Medimagazin’in 21 Ekim 2002 tarihinde çıkan sayısında "SAYIMSUYUM YOK" logosu ile çıkan yazıyı lütfen herkes okusun. Bu yazının yazarı belli değil, ama yazıda çok büyük bir acıya işaret ediliyor. Sanki şaka gibi yazılmış ama hiç de şaka değil, gerçeğin ta kendisi. Yazar, muhtemelen bir erkek profesör. Doçentlik ve/veya profesörlük aşamalarında adaylar için ne gibi girişimlerde bulunulduğunu çok güzel anlatmış. Belki de Türkiye’den başka herhangi bir ülkede olsa, hiçbir zaman doçent olamayacak bazı kişiler için hocaları devreye girmektedir. Bu hocalar, muhtemelen kendileri de bulundukları yerlere aynı yollarla gelmişlerdir, aksi halde böyle bir davranışın savunucusu olmazlar. Departmanlarında bulunan bazı kişileri kayırırken, diğerlerini ise engellerken, ne gibi ilkesizliklere yol açtıklarını düşünmezler. Çünkü kayırılan kişi geldiği makama layık olmadığını çok iyi bilmekte, fakat kendisinin üstün vasıfları(!) nedeni ile tercih edildiğini düşünmekte, bu psikoloji ile megalomaniye girmekte, herkese yukardan bakmakta, davranışları ile de hata üstüne hata yapmaktadır. İşin en acı tarafı da haksızlıkla bir yerlere gelme isteği onun için hep var olmaktadır (nedense). Bu kişi elbette ki çalıştığı bölüm içinde de sevilmemektedir.
Bunların tam aksi de doğrudur; yani düzgün vasıfları olan (hem bilimsel hem ahlaki) bazıları da yine büyükleri tarafından engellenmektedir. Onlar için de telefonlar çalışmakta engellenmeleri istenmektedir. Çünkü onların varlığı bazılarını rahatsız etmektedir.
Oysa doçentlik ve profesörlük makamları çok önemli makamlardır. Hele hele adam kayırılması yöntemi ile dağıtılması son derece sakıncalıdır. Bu makamlar bilimsel makamlardır, bilimselliğin yanında ahlaki kavramları, psikolojik yapısı, düzgün bir özel yaşamı gibi maddelerin de göz önünde tutulması gerekir. Bu gibi ilkelere uymayanlar bence Türkiye’yi sevmiyorlar ve bu ülkenin batması için ellerinden geleni yapıyorlar demektir.
Oysa kendinden emin olan bir adayın herhangi bir girişimde bulunmasına hiç gerek yoktur, çünkü eğer layıksa olacaktır. Layık olmadığını biliyorsa doçentlik girişiminde bile bulunmayacak, ancak belli kriterlere ulaştığına kanaat getirdiğinde başvurusunu yapacaktır. Ama maalesef sistem öyle bir sistem ki layık olsa da olmasa da her aday bazı girişimlerde bulunmaktadır; çünkü her an bir kaza olasılığı çok muhtemeldir. Ne yazık.
İlkeli hocalar da "SAYIMSUYUM YOK" yazarı gibi sevimsiz olmaktadırlar; doğrusu ben böyle bir sevimsizliğe çoktan razıyım; "sevimsiz olayım ama ilkesiz olmayayım". Sonra kendime saygımı kaybederim. (Elbette jüri üyesi olarak görevlendirilirsem!) Saygılar.