BİR BÖLÜK TURNAYA SÖKÜN DEDİLER. YÜREKTEKİ DERDİ DÖKÜN DEDİLER. *YAYLADAN ÖTESİ YAKIN DEDİLER.* BENDE BU YAYLADAN ŞAHA GİDERİM. *SİZ DE ŞAH DİYENİ ÖLDÜRÜRSELER.* BİZDE BU YAYLADAN ŞAHA GİDERİZ. *İNSAN DOĞDUK DA OLABİLDİK Mİ?* ÖNCE İNSAN OLALIM.
Bugün Müslümanlar arasındaki problem, üslup problemidir. Öyle ki Müslümanlar arasındaki üsluba bakın. Bazı Müslümanlar, mutlak doğrunun tarafının kendileri olduğunu iddia ediyor. Kendi dışındakiler, ya mürted ya sapık ya da dini tahrip eden, dinden uzak insanlar olarak görülüyor. Kendilerini doğrunun yanında ve Allah’ın has kulları görüyorlar. Bu bakış aman Allah’ım ne büyük bir gaflettir. Durum böyle olunca adeta herkes birbirini hak adına buduyor. Budama vakti olmasa da birbirlerini ağaç gibi görüyor. Budasa yine iyi, kesip öldürüyor. Birbirlerine dünyayı zindan ediyor. Mikrop saçan fasık sivrisinekler gibi bazıları haber getiriyor. Akabinde dargın bakışlar piyasaya iniyor. Hani fasığın haberi beyyinesiz tebeyyün etmezdi. Artık selam sözcüğü bile değmez oluyor. Başka düşman aramaya gerek de kalmıyor. Bu ne nefret, bu ne kindir. Naslar sözde kalmış, desene özde değil. Eline silah versen seni yok edecek. Gönlünde seni zaten öldürmüş. Kalbindeki misafir odasını kardeşine kilitlemiş. Hala yaşarken diliyle birbirine ok atıyor. Yaraladıkça yaralıyor. Bunu da maharet sayıyor. Tarihte Zübeyir b Avvam, yaralarımı mı gördün demişti. Sahabe evet yaralarını gördüm demişti. Biz de bugün toplumda yasayan ölüleri, yaralıları görüyoruz. Desene dünya bizlere yetmiyor. Sığmıyoruz dünyaya galiba. Desene dıştan ve içten iradeye baskı yapan sebepler var. Hani biz bir ailenin çocuklarıydık. Tasavvufta, tarikatta, cemaatte cemiyette benim, biziz. İyide kötüde, günahta sevapta benim, biziz. Ben senin, sen de benim içindin. Kardeşinde yok olup tevhit olmuştuk. Sevmek, âşık olmaktır. HANİ YASAMIZ, BİRBİRİNİZİ SEVMEDİKÇE CENNETE GİREMEZSİNİZ? buyurmuştu. Desene sen kokmayan gülü neyleyim. Neyleyim ben sensiz baharı. Vay cennet mi istemiyoruz? Müslüman mı olamadık? Oysa iyiliğe iyilik, her kişinin karıdır. Kötülüğe iyilik, er kişinin karıdır. *ER KİŞİ NİYETİNE… BUYURUN!* Galile, dünya güneşin etrafında dönüyor dediği için hâkimler onu ölüm cezasına çarptırdılar. Hürriyeti uğruna, hayatını feda etti. Hürriyet, iradenin başka kuvvetler tarafından baskı altına alınmaksızın, özgürce düşüncesini ifade etmesidir. Hürriyet olmazsa kişi nasıl sorumlu tutulsun. İslam özgürlüktür. Dileyen cennete dileyen cehenneme gider. Oysa cehaletle mücadele her bireyin görevidir. Daha çok da devletin görevidir. Her şey bir şeydir, fakat cehalet hiçbir şeydir. Bugün şu Müslümanlara bakın, ne kadar da bölündük, ne kadar da boğulduk. Nefes alamıyoruz. Yoksa sanayi mi havamızı mahvetti, kirletti, fosil yakıtlar mı kullandık? Lağımları mı derelere, denizlere akıttık. Doğal düzeni desene bozduk. Mikrop ve virüs saçan sivri sinekler tarafından öldürülmüş insanlar. Desene virüsler sardı her yanımızı, virüslerden medet umuyoruz. Bilim erbabının bu fitneye kucak açması ne kadar da acıdır. Desene mürekkep cehalet, sarmış her yanımızı. Medya karşısında biri diğerini tekfir ediyor. Halkın karşısında kapatılması zor, derin yaralar açıyor. Sanki Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzonspor maçı yapılıyor. Seyircinin prim desteği de alınıyor. Yüzbinler, bu talihsiz şahısların din algısıyla imanlarına fesat katıyor. Bir üslup hatasıdır ki Müslümanlar arasında makas açılıyor. Oysa her çiçeğin balı, her toprağın gülü farklıdır. Bir üslup da tutturamadık. Oysa Kur’an, Peygamber, kimlik, devlet, bayrak birdir. Ulemamız bizim ulemamızdır. Sevabıyla günahıyla Türkiye’mizin değerleridir. Düşünce üretiminin önüne geçilmemelidir. Düşüncede istibdat insanlığa zulümdür. İslam’ın önünde bilmeden kütük ve set olmayalım.
Saygılarımla.