Bir süredir gazetelerde doktorların "bıçak parası" adı altında, aslında kanunlara göre hakları olmayan bir miktar parayı hastalardan istedikleri ve almadan ameliyat yapmadıkları ile ilgili haberler yer almakta ve tabii ki doktorlar olarak bizleri de üzmektedir. Hiç bir zaman bu gibi davranışları savunacak değilim. Fakat bir kaç gün önce Hürriyet gazetesinde çıkan şu mektuba kulak verir misiniz.
Okuyucu diyor ki: Ben bir subayım, eşim ise doktor. Hergün ortalama 100 hastaya bakıyor. Maaşı benimkinin %50’si kadar. Aldığı döner miktarı ise komik denecek kadar az. Maaşı bir uzman çavuş veya bir polis memuru ile aynı miktarda.Ve soruyor:
1) Sizce sağlıktan daha önemli bir konu var mıdır?
2) Bir doktor bir polis memuru ile aynı maaşı alacaksa niye 6 yıl okusun?
3) Bu maaşı alan doktorlardan ne hayır gelir?
4) Bu maaşla kendine bakamayan doktor hastasına nasıl bakar?
5) Bir doktorun sıradan bir memurdan farkı olmamalı mıdır?
6) Sağlık önemli değilse, gazetelerde neden bu kadar çok sağlık haberi vardır?
7) 800 milyon maaşla geçinilebilir mi?
8) Sağlık Bakanları ne iş yapar?
9) Her şeyin başı sağlık lafı bir Japon atasözü müdür?
Yazdıkları çok haksız değil gibi görünüyor. Ama bunlar Türkiye’nin gerçekleri. Ben de Amerika veya Avrupa’da maaşımı sorduklarında sıkılarak cevap veriyorum. Herhalde Türk doktorların aldıkları, eskiden demir perde gerisi denen ülkeler hariç, dünyada en düşük düzeyler arasında. Doktor gibi yaşamak (kaliteli) için ise biraz maddi gelirinin de uygun olması lazım. En uzun tahsili yap, arkasından bir belki iki ihtisas yap, doçent ol, profesör ol. Evlen, çocuklarını iyi okullarda okutma arzusu içinde ol; sosyal olarak belli düzeyi olan bir çevrede bulun. Aldığın maaş 1000 dolar civarında olsun. Ondan sonra da geçim sıkıntısı içinde, neyi nasıl yetiştireceğini düşün. Olmamalı, böyle olmamalı.
Amaaaa, şartlarımız bu ise, gayrimeşru yollara sapmadan, kendimize saygımızı kaybetmeden, sabırla görevlerimizi yapmalıyız, diye düşünüyorum. Çünkü kendisine saygısı olmayan bir insan her türlü yolsuzluğu yapabilir.
Bir de doktor istemeden para teklif eden bir hasta grubu vardır. Geçen hafta böyle bir şey benim başıma geldi. İç ay kadar önce lösemili bir hanım hastayı servise yatırdım, yapılan tedavi ile remisyona girdi. Geçen hafta remisyon tedavisi için yatmış. Çeşitli nedenlerle ben vizite gidemedim, ama öğretim üyesi diğer arkadaşlarım vizit yaptılar ve haftalık toplantımızda biz bu hastayı da konuşarak tedavisini planladık. Fakat beni görmeyince hasta telaşlanmış. İki bey odama gelerek önce hastanın durumunu sordular, sonra benim hastalarına bakmamı istediklerini, bunun için ne gerekiyorsa yapacaklarını (anlıyorsunuz değil mi) söylediler. Ben sözlerini anlamamazlığa geldim, "siz şimdi gidin, elbette ki ben hastanızla ilgileneceğim" dedim. Odamdan çıkarken beylerden birisi cebinden bir tomar 20 milyonluk çıkardı, masama koymaya çalıştı. İşte o zaman bütün sinirim tepeme çıktı, "siz bu cesareti nerden buluyorsunuz? Eğer bu konuda ısrar ederseniz hastane polisini çağıracağım ve gereken işlemi yapacağım, hastanızı da hemen taburcu edeceğim" dedim. Özür dileyerek çıktılar ve çıkarken de, "bir çok doktorun böyle çalıştığını, kendilerinin bu duruma alışık olduğunu, bana karşı hata ettiklerini" söylediler. Muhakkak ki sözlerinde gerçek payı vardı.
Bu konuda daha pek çok şey söylenebilir. Yine de biz kendimize saygımızı kaybetmeyelim, onu kaybedersek herşeyimizi kaybederiz.
Saygılar.