, tabiat gibi sabırlı, yavaş, anlayışlı ve ahlaklıdır, ama somatik estetikten sonra bu özelliklerini kaybetmektedir.[4] Yani insan bedeni bir dikkat, tartışma ve müdahale nesnesi yapılarak tasarlanmış bir zihniyete uygun hale getirilmeye çalışılmaktadır. Shusterman, bu süreci küresel kapitalizm ile izah etmekte ve gerekçelendirmektedir. Günümüz insanının açlığı ve ihtirasları bütünüyle bu olguyla ilgilidir.[5] Seamus O’Mahony’nin bedenlere uygulanan tıbbi tedavilerle ilgili geniş çaplı anlatıları ve olayları bir araya getirdiği kitaptan anlaşılabildiğine göre, doktorlar ve dünya sistemi insanların bedenlerini standartlaştırarak onların bilinçlerini şekillendirmeye çalışmaktadır.[6]
Tüm dünyada bedenle uğraşmanın bir maliyeti vardır. Bu maliyet, bütün toplumların bireyselleşmiş mevcudiyetlerle yeni bir dünyaya doğru yürürken söylem dışında herhangi bir gerçek garantiden yoksun bırakılmalarıdır. Yaşamın ve insanlığın çoğunlukla tabiatla karşı karşıya gelecek nitelikte güncellenmesi veya popüler tabirle bilinçlendirilmesi gerçekleşmektedir. Bu maliyetin gerekçesi, insan bedeninin zıtlaştığı zihnine uydurulmasıdır. Aynı dünyanın daha eşitlikçi paylaşılabileceğine ikna edilmiş bazı insanlar –ki bunlar, özellikle modern dünyanın önce 1950, sonra 1980 yılına değin reddettiği mağdur kadınlar ve merkezi Avrupa dışındaki coğrafyaların mağdur insanlarıdır- bedenin neredeyse spiritüalist bir nitelikte zihne uydurulmaya çalışıldığı esnada meydana gelen görecelikten memnundurlar. Bu memnuniyet, olumsuz modern deneyimler bakımından haksız değildir, ama geleceğin getireceklerine ilişkin bencilliğinde haksızdır. Oturmuş nedensellikleri değiştirmeyle gerçekleşen bu beklentili görecelik Protagoras’ın göreceliğine uygun görünmektedir ve bedenin nesnelliğini ve tanıklığını tartışmaya açmaktadır,[7] ama aynı filozofun geniş halk kitlelerinin yalanla ilgili çelişkili tavırları konusundaki uyarıları göz önünde bulundurulduğunda Protagoras düşüncesi ile bu girişim birbirinden farklıdır. Burada zihnin saygınlığının korunacağı, yani kişiliğin dokunulmazlığı taahhüt edilerek bütün mesai bedenin reddedilmesine ve dönüştürülmesine harcanmaktadır. Oysa gerçek, nesnel ve izlenilebilir olan bedenin bu durumu sabote edilerek zihnin ikna edilmiş gözde imajına dönüştürülmesine çalışılmaktadır. Beden, yaşanılan dünyada özne ile nesneler arasındaki gerçek etkileşimlerin dürüst bir tanığı iken zihin tüketimin manipüle ettiği bir anlık gereksinimler toplamı niteliğinde vardır. Bunu temin eden Amerikan rüyasının en önemli kusuru, mağdur ve ötekileştirilmiş bireyleri adaletle teskin etmek isterken kendi de bundan para kazanabilecek şekilde meseleyi ticarileştirmesidir. Bedenin zihne indirgenmeye çalışıldığı bu süreç, insan bireylerinin gerçekliğini söylem yoluyla yalana alışkın hale getirirken natüralizmi ve ortak algıları da yok etmektedir.[8]
Bu gelişmeyi Doğu’yu içeren önemli bağlamlardan birisi olarak Kur’ân-ı Kerîm’in söylediklerine tercüme edersem daha doğru anlaşılabilirim. Kur’ân-ı Kerîm, insanın zihnini konuşturduğu zamanlarda ortaya yalanın çıkabileceği, ama bedeninin konuştuğu zamanlarda doğrunun çıkabileceği konusunda insanları uyarmaktadır. Uhrevi hesapla ilgili ayetler bu çerçevede bedenin tanıklığının güvenilir olduğunu bildirmektedir. İki örnek ayet olarak Yâsîn suresinin 65. âyeti ve Fussilet suresinin 20. âyetine bakılabilir: “الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ” (“Bugün ağızlarına mühür vururuz ve onların eylemlerini kendi elleri anlatır ve kendi ayakları da bu anlatıma tanıklık eder.”) ve “حَتّٰٓى اِذَا مَا جَٓاؤُ۫هَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَاَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ” (“Sonunda oraya geldiklerinde, zamanında yaptıklarından dolayı kulakları, gözleri ve derileri kendilerinin aleyhine tanıklık ederler.”) Fussilet suresinin 21. âyeti şu şekilde devam etmektedir: “وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَاؕ قَالُٓوا اَنْطَقَنَا اللّٰهُ الَّـذٖٓى اَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ” (“Derilerine “niçin aleyhimizde tanıklık ettiniz?” diye sorarlar ve derileri de şöyle cevap verirler: Her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu ve O, ilk etapta sizi yarattı, şimdi de O’na geri getiriliyorsunuz.”)
Bence insanın bedeni zihnine kıyasla tabiata daha uygun, dürüst ve doğrulayıcıdır. Transhümanizm literatürünün dolayladığı şekilde bedenle bu denli oynamanın baskın nedeni yaşlanmayı durdurmak olmasa gerektir.[9] Ayrıca posthümanizm literatürünün bazı yorumcuları bedenin zihnin lehine eğilip bükülmesini isabetli bulurken biraz aceleci davranmakta gibidir,[10] çünkü sorunların kaynağı olarak bedenin gösterilmesi söylemde karşı çıkılan kapitalizme koşuttur. İnsanın bütün deneyimlerinin tanığı olan bedenin bilinç zamanı ile konjonktürün edilgen nesnesi olan zihnin bilinç zamanı eşit değildir. Zihin ve hatta akıl aldanabilir, ama beden aldanmaz. Bu nedenle bedenin felsefi baskılanmasına mesafeli ve ihtiyatla yaklaşmak gerekmektedir.
KAYNAKLAR
[1] Sarah Patterson, “How Cartesian was Descartes?”, History of the Mind–Body Problem; ed.: Tim Crane, Sarah Patterson, London, New York: Routledge, Taylor&Francis Group, 2002, s. 74-75.
[2] Rosemary Overell, Brett Nicholls, “Introduction: Post-truth and the Mediation of Reality”, Post-truth and the Mediation of Reality: New Conjunctures; ed.: Rosemary Overell, Brett Nicholls, Cham/Switzerland: Palgrave Macmillan, 2019, s. 1-11.
[3] Richard Shusterman, Body Consciousness: A Philosophy of Mindfulness and Somaesthetics, Cambridge, New York: Cambridge University Press, 2008, s. 1-2.
[4] Shusterman, Body Consciousness: A Philosophy of Mindfulness and Somaesthetics, s. 27-28.
[5] Shusterman, Body Consciousness: A Philosophy of Mindfulness and Somaesthetics, s. 48-49, 101-102.
[6] Seamus O’Mahony, The Ministry of Bodies, London: An Apollo Book, 2021, özellikle s. 9-16.
[7] Bkz. Elizabeth Grosz, “Histories of the Present and Future: Feminism, Power, Bodies”, Thinking the Limits of the Body; ed.: Jeffrey Jerome Cohen, Gail Weiss, Albany: State University of New York, 2003, s. 13-23; Johannes M. van Ophuijsen, Marlein van Raalte, Peter Stork (ed.), Protagoras of Abdera: The Man, His Measure, Leiden, Boston: Brill, 2013; Christos Tombras, Discourse Ontology Body and the Construction of a World, from Heidegger through Lacan, Cham/Switzerland: Palgrave Macmillan, 2019, s. 3-4.
[8] Amerikan bireyciliğinin çelişkileri için bkz. Claude S. Fischer, “Paradoxes of American Individualism”, Sociological Forum, Vol. 23, No. 2, June 2008, s. 363-370.
[9] Newton Lee, “Brave New World of Transhumanism”,The Transhumanism Handbook; ed.: Newton Lee, Cham/Switzerland: Springer, 2019, s. 5.
[10] Donna J. Haraway, When Species Meet, Minneapolis, London: University of Minnesoota Press, 2008, s. 3-4.