Şayet değerli bir varlığa sahipseniz, onu kaybetme endişeniz de doğal olarak vardır. Bu varlığınızı korumaya ve mümkün olursa da artırmaya gayret edersiniz. Ancak artırmak mümkün değil ise tüm enerjinizi mevcut olanı muhafaza etmeye harcayabilirsiniz. Muhafaza etmeye de gücünüz yetmiyor ise süreci yavaşlatarak kaybın azaltılması en makul seçenektir. Süreci yavaşlatmak da mümkün değil ise yapılacak bir şey kalmamış gibi gözükür, akıbet kaçınılmazdır.
Ülkemizin en önemli varlıklarından birisi de genç ve dinamik beyinlerimizdir. Ne yazık ki bu değerli varlığımızı artırmak mümkün olmamıştır. Muhafaza etmekte de yetersiz kaldığımız için zararı azaltma süreci yaşanmaktadır. Günümüzde potansiyeli olan genç beyinlerin çoğu eğitim sisteminin ezberci niteliğinden dolayı gelişme imkanı bulamıyor, gelişebilenleri ise ülkemizde tutmakta zorlanıyoruz. Bu durum ise “beyin göçü” tanımlaması ile karşımıza çıkıyor. İlk bakışta çözümü zor veya imkansız gibi görünse de kesin çözüm vardır. Mevcut yüksek öğretim sistemine dokunulmadan devam edilmesi beyin göçü için kesin çözümdür!. İlk bakışta anlaşılması zor olan bu öneriyi biraz açtığımızda ne demek istediğim daha net olarak görülecektir.
Yazının başlangıcında bahsedilen değerli bir varlığın kaybedilmesinden korkuluyor ise, en iyi çözüm o varlığın hiç olmamasıdır!. Zira, olmayan bir varlığın kaybedilme ihtimali de yoktur. Ülkemizin varlığı olarak kabul ettiğimiz yetişmiş beyinlerin göçünü engellemenin en pratik yolu bunların yetişmesini engellemektir!. Bunun için de eğitimin ezberci olması, konuların çok fazla sayıda ve yüzeyel olarak ele alınması gereklidir. Ayrıca, sınavların tanıma ve kavrama düzeyindeki hatırlayarak çözülebilen çoktan seçmeli sorular ile yapılmaya devam edilmesi şarttır. Yerel ve merkezi yöneticilerin, mümkün olduğunca şekilci düzenlemeler yaparak, günü kurtarmaları da önemli katkı sağlamaktadır!. Karar vericilerin ve yöneticilerin sürekli olarak “nicelik” peşinde koşmaları ve “nitelik” denilen ne idüğü belirsiz kavramlara itibar etmiyor olmaları da çok kıymetlidir!. Yerel yönetici atamalarındaki kriterler ne ise aynen devamı sağlanmalıdır. Tesadüfen atanan ve “nitelikli eğitim” gibi gereksiz hedefi olanlara itibar edilmemelidir. Mevcut durum on yıl kadar daha sürdürülebilirse göç edecek yetişmiş beyin kalmayacağı için “beyin göçü” de bitmiş olacaktır!.
Ancak, son zamanlarda bazı olumsuz gelişmeler de yaşanmaktadır. Milli eğitim bakanlığı ilk ve orta öğretimde “integral” gibi hayatın her aşamasında yoğun olarak kullandığımız (!) bir konuyu müfredattan çıkarmıştır. Bu ve benzeri çok sayıda önemli konunun “sadeleştirme” adı altında müfredat dışı bırakılması kabul edilemez!. Üstüne de becerilerin artırılması gibi sonu belirsiz bir yola girilmesi “beyin göçünün durdurulması” projesinin önünde önemli bir engeldir!.
Yine aynı bakanlığın yaptığı müfredat değişikliğinde “sorgulayıcı” sisteme geçiş teşebbüsleri görülmektedir. Sorgulayan bir nesil bu milletin başına bela olur. Zira, sorgulayan bir çocuk “anarşit” olma potansiyeline sahiptir. Sorgulama ile olayların arka planını kavrama ihtimali artıyor ve öğrenme fonksiyonu kalıcı hale geliyor olabilir. Ancak nitelikli beyin yetişmesine zemin hazırlayacağı için, “beyin göçünü engelleme” projesine uygun değildir.
Benzer şekilde ÖSYM nin son zamanlarda yaptığı bazı sınavlardaki soruları niteliklerine göre düzenlemesi tehlikelidir. Yorumlanmadan çözülemeyen soruları da kullanması olumsuz (!) bir gelişmedir. Çok şükür ki biz ülke olarak bu tip olumsuz (!) girişimleri kadük bırakma konusunda yeterince tecrübeliyiz.
Ne yazık ki sadece ezberci ve şekilci eğitim, beyin göçünün sonlandırılması için yeterli değildir. İş hayatında da kötü örnekler mevcuttur. Savunma Sanayii Başkanlığı, Tusaş ve Aselsan gibi kurumlarda tertemiz beyinlerimiz toplanmakta ve özel eğitimler verilmektedir. Bu eğitimleri alan genç beyinlerimiz yeni bir potansiyel oluşturmakta ve beyin göçüne zemin hazırlamaktadır. Bu kurumların başındaki “liyakatsiz” yöneticiler derhal değiştirilmelidir. Yenilerine ibret olması için de bir yolunu bulup ayaklarından asılmalıdır!.
İş hayatındaki kötü örnekler özel sektörde de bulunmaktadır. Tertemiz beyinlerimiz eğitimden geçirilerek İHA-SİHA-TİHA gibi lüzumsuz işler için kullanılmaktadır. Bu şirketler için de gereği düşünülmeli, kötü örnek olması engellenmelidir.
Biraz sabır lütfen, göç edecek beyinlerin neslinin tükenmesine az kaldı…
2 yorum
Yetenekli ve potansiyeli olan nitelikli insanların öncülük ettiği beyin göçünü önleme noktasında önemli ve dikkat çekici öneriler.
Tevazu ve İroni Türkiye’de en çok yanlış anlaşılan şeylerdir.