Yıllardan beri bu köşede makalelerimle sizlerle birlikte olmakta ve dertleşmekteyim. Yorumlarınız ile yazılarımı şekillendiriyor ve sorularınıza mümkün olduğunca cevap vermeye çalışıyorum. Yine malumunuz olduğu üzere, genellikle rubailerimin yer aldığı altı kitabımın yanında, bu Nörofilozofi Köşemde neşredilen yazılarımı ihtiva eden, “Rabbim Beni Doktorlardan Koru!” ve “Ah Bu Doktorlar!” isimli iki kitabımız daha yayımlanmıştı. Bu sekiz kitap genelde sanatkârlar, müzisyenler, edebiyatçılar, eğitimciler, hekimler, öğretim üyeleri ve yöneticiler gibi belli gruplara hitap etmekte, özel ilgi alanı olmayanlar için ise pek ehemmiyet taşımamaktadır.
Uzun süreden beri, yakın çevremde bulunan dost ve arkadaşlarımın telkinleri ve de sosyal medyadaki kişisel yorum ve talepler doğrultusunda, herkesin ilgisini çekebilecek, toplumun büyük bir kesimini, özellikle gençlerin dikkatini çekip onların yönlendirilmelerine yardımcı olabilecek nörobilim (sinirbilim) ve nöroşirürjinin (beyin, omurilik ve sinir cerrahisi) de mesleğim olması hasebi ile temel bilgiler çerçevesinde, biraz da cazibe katarak, “beynin sırları”nı konu alacak bir kitabın hazırlanması fikri oluştu. Bu fikrin özellikle, yakın dostum, araştırmacı-yazar ve eğitimci Sayın Can Hikmet Değirmenci tarafından hararet ve ısrarla dile getirilmesi ve yükün büyük kısmını kendisinin deruhte edeceğinin ve elinden geleni yapacağının sözünü vermesi üzerine, “BEYNİN ŞİFRESİ” cafcaflı(!) ismiyle yeni bir kitap hazırlamaya karar verdik.
Uzun süreden beri toparlanan yazı, bilgi ve de dokümanların, özellikle Sayın Can Hikmet Değirmenci’nin destek ve insanüstü gayretleri ile kısa zamanda düzenlenerek vücut bulmasından sonra, birlikte kitap hâline getirilip, GİRDAP KİTAP tarafından Şubat 2016 tarihinde yayımlanmış ve okuyucularımızın hizmetine sunulmuştur.
Kitabımızdan herkesin ilgisini çekebilecek bir örnek bilgiyi buraya almak istiyorum.
“Beynimizin hafızası 2,5 milyon GB. Ağırlığı vücudumuzun yüzde 2’si. Ağırlığın yüzde 2’si yüzde 98’i yönetiyor, yüzde 80’i sudur. Yüz milyar nöron/hücre. Kanın yüzde 15’ini kullanıyor. Alınan oksijenin yüzde 25’ini kullanıyor. Gıdaların yüzde 20’sini kullanıyor. Sadece glikozla besleniyor. Varlığını su içinde sürdürüyor. Anne karnındaki üçüncü aydan sonra her şeyi kaydediyor. Motivasyon ortamında gücü yükseliyor. Sürekli yeni fikirler üretiyor. Dingin ve mutlu olduğu zamanlar daha yaratıcı oluyor. Psikolojik huzur beslenmesi anlamına geliyor ve huzurlu ortamda yaratıcılığı deha sonuçlara ulaşıyor. Hangi hareketin yapılması gerektiğine bir anda karar veriyor. Potansiyelinin ortalama yüzde 10’unu kullanıyor. Sağ ve sol lobdan oluşan bir yapı şeklinde. Her iki lob birbiriyle koordineli çalışarak bilgi alışverişi yapıyor. Sağ lobun yetisi sol lobda yok, sol lobun yetisi de sağ lobda yok, bu nedenle sürekli birbirleriyle alışveriş içindeler. Lobların biri sevgi ağırlıklı, diğeri mantık ağırlıklı çalışıyor. Lobların biri aşırı duygusal, diğeri gerçeklerden yana. Lobların biri hayalci, diğeri hayalleri süzgecinden geçirdikten sonra karar veriyor. Lobların biri havalarda uçarken, diğeri dizginleri elinden tutuyor. Stres, öfke ve psikolojik travmalardan olumsuz etkilenerek işlevselliklerini askıya alıyor ve durağanlaşıyor. Stres karşısında yenilmişlik duygusu yaşıyor. Öfke anında ise sağ ve sol lob arasındaki bağ neredeyse geçici olarak duruyor, birbirini destekleyen sağ ve sol lobun işlevi geçici olarak askıya alınıyor. İyi ya da kötü, her şeyi belleğinde depoluyor. Gelişim, değişim, kalite, yaratıcılık gibi pozitif değerler konusunda sürekli kendisiyle yarışıyor. Büyük düşünüyor. Her şeyi merak eden bir yapıya sahip. Sürekli keşfetmek duygusu yaşıyor ve bu duygusu hiç değişmiyor. Öğrenmeye meraklı bir yaşam bilincine sahip. Daha iyi bir geleceği hayal etiği için sürekli gelecek endişesi yaşıyor. Henüz ölçülemeyen hıza sahip. Devamlı daha iyiye, mükemmele, kalite ve başarıya odaklı büyülü bir yaşam düşünüyor. Zayıf tarafına gelince; dram kokan hüzünler karşısında durağanlaşıyor, yaratıcılık gibi özelliklerini erteliyor, ancak kısa sürede kendini toparlayarak hiçbir şey olmamış gibi günlük yaşamına devam ediyor. Dünyada bir eşi daha olmayan araştırma-geliştirme laboratuvarına sahip. En büyük özelliklerinden biri; bir öğretmen gibi sürekli kendisini eğitiyor.”
İlmin zekâtı ve özellikle genç neslimize faydalı olmak düşüncesi ile yayınladığımız “BEYNİN ŞİFRESİ” isimli kitabımızı beğenilerinize sunarken, bir rubai ile gönülleri ferahlatalım. (İsmail Hakkı AYDIN; Ya Hayy!, Divane Bu Can. Ötüken Yayınları, 2014, İstanbul)
DÎVÂNE BU CAN
(Mef’ûlu, Mefâîlü, Mefâîlü, Feûl)
Bilmem ki nedendir sana mestâne bu Can
Nârınla yanıp kül gibi, pervâne bu Can
Hicran dolu hasretle rubâî yazarak
Aşkın ile sarhoş, deli, dîvâne bu Can.