Günlük yaşamımızda bu potansiyeli nasıl kullanabiliriz?
Bizleri toplum içinde tanımlayan, bireysel kimliğimizi oluşturan beyinimiz, birbiriyle gece gündüz sürekli iletişim halinde bulunan milyarlarca hücreden (nörondan) oluşmaktadır. Bu milyarlarca hücre arasındaki elektriksel akım 24 saat hiç durmadan uykuda dahi sürmektedir. Hatta günlük rutin işlerimizde arka planda sürekli planlar, hesaplar yapmakta, belki de hayaller kurmaktadır. Aynı çok çekirdekli bilgisayarlar gibi. Ancak bu düşünme süreci öyle uçsuz bucaksızdır ki siz hiç farkında olamazsınız. Bu kadar karmaşık bir yapının mutlaka zor durumlarda kendini ve hayat verdiği insanı koruma yöntemleri bulunmaktadır. Bu savunma yöntemleri bazen zor şartlarda hayatta kalması ve gemiyi yüzdürmeye devam etmesi gereken bir kaptana benzetilebilir. Kaptan aslında milyarlarca hücre içinden seçilerek oluşan bir seçilmişler karması gibidir. Seçilmişlerin başına bişey gelirse beyin yeni seçilmişlerini belirleyebilir ve yeni oyuncularını sahaya sürer. Öyle bir organizasyon şeması kurulmuştur ki milyarlarca birim önce görevlerine göre sınıflara ya da bölümlere ayrılır. Bu bölümler de kendi içlerinde bayrak yarışına çıkarttığı nöronlarının başına bişeyler gelirse yenisini yarışa sürerek devamlılığı sağlarlar. Görme merkezi, işitme merkezi, konuşma merkezi gibi.. Aslında tek hedef yarışı sürdürmek değildir, sisteme doğru kısa yollar kazandırılırsa devamlılığı sağlıklı hale getirmektir.
Beynimizin bir gizli potansiyeli olduğuna kendim de kesinlikle inanıyorum çünkü bizzat bunu gözlüyorum. Nörobilimde buna Nöroplastisite ismi verilmekte. Yani nöronal esneklik de diyebiliriz. Beynin yapısal veya fizyolojik değişikliklere ayak uydurması veya esnekliği sayesinde yeni görevleri yapacak şekle gelebilmesi yeteneği anlamına gelmektedir. Yıllar önce bunun sadece çocukluk döneminde mümkün olabileceğine inanılıyordu ancak 2000’li yıllar sonrası beynimizin birçok yönünün yeteneğinin erişkin dönem sonrasıda da değişebileceği (plastisitesi olduğunu) gösterilmiştir. Yine de, çocuk beyni yetişkin beyninden çok daha yüksek bir esnekliği (plastisiteye) sahiptir denilmektedir (1).
Nöroplastisite nedir?
Muhtemel bir beyin hasarından sonra sinir sistemimiz donanımının veya ağlarının kendisini en uygun şekilde onarması denilebilir. Bu süreç tek bir nöronda mikroskobik boyutta oluşacağı gibi bunların tümünün birleşmesi ile de büyük ölçekli bir değişimi kapsar. Ancak bu esnekliği günlük sıradan rutinlerle kazandıramayız, çok sayıda tekrarla yapılan yeni zihinsel aktivitelerle kazandırabiliriz. Davranışlar, çevresel uyaranlar, düşünceler, meditasyon ve duygusal aktiviteye bağlı plastisite uyarılabilir ve de beyinde değişimi başlatabilir. Bu esneklik çocukta sağlıklı gelişim, öğrenme ve hafızaya şekil vermesi gibi, bir beyin hasarının oluşması halinde de onun onarılması üzerine önemli etkileri vardır. Her türlü öğrenme sürecinde beynimizde (canlı hardiskimizde veya hafızamızda) biolojik bir kayıt oluşur işte bu nöron hücreleri arasındaki yeni bağlantılar (sinapslar) sayesinde oluşmaktadır (2).
Yetişkin bir beyinde esnekliğe sahipmidir ?
Yetişkin bir insan beyninde tamamen sabit nöronal bir devre yoktur. Aynı devreler eğitim ile veya bir yaralanmaya bağlı olarak değişebilmektedirler. Yeniden kortikal ve subkortikal bağlantılar oluşturabilmektedirler. Özellikle daha önce devreye dahil olmayan nöron hücrelerinin hasar sonrası devreye katıldıkları yönünde bir indüksiyon oluştuğu düşünülmektedir. Beyin içerisinde birbiriyle ilişkili çok sayıda yapıyı içeren ağların deneyime bağlı olarak yeniden düzenlendiği hakkında şimdi bol miktarda kanıt vardır. Ya da tamir amaçlı üretilmiş canlı nöronlar hasar oluşunca çalışanların yerini alabilmektedir denilebilir. Ancak hasar tolere edebileceği düzeyde yani sınırlı sayıda nörona etkisi olursa. Özellikle kişisel deneyimin beynin sinaptik (bağlantı) organizasyonunu etkileme şekli vurgulanmaktadır (3). Daha çok deneyim daha çok sinaps (bağlantı) anlamında yorumlanabilir. Ayrıca yaşlanma ile beynimizdeki nöron sayıları azalır ve beyin dokusunun boyutları küçülür. Ancak özellikle zihinsel aktivitesini yüksek tutan insanlarda atrofi dediğimiz beyindeki küçülmenin çok daha geç oluştuğu gözlenmektedir.
Nöro – esneklik (Nöroplastisite) neyi sağlar?
Nöroplastisitenin şaşırtıcı bir sonucu, belirli bir işlevle ilişkili beyin aktivitesinin, farklı bir yere aktarılabilmesidir; bu normal deneyimlerden kaynaklanabilir veya beyin hasarının iyileşme sürecinde de ortaya çıkabilir. Ben bunu bir hastamda gözlemlemiştim. 6 yaşında bir çocuk hasta (konuşma merkezininde bulunduğu dominant hemisferinden) beyininden bir tüfekten çıkan saçmalar ile yaralandı. Yaralanma sonrası vücudunun sol yarısı tam felç oldu ve konuşamaz oldu. Beyinindeki hasar özellikle konuşma merkezindeki oldukça geniş bir alanı etkilemişti. Hayatta kaldı, 1 ay yoğun bakım sonrası beyin cerrahi servisimden taburcu oldu. Yaklaşık 6 ay sonra destekli yürürken gördüm, henüz bazı kelimeleri söyleyebiliyordu. Tam 1 yıl sonra oldukça akıcı şekilde konuşmaya başlamıştı ve yürürken destek ihtiyacı yoktu. Bu örnek çocuklardaki beyin esnekliğinin (plastisitesinin) daha güçlü olduğunu da gösterebilir. Dominant hemisfer iyi bir rehabilitasyon süreci sonrası plastisite sayesinde yer değiştirmiştir denilebilir.
Yaşam bazılarımızın duyusal hassasiyetini artırabilir mi?
Nöroplastisite aynı zamanda mevcut duyusal fonksiyonun gelişiminde de rol oynar. Bir çok beyin fonksiyonu doğum sonrası olgunlaşmaya devam etmektedir. Buna en uygun örnek, işitme ile ilgili konjenital bir bozukluk veya kayıpta, işitsel sistemi aktive eden duyu (işitme) protezlerinin takılmasıdır. Konuşma öncesi doğuştan sağır çocuklarda özellikle 2-4 yaş arası koklear implant takılması çocukların ana dilini öğrenmelerine ve akustik iletişim kazanmalarına izin vermektedir. Bu bize beyin gelişiminin uyaran ile oluşan öğrenmeye bağımlı olduğunu tekrar göstermektedir. İşitmenin düzelmesi, sözlü dilin gelişebilmesi için çok önemlidir. Takılan işitme cihazı sayesinde düzgün bir dil öğrenimi sağlanmaktadır (4). Nöroplastisite normal insan gelişimi açısından en çok çocukluk döneminde aktiftir. Ancak her yaşta yaşlanmakla birlikte giderek azalsa da beyin fizyolojisini korumaya devam etmektedir (5).
İnsan beyini çevresel etkiler ile değişme kapasitesine yani değişebilme potansiyeline sahiptir. Özellikle buna en iyi örneklerden birisi müzik eğitimidir. Müzik eğitimi alan bireylerde bu deneyime bağlı olarak beyinlerinde yapısal değişiklikler oluştuğu bildirilmiştir. Ayrıca başka örnekler verilebileceğini de eklemişlerdir. Birden fazla dil öğrenmek, spor yapmak, tiyatro yapmakla da benzer etkiler sağlanabilir. Hyde tarafından 2009 yılında yapılan bir araştırma, 15 ay gibi kısa bir sürede müzik eğitimi alındığında çocukların beynindeki değişikliklerin gözlemlenebildiğini göstermiştir. Ker ve Nelson, çocukların beynindeki bu plastisite potansiyeli sayesinde “çocuklar için gelişimsel bozukluklar ve nörolojik hastalıklar” için bir tür müdahale sağlamaya yardımcı olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Yani beyinlerinin gizli potansiyelini uyararak farklı beyin alanlarının kontrolü devir alabilmesini sağlaması denilebilir (6,7). Bu biraz karmaşık yani bir hastalığı yenmek için beynin farklı bir alanını güçlendirmek diyebiliriz.
“Bir dil bir insan, iki dil iki insan” ata sözümüzde anlatılmak istenen gibi birden çok dil bilinmesi beyin sağlığımıza da iyi gelir. Onun gizli potansiyelini canlandırır. Davranışlar üzerinde olumlu etkiler yapar. Çok sayıda çalışma, birden fazla dili konuşabilen insanların, yalnızca bir dili konuşan insanlardan daha iyi bilişsel işlevlere ve bilişsel esnekliklere sahip olduğunu göstermiştir. İki dilli kişilerin, tek dilli olanlardan daha uzun dikkat sürelerine, daha güçlü organizasyon ve analiz becerilerine ve daha iyi bir zihin teorisine sahip oldukları bulunmuştur. Yani iki dil beyin (plastisitesini) esnekliğini geliştirir güçlendirir. Daha çok bağlantı kurulmasını sağlar, zekamızı gelişir (8).
Beynimizde oluşanlar ?
Beynimizin bilinmeyenlerini araştıran nörobilimci David M Eagleman’ın 2011’de yazdığı İncognito kitabında “insanın evrende henüz tam keşfedilmemiş en önemli nesnesi kendi muhteşem beynidir.” tarifini okuyunca gerçekten plastisite kavramının çok derin olduğunu düşünmeye başladım. Aynı yazar 2015’te “Beyin senin Hikayen” isimli bir kitab daha yayınladı. İlk kitapta günlük yaşantımızda açığa vurduğumuz davranışlar veya yaptıklarımızın bütünü aslında beyin aktivitemizin küçük bir yansımasıdır diyordu ve buna bilinç ismini vermekteydi. Aslında bilinç alanının gerisinde yürütülen bir çok fonksiyon daha var olduğunu ama beyinin onların bir çoğunu otomatiğe aldığını bildiriyordu. Yani beynin fark edemediğimiz içsel gizli karmaşık veri akışı ile oluşan gizli bir yaşamdan bahsediliyordu. Ayrıca beyin duyu organlarımızdan gelen verilerle görebilir, duyabilir, koklayabilir ve tadabilir. Bu veriler yanlış veya eksik olursa ise aldanabilir. Beyin bir çok duygusal durumdan etkilenerek algıda seçici olup yanlış kararlar alabilir. Aslında bilinç, akıl veya zeka denizimizin kıyıya vuran ufak dalgalarına benzetebiliriz deniliyordu (9). Bunu Montaigne’de denemeler kitabında şöyle ifade etmiştir.
“Kafamın içinde biri var ama ben o değilim, kendimizle aramızdaki fark bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.” diyordu Montaigne. Hatta şairimiz Yunus Emre’de bu durumu “Bir ben vardır bende benden içeri..” dörtlüğü ile anlatmaya çalışmıştır. Hissettikleri şeyler belki de sadece kendi beyinlerinin onlara anlatmaya çalıştığıydı.
Angleman ayrıca görmek, bakmaktan fazlasını gerektirir diyordu. Beyin gördüklerini algıladığı zaman gerçekten görmeye başlar. Görme yetisini kaybetmiş bir insan örneği veriyor, bu kişi çocukken kör oluyor ve 40 yıl sonunda bir ameliyatla yeniden görme yetisi kazandırılıyor. Göz siniri ile beyine iletilicek uyarı sağlanıyor ancak yeniden görme ile beyinine giden verileri hemen algılayamadığı fark ediliyor. Yani görme de öğrenilen birşeydir. Beyinimiz aslında karanlıktadır ama ışığı sadece görmekle değil belki kulaklardan belki farklı duyular ile kurgulayabiliriz deniliyor. Hatta beyinimizin kurguları sadece işitme ve görme ile sınırlı değildir, zaman algısıda aslında böyle bir zihinsel kurgudur denilmektedir. Evet zaman, acaba sadece dünyaya ait bir kurgumuydu? Bazen de yaptığımız işlerde öyle otomatize oluruz ki piyano çalan insan parmaklarını hangi tuşa bacacağını düşünmez, içinden gelen sesi dinler ve devam eder. Ya da bilgisayarda yazarken klavyede hangi tuşa basacağımızı düşünmeyiz cümleyi düşünüp parmağımız o tuşa doğru hareket ettirip basarız. Bunun nasıl olduğunu düşünmeyiz. Öğrendiğimiz hareket artık otomatize olmuştur. Yüzmek, bisiklet sürmek veya araba sürmek gibi..
Öğrenme isteği aslında bir Zeka belirtisi mi?
İnsan beyni çocukken öğrenmeye gerçekten çok isteklidir. Çocuklar çok meraklıdırlar. Ancak zamanla yeni şeylere olan ilgi ve öğrenme arzusu azalır. Aslında bizleri hayvanlardan ayıran en önemli fark zekamızı herşeyi öğrenmek için kullanabilmemizdir. Sonu gelmez bir öğrenme isteğimiz ile zekamızı elimizdeki işe uyarlayarak farklı oluruz. Zekamızdaki bu esneklik sayesinde gezegendeki bir çok farklı işte ustalaşabildik. Günlük işlerimizde tekrar eden faaliyetleri başlangıçta öğrenme sürecimizde bilinçle yaparız ama bir süre sonra aynı işleri tekrar tekrar yaparken bilinç devreden çıkar. Bütün bu süreçler beynimizin esnekliğini değişen durumlarla nasıl baş ettiğini gösteren delillerdir.
Kullanılmayan duyular körelir mi?
Başka bir çalışmasında D Eagleman beyinin kullanılmayan alanlarının kullanılan alanlarca istila edilebileceği veya kullanılabileceğini bildirmiştir. Beynin önemli bölgeleri sürekli aktiviteyle kendi bölgelerini korurlar denmektedir. Eğer aktivite yavaşlarsa veya durursa (örneğin körlük nedeniyle), önemli bölge komşuları tarafından ele geçirilme eğiliminde olur denmiştir. Bunu kör insanlarda işitme duyu algısının ve başka yeteneklerinin ilerlemesi de kanıtlamaktadır. Aşık Veysel bence buna en uygun örnektir. Ayrıca yazıda, bizi REM uykusunun kökenine dair yeni bir hipoteze yönlendiriyor. REM uykusunun (Rüyalarımızı gördüğümüz uyku dönemi) altında yatan devrenin, görsel sistemin aktivitesini gece boyunca periyodik olarak güçlendirmeye hizmet ederek, kendi bölgesini diğer duyuların eline geçmesine karşı savunması şeklinde yorumlamıştır. Son olarak REM uykusunun yaşlanmayla birlikte azalması, yaşlanmayla birlikte nöroplastisitenin de paralel olarak azalmasına işaret etmektedir denmiştir (10). Doğrudur, fizyolojik manadaki esnekliğin azalması gibi yaşlılarda beyin dokusu organik manada da esnekliğini yitirir, küçülür ve büzülür. Hatta bu yüzden beyin dış yüzünde onu kafatasına asan toplar damarların kolayca kopmasına ve kanamalara yol açar.
Beynimizi nasıl esnetiriz?
Anlattığım tüm örnekler beynimizin gizli potansiyelinin varlığına deliller sayılabilir. Ancak bir çok yazarın da dediği gibi normal sağlıklı bireylerde beyinlerine bu esnekliği kazandırabilirler. Bu esnekliği kazandırabilmek için günlük rutinlerin dışına çıkmanız gerekmektedir. Rutin dışına çıkmak nasıl olur? Kitab okumaya başlayın, bir müzik aleti çalmaya başlayın ya da ikinci hatta üçüncü bir dil öğrenin ya da daha çok bulmaca çözün, spor yapın, evden her gün farklı yolları keşfetmek için yürüyün, imkanınız varsa ilinizi sonra yurdumuzu gezin keşfedin gözlemleyin, farklı insanlar tanıyın, ihtiyacı olan insanlara yardım edin, her tanıdığınız insanın dünya algısını sorgulayın, sonra dünyayı keşfedin. Yola çıkın ama bu yol için imkanınız yoksa dışarlara çıkmanıza gerek yok, kendi zihin denizinizde bir yolculuğa başlayın. Bütün bu deneyimlemelerin elbet beyninizde bazı ampulları yakmayı başaracağına ve size gerçekten kalıcı bir mutluluk duygusu vereceğine inanıyorum.
Önerilerim;
Öncelikle kitap okumuyorsanız, her şeyi okumaya başlayın. Sadece izlemekle görsel uyarıyla derin düşünmeye başlanılamıyor ya da yeterli olamıyor, mutlaka merak ederek istekle okumak gerekiyor. Farklı merak edilen konular okunabilir, özellikle aralarında bağlantı kurulabilecek konular seçilmesi beynimizi analiz yapmaya itebilir. Bir nevi keşif için ayrı bir dünyaya hareket etmeye benzetebilirsiniz. Yeter ki onu arayın veya ona ihtiyaç duyun, merak edin. Yaşamınızı sorgulayın. Niçin burdayım? Bişeylere faydam oluyor mu? Dünya da bir çok insan, belki yurdumda da düşünmüyoruz. Düşünmüyor derken gerçek manada düşünmüyoruz, örneğin günlük basit kararlardan bahsetmiyorum (akşam ne yesem gibi), mesela bağlantı kurmuyoruz analiz etmiyoruz. Size veya bizlere verilenlerle yetiniyoruz. Yaşamı sadece hayatta kalmak gibi bişey zannediyoruz. Dünya vahşi bir orman ve siz orada hayatta kalmaya çalışssanız yetecek gibi mi? Sizce bu kadar basit mi? Acaba sadece sizin hayatta kalmanız mı bu dünyaya anlam katabilir. Dünya mı bizim için var, acaba bizler mi onun için. Düşünün. İşte bu çemberi kırabilen düşünebilen biraz daha uzaktan sahneye bakmaya başlıyabilir. İşte gerçek analiz orada başlıyor. Beynin gizli potansiyeli o zaman işe yarıyor. Bunun için çok okumak ve rutinin dışına çıkılması şart. Tabi alışkanlıklar kolay oluşmuyor, bunun için çabalamanıza değeceğini düşünüyorum.
Son sözler; Beynimizin gizli bir potansiyeli var ve onu gün ışığına çıkarmak tamamen sizlerin elinde. Beynimizin tam kapasite çalışabilmesi için ya da asıl yaratılma amacına yönelik çalışması için kesinlikle farklı bir yakıta ihtiyacı var. Günlük rutin yaşantımız beyin makinesini asla yeterli çalıştıramıyor. Yeterli çalışmayınca da manayı asla kavrayamayız. Sadece yaşama boş bakar ve asıl anlatılmak isteneni anlamayız. Beynimizin var olan bu potansiyelini ortaya çıkarmak için kilidini açın ve daha çok onu çalıştıracak verileri ona verin, okumaya başlayın.
Kaynaklar:
1. Sasmita AO, Kuruvilla J, Ling APK. Harnessing neuroplasticity: modern approaches and clinical future. Int J Neurosci. 2018 Nov;128(11):1061-1077. doi: 10.1080/00207454.2018.1466781.
2. Keller, T. A., & Just, M. A. (2016). Structural and functional neuroplasticity in human learning of spatial routes. NeuroImage, 125, 256-266.
3. França TFA. Plasticity and redundancy in the integration of adult born neurons in the hippocampus. Neurobiol Learn Mem. 2018 Nov;155:136-142. doi: 10.1016/j.nlm.2018.07.007.
4. Kral A, Sharma A. Developmental neuroplasticity after cochlear implantation. Trends Neurosci. 2012 Feb;35(2):111-22. doi: 10.1016/j.tins.2011.09.004.
5. Debanne, D., Inglebert, Y., & Russier, M. (2019). Plasticity of intrinsic neuronal excitability. Current opinion in neurobiology, 54, 73-82.
6. Ker, J., and S. Nelson. “The effects of musical training on brain plasticity and cognitive processes.” Jr Neuro Psych and Brain Res: JNPBR 127 (2019).
7. Hyde KL, Lerch J, Norton A, Forgeard M, Winner E, Evans AC, Schlaug G. Musical training shapes structural brain development. J Neurosci. 2009 Mar 11;29(10):3019-25. doi: 10.1523/JNEUROSCI.5118-08.2009.
8. Mechelli A, Crinion JT, Noppeney U, O’Doherty J, Ashburner J, Frackowiak RS, Price CJ. Neurolinguistics: structural plasticity in the bilingual brain. Nature. 2004 Oct 14;431(7010):757. doi: 10.1038/431757a. PMID: 15483594.
9. İncognito. 2011 (Türkiye’de “Beynin gizli hayatı” olarak yayınlandı.) David Eagleman.;
10. Eagleman DM, Vaughn DA. The Defensive Activation Theory: REM Sleep as a Mechanism to Prevent Takeover of the Visual Cortex. Front Neurosci. 2021 May 21;15:632853. doi: 10.3389/fnins.2021.632853.