Son günlerde sayın Sağlık Bakanımız’ın ağzından düşürmediği tekerleme gibi bir söz oldu bıçak parası’. Demeçlerinde, konuşmalarında hep bundan söz ediyor. Tabipleri Birliği genel kurulunda da aynı konuşmayı yaptığını TV den izledim. Daha sonra birlik genel başkanı Dr. Sayek’in konuşması esnasında, oturduğu yerden polemiğe girecek kadar kural dışına çıkması sonucunda salondan erken ayrılmak zorunda kaldı. Ben şahsen üzüldüm. Bir Bakan için ne kadar da üzücü.
Tek parti olarak iktidardasınız. Anayasaya uygun olmak kaydıyla istediğiniz kanunu çıkartacak, hatta anayasayı bile değiştirecek çoğunluktasınız. Bunca süredir tayin yapmak dışında meslektaşlarımız için yaptığınız hangi olumlu işler var?’ diye sorarlar insana. Muhalefette olsanız şikayete hakkınız vardır. Ancak siz sağlığın başındasınız. Sizin şikayet etmeye hakkınız olamaz. Varsa sorunlar, ki vardır, çözmekte yine size düşer.
Gecenin bir vaktinde, acil bir vaka için ambulansla ya da kendi özel arabasıyla hastaneye yetişeceğim diye kaza yapan, saatlerce ameliyatta kalan, yetersiz cihazlarla ve bırakın anestezi uzmanını, kan bile bulunamayan ortamlarda, kendi koronerlerini alabildiğince zorlayarak çalışmak mecburiyetinde kalan meslektaşlarımız için, siz şimdiye kadar ne yaptınız? Görev yaptıkları, nöbet tuttukları için saldırıya uğrayan sağlıkçılar için ne yaptınız? Kan verdiği hastasının yakınlarından dayak yiyen doktorlardan haberiniz var mı? Mahrumiyet bölgelerinde zor şartlar altında görev yapanların mevcut kötü koşullarını düzeltebildiniz mi? Onlara lojman imkanı sağlayabildiniz mi? TUS sınavlarında doğuda çalışanlar için, eskiden olduğu gibi, bir avantaj sağlayabildiniz mi? Maaşlarda, sağlıkçılar aleyhine bozulan dengeyi kurabildiniz mi? Örneğin hakimler, subaylar ve emniyet mensuplarına göre sağlıkçılar, onlardan daha fazla eğitim gördükleri halde neden daha az maaş alıyorlar? Bu nedenle neden daha düşük emeklilik ikramiyesi ve bu yüzden neden daha az emekli maaşı alıyorlar ?
Maliye Bakanlığı döner sermaye uygulamasını bir çırpıda doktorların aleyhine değiştiriverdi. Üniversitelerde maksimal % 500 sınırlaması getirildi. Düne göre çok daha az döner alıyoruz. Sayın Maliye Bakanı’nın kulakları çınlasın. Sağlık Bakanlığı’nın pek çok hastanesinde, düzenli bir döner sermaye katkı payı ödemesi bile yapılamıyor. Bunlardan sizin haberiniz var mı?
Meslektaşlarımız, maalesef kendileri sağlıksız ortamlarda çalıştıklarından, gerekli önlemleri alamayıp hastalarından infeksiyon kapmıyorlar mı ? (1976 yılında 26 yaşında iken, hayatının baharında fulminant hepatitten kaybettiğimiz ortopedi asistanı sınıf arkadaşım Dr. Murat Oflaz’ın ruhu şad olsun).
Halen yüz bin civarında doktorumuz var. Her meslekte doğal olarak, düzgün çalışanların yanında, dürüst olmayanlar da bulunabilir. Genelleme yaparak, tüm doktorları töhmet altında tutmamak lazım. Her yıl beş bin civarında yeni doktor mezun oluyor. Hatta yüce mecliste, pırasa yetiştirir gibi doktor yetiştiriyoruz’ diye de söylenmedi mi? Devamlı, yeni tıp fakülteleri kuruluyor. Bunun sınırı ne olmalı? Yılda ne kadar yeni mezun doktora ihtiyacımız var? Ne kadar uzman gerekli? Doğu bölgelerinde nasıl daha fazla doktor istihdam edebiliriz?
Dünden bugüne sağlıkta çift başlılık sürüp gidiyor. Sağlık Bakanlığı milletin neredeyse sadece bir yarısından sorumlu. SSK hastaneleriyle, Sosyal Güvenlik Bakanlığı, neredeyse otuz milyon kişiye sağlık hizmeti vererek, sanki ikinci bir sağlık bakanlığı gibi çalışıyor. Yeşil kart ile ilgili sorunlar ne zaman giderilecek? Genel sağlık sigortası uygulaması ne zaman? Bir çırpıda ilk aklıma geliverenler bunlar. Soruları giderek arttırmak mümkün.
Bu günlerde söylenenler bana aşağıdaki öyküyü anımsattı:
Son zamanlarda ormandaki ağaçlar kıyım gibi sürekli kesilir olmuşlar. Yaptıkları toplantıda devamlı yakınıyorlarmış. Bir ara yaşlı bir ağaç söz almış.
Arkadaşlar hep yakınıyorsunuz ama, sizi kesen baltanın sapı da bizden değil mi ? deyivermiş.
Ağaçları kesen baltanın sapı olmamak lazım.
Sayın Bakanım, millet sizi sorunların üstesinden gelesiniz, diğer çok ciddi sorunların yanında, sağlık problemlerini de çözesiniz diye göreve getirdi. Devamlı şikayet edesiniz, meslektaşlarınızı kötüleyesiniz diye değil. Bırakın aynı sözleri tekrarlayıp durmayı. Siz görevinizi yapın, iyi icraatlar yapın, sağlıkta milletin beklentilerini gerçekleştirin. Bu millette sizi ayakta alkışlasın.
İçlerinden yetiştiğiniz, sağlıkçıları karşınıza alarak bir yerlere varamazsınız.
Saygılarımla..