Her ülke, nadiren homojen tek bir toplumdan oluşabileceği gibi, birden fazla dil veya dini inançta olan farklı toplumlardan da oluşabilmektedir. Gerek homojen tek toplumda, gerekse çoklu toplumlarda barışın ve sorunsuz bir yaşamın sağlanması birçok faktöre bağlıdır.
Irk, Dil, Dini görüş, Meslek birliği, Ekonomik düzeyde oluş ve Rant sağlama avantajlılığı sayılabilecek önemli faktörlerdir.
Bu yazıda ben Beyin ve Dinimizin Anayasa kitabı olan Kur’an’a göre Din temelli faktöre değineceğim.
Vücudun doku sistemleri, vücudun yaşamının devamlılığı için farklı görevleri yerine getirmek üzere düzenlenmişlerdir. Her bir sistem, kendine özgü özellikleri olan hücrelerden, diğer bir ifade ile bireylerden, dolayısıyla bu bireylerin oluşturduğu birer toplumdan oluşur. Her bir sistemin hücreleri, diğer sistemin hücrelerine gerek şekil gerekse içyapı ve çalışma özellikleri yönünden birbirlerine benzemezler ve oldukça farklıdırlar. Dolayısıyla her bir sistemi oluşturan hücreler farklı olduğuna göre, her bir sistem farklı bir ırkın bireylerinden oluşmuş demektir. İşte bu farklı ırklar birlikte vücut neslini oluşturmaktadırlar. Çünkü farklı olan bu sistemler, vücut makinemizin vazgeçilmez ana parçaları, önemli kısımlarıdır. Ve bu parçaların vücutta bir arada oluşları sonucu canlı ve sağlıklı bir vücut gerçekleşmekte ve yaşayabilmektedir.
Her bir doku sistemini, vücudumuzun birer ırkı olarak tanımladığımız gibi, ortak temel yapılar olarak aynı özellikli iskelet, kollar, bacaklar, gözler, kulaklar, burun, ağız ve iç organlara sahip olan tüm insan topluluklarını da ortak bir isimle insan nesli olarak tanımlayabiliriz. Vücudun sinir sistemi dahil diğer organ ve sistemlerini (karaciğer, akciğerler, böbrekler, sindirim sistemi gibi), farklı ırk ve renkte olan ve farklı diller konuşan ülkelere, bu sistemlerin organlarındaki hücreleri de halk olarak isimlendirebiliriz.
Halife Hz. Ali bu beraberliği şu şekilde ifade etmiştir: “Halk iki sınıftır: Birincisi dinde senin kardeşindir, ikincisi yaratılışta senin eşindir.”.
Hangi sistem olursa olsun bir sistemin mevcudiyetinin devamlılığı diğer sistemlerin varlığına bağlıdır. Her bir sistem ve sisteme ait olan organ, her biri Dünyada tek olan insan vücudunun, farklı gibi görünen fakat bir arada oluşları sayesinde vücudun tamamlandığı ve bir olanın birliğini sağlayan parçalarıdır. Tek başlarına, bir bütün olan vücuttan ayrı ve her yönden bağımsız bir yapı değil, bir bütünün görev ve yapı yönünden farklı parçalarıdırlar. Bu parçaların bu karşılıklı iletişimlerinin devamlılığı ve dengeliliği de sağlıklılık demektir.
Farklı ırklardan oluşmuş insan neslinin bu farklı ırkları da dokusal sistemlerin dayanışması gibi bir dayanışma içinde olmalıdırlar.
Hucurat-13 ve Yunus-19. ayetlerde belirtildiği gibi insan neslinin farklı ırklarda, renklerde yaratılmış olması, vücudun dokusal sistemlerinin birlikteliği ve karşılıklı dayanışmaları gibi, farklı ırklardaki insanların da dayanışmayı, barış içinde yaşamayı öğrenmeleri ve kaynaşmayı becerebilmelerini amaçlamış olmaktadır.
Hucurat-13: Ey insanlar! Biz sizi erkek ile dişiden yarattık. Ve anlaşasınız, barış içinde yaşamayı öğrenesiniz diye /sizi sınamak amacıyla, çeşitli soylara ve kabilelere /toplumlara ayırdık. Allah’a göre en seçkininiz, O’na karşı takvası en fazla olanınızdır. Ve şüphesiz bu değerlendirmeyi en iyi yapacak olan Allah, her şeyi en iyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.
Yunus-19: Şunu iyice bilin ki,insanlar ilk yaratıldıkları zaman, tek bir ümmet idiler ve hepsi de öncelikle bu konularda tek bir dine bağlıydı ve tek bir Allah’a ibad ve ibadet /kulluk ediyorlardı. Sonradan anlaşmazlığa düştüler, inanan ve inkâr edenler olarak ayrıldılar. Eğer, cezanın ertelenmesiyle ilgili Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, şirk koşup küfre sapanları hemen cezalandırır ve işleri bitirilirdi.
Dolayısıyla insanları gerek dilleri, ırkları ve deri-saç renkleri nedeniyle küçümsemek, hor görmek ve farklı görüp ötekileştirmek, Allah’ın bu yöndeki uygulamasına karşı çıkmak ve günah işlemek olmaktadır.
Dokuya ait bütün vücut sistemlerinin ve duygu ile ilgili yönlerimizin sağlıklı ve dengeli çalışmalarını beyin organize etmekte, ayrıca diğer tüm sistemler arasında bulunan karşılıklı etkileşimi de beyin dengelemektedir. Dolayısıyla tüm sistemlerin genel koordinatörü sinir sistemi (SS) olmaktadır.
Beyinde ekip çalışması vardır ve bencillik kesinlikle söz konusu bile değildir. Örneğin her bir düşünce ve cevapta birkaç milyon hücre, kuş veya balık sürülerinde olduğu gibi sanki tek bir vücut, bir görev grubu olarak çalışırlar.
Böylece beyin hem kendi birimleri hem de tüm vücut hakkında sürekli bir bilgi alma ve haberleşme süreci içindedir. Ve beyin hem kendi içinde hem de diğer bütün vücut hücreleri ile bir bütündür. Örneğin bir bölgedeki sinir sistemi hücreleri yanında, aralarında oluşmuş network-ağ sayesinde, tüm sinir sistemi hücreleri dekuş veya balık sürülerinde olduğu gibi sanki tek bir vücut, tek bir toplum olarak çalışırlar.
Tüm sinir hücreleri arasında sürekli ve iki yönlü bir elektrik enerjisi alışverişi, enerji aktivitesi, akışı söz konusudur. Böylece bir sinir hücresi başka bir hücreyi etkiledikten sonra, etkilenen hücre de kendisini etkileyen hücreyi geri dönüşümle etkilemiş olur.
Tüm beynin tek bir ağ halinde yapılanmış olması nedeniyle, beynin herhangi bir bölgesinde oluşan bir aktivite ile tüm beyin sürekli bir etkilenim süreci içine girer.
İnsanlık da vücut gibi farklı ırklardan oluşmuş bir nesildir ve ortak Allah Kaynaklı Bilinçli Enerjileri söz konusudur. Ve tüm insanlar da sinir hücreleri gibi göremediğimiz elektrik köprüleri ile karşılıklı bir elektrik enerjisi etkileşimi süreci içindedirler.
Zekâ, akıl ve muhakeme başta olmak üzere vücudun her bir işlemi, beyin hücrelerinin yapısal kalite mükemmelliği yanında, beyin birimleri arasındaki karşılıklı iletişim ve dayanışma ile birlikte, bu bağlantı yollarının da kaliteliğine ve çokluğuna da bağlı olmaktadır.
Hiçbir insan ada gibi etrafı boş ve müstakil bir varlık değildir. Tüm insan ırkı elemanları olan insanlar birbirleri ile görünmez elektrik enerjisi köprüleri aracılığıyla bağlantı ve karşılıklı etkileşim halindedirler. Bu karşılıklı etkileşim özelliği hem insanlar hem de diğer canlılar olan hayvanlar ve bitkiler arasında da söz konusudur.
Dünya’daki her bir canlı cinsinin ayrı ayrı birer ümmet oldukları Kur’an’da En’am-38. ayetteaçıklanmıştır.
En’am-38: Kanatlarıyla uçan kuşlar dâhil, yeryüzündeki tüm canlılar /dabbeler, siz insanlar gibi bir araya gelmiş organize birer toplulukturlar /ümmettirler. Ve Biz, ana kitapta /Levh-i Mahfuz’da yarattıklarımızla ilgili hiçbir şeyi eksik bırakmadık. En sonunda bütün canlılar mahşerde, Rablerinin huzurunda toplanacaklardır.
Ra’d-11. ayete göre Allah ve ilâhî sistem tarafından bireysel değerlendirme yanında toplumsal değerlendirme de yapılmakta ve çoğunluğun durumuna göre de sonuçlandırma gerçekleştirilmektedir.
Ra’d:11: Çünkü her insanın yapmış olduklarını /arkasında bıraktıklarını /söylemediği düşüncelerini ve niyetlerini /yapmakta olduklarını /açıkça söylediklerini izleyip kaydetmekte olan ve Allah‘ın emri çerçevesinde onu koruyanlarımız /koruyucu /rehber meleklerimiz vardır. Gerçek şu ki, bir toplum kendi toplumsal görüş ve davranış kalıplarını /örf ve geleneklerini bizzat insanlarının çoğunluğu değiştirmedikçe, Allah da o toplumun durumunu değiştirmez. Ve Allah, bir toplum zaten kendi durumlarını değiştirmiş olmaları nedeniyle, karşılık olarak ona bir olumsuzluğu uygun bulmuşsa, artık hiçbir güç o toplumu Allah’a karşı koruyamaz.
İşte bu sınavda başarılı olmak ve birbirine düşman gruplar oluşturmamak, bölünmemek için Kur’an’daki Son İslam dini demek olan Muhkem Kurallara uymak üzere Kur’an’ı anlayarak okuma ve sımsıkı sarılma istenmektedir. Bu uyarıya benzer bilgi birden fazla ayette yapılmıştır (Sad-13, A’raf-168, Cin-11, Neml-45, Hud-118-119, En’am-65 ve 159, Şura-13-14, Casiye-17-18, Enbiya-93, Müminun-53, 56, Rum 32, Ankebud-46, Bakara-137, 213, Enfal-46, Al-i İmran-19, 103-105, Hucurat-13, Maide-3)
Al-i İmran-103. Birlik halinde Allah’ın ipine /tek ilahlı İslam dinine ve son ders /davet kitabı olan Kur’an’a sımsıkı sarılın ve bu konuda anlaşmazlıklara saplanıp gruplara bölünmeyin. Allah’ın size yaptığı şu iyiliği hatırlayın ki, hani siz, aşiret /kabile kavgalarıyla, birbirinizin can düşmanları idiniz de Allah, kalplerinizi yumuşatmış ve yardımı sayesinde de kardeşler olmuştunuz. Ateş çukurundaymış gibi tam bir huzursuzluk içindeyken de sizi doğruya yönelterek kurtarmıştı. Dosdoğru yoldan ayrılmayasınız diye işte Allah, gerçekleri ayetler halinde ve açıkça anlayasınız diye size böyle açık ve kolay bir şekilde bildiriyor.
Casiye-17-18 ve En’am-159. ayetlerle “Gruplara bölünmeme uyarısı”nın özel olarak Hz. Muhammed’e yapılmış olduğunu görüyoruz.
Casiye-17. Biz İsrailoğullarına birer emir olan kurallarımızı apaçık ve anlaşılır bir şekilde verdik. Ancak bunları farklı yorumladılar, kendi aralarındaki çekişmeleri alet ederek ihtilaflara düştüler ve gruplara ayrıştılar. Şüpheniz olmasın ki Rabbin, farklı gruplar oluşturdukları konulara ilişkin gerçekleri, Kıyamet günü onlara gösterecek ve değerlendirme yapıp hesabını soracaktır. 18. Ya Muhammed! Şimdi de Sana bir yöntem /şeriat /yol /kurallar bildiriyoruz. Sen bizim Sana vahyettiklerimize uy ve bildirmekte olduğumuz Muhkem kural olan gerçekleri bilmeyen kişilerin arzularına uyup, daha öncekiler gibi farklılaşmalara /din temelli gruplaşmalara da sebep olma.
En’am-159. Ey Peygamber! Özellikle de dinlerini parçalara, fırkalara /hiziplere /mezheplere ayıran, grup grup olanlara uyma ve onlardan uzak dur. Artık onların işi Allah’a kalmıştır. Allah, hesap günü onlara amellerinin yanlışlığını haber verecek ve o zaman hatalarını anlayacaklardır.
Cin-11. ayette din temelli düşman gruplaşmaların Cin toplumuna özgü bir uygulama olduğuna vurgu yapılmıştır.
Cin-11. “Gerçekten biz Cin’ler arasında salih ameller gerçekleştirenler var, bunun aşağısında olanlar da var. Dolayısıyla biz çeşitli tarikatlara /gruplara /yollar izleyenlere ayrılmış durumdayız”.
Dolayısıyla bu ayet ile biz Öğrenci Ruhlar olan biz Beşerlere, benzer bir hataya düşmememiz ikazı yapılmış olmaktadır.
Bakara-208. Ayet ile bu yanlış uygulama “Din temelli düşman gruplaşmaların Cinlerin Hasta ve İblis’e uyanlar grubu olan Şeytan’a kanmak demek olduğuna dikkat çekilmiştir.
Bakara-208. Ey şirk koşmadan tek Allah’a iman etmiş toplumlar! Hep beraber barış içinde olun. Sizi düşmanlarmış gibi birbirinize düşürmek için uğraşan şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü sizin apaçık düşmanınız odur.
Al-i İmran-175. ayette, Şeytan’ın imansız veya imanı içten olmayana ancak etki edebileceği, dolayısıyla imanı güçlü olan Mümin kişiye etkili olamayacağı belirtilmiştir.
Al-i İmran-175. Ey insanlar! Şunu iyice bilin ki, sizlere musallat olmak üzere pusuda beklemekte olanşeytan, ancak kendisi gibi olumsuz düşünenleri /ona dost olanları korkutur ve öylelerini yoldan çıkarır. Fakat içtenlikle iman etmişseniz, şeytan ve dostlarından korkmanıza gerek yoktur, sadece Benden /Benim desteğimi kaybetmekten korkun.
Birden fazla ayette gruplaşmaların çoğunlukla Müteşabih /değişken, değişen zamana ve farklı toplumlara göre farklı uygulanma özellikli araç mesajlar temelli anlaşmazlık ve farklılaşmalar olduğuna da dikkat çekilmiştir (Şura-13-14, En’am-65, Mü’minun-53-56, Al-i İmran-19).
Şura-13. Ya Muhammed! Daha önce Nuh’a, İbrahim’e, Musa ve İsa’ya öğütlediğimiz dinin kurallarının aynısını, şimdi de Sana vahyediyoruz /bildiriyoruz. Onu, sizin için ilke /prensip haline şöyle getirdik ve “Dini dosdoğru ikame edin /Muhkem kurallara göre uygulayın, uydurduğunuz rivayetler veya farklı yorumlarınızla ayrılığa /fırkalaşmalara /hizipleşmelere düşmeyin” diyerek de uyarıda bulunduk. Fakat kendilerini çağırdığın bu ilke, şirke bulaşanlarla riyaya karışanlara çok ağır gelmektedir. Şu bir gerçektir ki Allah, dilediği ve uygun bulduğu kimseyi elçi olarak seçer ve kendisine içtenlikle yöneleni de karşılık bir ödül olarak dosdoğru yola ulaştırır.
Mü’minun 53. Fakat siz insanlar, Benim mesajlarımı /emirlerimi yorumlamada parçalanıp, çeşitli gruplar oluşturdunuz. Her hizip /grup kendi kabul ettiklerinizle /yorumlarınızla seviniyor ve diğerlerini ret ediyorsunuz. 54. Ya Muhammed! Sen de böyle farklı yorumları gruplaştıranlarla karşılaşacaksın. O zaman hem bu gruplaşmaları kendine dert etme, hem de onlara karışma ve kendi hallerine bırak.
Al-i İmran-19. Gerçek şu ki, Allah’ın kabul edip tüm peygamberler aracılığı ile gönderdiği tek din, şirk koşmadan tek ilah olarak Allah’a teslim olmak temelli din olan İslam’dır. Daha önce kitap verilmiş olanlar (Yahudiler ve Hıristiyanlar) kendilerine gerçeklerle ilgili bilgi geldikten sonra bile, hırs ve çekememezlikleri nedeniyle, bildirilen dini kuralları, farklı olan yorumlarına dayatarak farklı gruplara ayrıldılar ve farklı dini görüşler oluşturdular. Hâlbuki kim Allah’ın ayetlerindeki Muhkem gerçekleri kabul etmez ve değiştirecek olursa hesabının hızla yapılıp cezalandırılacağını bilmeleri gerekirdi.
Benzer uyarı Rum-32. Ayette de yapılmış ve birbirlerini ötekileştirmemeleri, düşman gruplara dönüştürmemeleri uyarısı da yapılmıştır.
Rum-32. Ey insanlar! Sizden öncekilerden Allah’ın dinini kabul etmiş olanlar, ihtilafa düştükleri dini konulara dayanarak farklı dini gruplar /hizip /mezhep grupları oluşturdular. İşi de öyle bir hale vardırdılar ki, her bir grup sadece kendi görüşü ile sanki din onlarınmış gibi tavırlar takınmaya yöneldiler. Birbirlerini ötekileştirdiler /düşmanlaştırdılar.
A’raf-168 ve En’am-65. ayetlerle, bir topluma azabın ya doğal afetler oluşturarak veya toplumu din temelli düşman gruplara ayrıştırıp azap etme yöntemleri kullanılarak gerçekleştirildiğine değinilmiştir.
A’raf-168. Yaptıkları olumsuzluklara karşılık olarak örneğin Biz, Yahudileri yeryüzünde birçok gruplara böldük. Ve bu grupların bir kısmı barışsever, salih /Allah ile yapılan anlaşmaya sadakat ve Muhkem kurallara uygun olumlu ameller gerçekleştiren, diğer bir kısmı ise, bozguncu ve belalı gruptur. İşte bu grubu, belki doğru yola dönerler diye, nimetler ve sıkıntılarla imtihanlardan geçirdik.
En’am-65. Ey Peygamber! De ki: “Allah, gökten /üstünüzden ve yerden /ayaklarınızın altından doğal bir afetle size bir azap göndermeye yahut yine bir çeşit azap olarak sizleri birbirinize düşürüp, farklı görüşlü gruplara /fırkalara /mezheplere ayrıştırmaya gücü yetendir”. Bak, anlasınlar ve akıllarını kullanıp düşünsünler diye, ayetlerimizi nasıl ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
İlahi sistem görevlilerinin, düşman gruplaşmalar yapanlar belki vaz geçerler diye aldatıcı bol nimetler verme taktiği uyguladıklarına Müminun-54-56. ayetlerde açıklama yapılmıştır.
Mü’minun-54. Ya Muhammed! Sen de böyle farklı yorumları gruplaştıranlarla karşılaşacaksın. O zaman hem bu gruplaşmaları kendine dert etme, hem de onlara karışma ve kendi hallerine bırak. 55. Hatta Biz onlara daha çok mal ve çocuklar vereceğiz ve onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanacaklar. 56. Ve bu nimetlerin onların iyiliğine olduğunu /birer ödül olduğunu düşünecekler. Hayır, onlar gerçeğin farkında değiller.
Haftaya konunun devamı olan SALÂT konusuna değineceğim. İnşallah..
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”, “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” ve “KUR’AN-İNCİL-TEVRAT ORTAK OLAN VE OLMAYANA MUHKEM KURALLAR”