Prof. Dr. Bozkurt GÜVENÇ’ in verdiği konferansın başlığı; “Bilgi, Bilim ve Yöntem”.
Geçtiğimiz Cumartesi İbn-i Sina Hastanesi konferans salonunda verdiği bu konferans bana üniversitenin misyonunu gerçek boyutlarıyla çağrıştırdı.
Hocanın konferansından aldığım notların, kendi düşünce dünyamla kesişenlerini sizinle paylaşmak istiyorum.
Hoca soruyor: Darwin tümüyle haklı mı? Sonra da cevaplıyor: Hayır, tümüyle haklı değil. Tümüyle haklı kabul edersek, güçlünün haklı olmasını kabul etmemiz gerekir. Bu da bizi Amerika’nın gücüyle gerçekleştirdiği işgalleri meşrulaştırmaya kadar götürür.
Hoca, “Çağdaş yaklaşımların ve söylemlerin bir kısmı sorgulanmalıdır” mesajını vererek uyarıda bulunuyor. “Nereye gidiyoruz?” diyerek uyarısını pekiştiriyor.
Sonra da bu uyarısını destekleyen ve somutlaştıran bir kitap örneği veriyor: “Gelecekteki ilkel”
Hoca hayatın kuralının “Çeşitlerin birlikte var olması” ilkesine bağlı olduğunu söylüyor. Ama yöneticilerin bu ilkeyi kavramakta zorlandıklarını hatırlatıyor ve örneklendiriyor; “canlılar birlikte yaşıyor, yok etmeye çalışan insan”
Hoca, bilgi arttıkça, bilgi teknolojisi arttıkça problemlerin arttığını söylüyor. Bilim türleri arttıkça, uzmanlaşma arttıkça problemlerin azalmadığını söylüyor.
“Uzmanlaşıyoruz, uzmanlık sahaları artıyor ama temel bilimleri ‘es’ geçiyoruz. Oysa temel bilimler kendini yeniliyor. Uzman temel bilimlerden habersiz yaşayacak hale geliyor” diyor.
Hoca, eğitim sistemimizi de sorguluyor. Bu bir sistem mi? diye soruyor. Eğitimin her yerde olabileceğini, sadece okullarla dayatılan geleneksel eğitime bağlı olamayacağını hatırlatıyor. Sosyoloji, Psikoloji gibi Sosyal bilimlerin “lafoloji” haline dönüşmemesi ve bilim haline gelebilmesi için yöntemin gerekli olduğunu söylüyor.
Fen bilimlerinde yöntem sorununun olmadığını fakat sosyal bilimlerde çok fazla olay ve herşeyin herşeye bağlı olması nedeniyle “yöntemlerden” söz edilebileceğinin altını çiziyor.
Hoca, ilk sosyal bilimcinin Makyavel olduğunu ve Makyavel’in de Makyavelist olmadığı söyledi.
Konferansın sunuş bölümü bitip sorulara sıra gelince, soru sormak için izin istedim ve hocaya; sosyal bilimlerde hocam olduğunu, yazılarını ve kitaplarını okumaya çalıştığımı söyledikten sonra izin verirlerse 5-6 sorum olabileceğini söyledim. Hoca, “ahiret sualleri” nitelemesini yaptıktan sonra birinci soruma geçtim:
Siz temel bilimlerin ihmal edildiğini, uzmanlaşmanın arttığını, bunun da sakıncalar taşıdığını, “ayrıntıyla yakalamayı sağlayacak uzmanlaşmanın” bize göre önemli olabileceğini, biz cerrah olmamıza karşın öğrencilerimize “moleküler biyoloji” konusunda da kendilerini yetiştirmelerinin gelecekte temel bilim haline gelecek kavramlara şimdiden aşina olmalarının önemini anlatmaya çalıştığımızı, bu durumun bir çelişki oluşturup oluşturmadığı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Sorunun cevabını, hocanın makalelerini, kitaplarını okuyarak ve konferanslarını dinleyerek detaylı olarak almanızı özellikle öneririm.
İkinci sorum: Sayın hocam siz Makyavel’in Makyavelist olmadığını söylüyorsunuz. Ben bu görüşünüze katılıyorum. Bununla ilişkili olarak toplumumuzu sosyal yönden yakından ilgilendiren ve bir anlamda yönlendiren Hz. Muhammed, Marx, Atatürk değerlendirildiğinde:
Hz. Muhammed Muhammedist miydi?
Marx Marksist miydi?
Atatürk Kemalist miydi?
Bir bilim insanından bana göre tarihi değeri olan cevaplar;
Hz. Muhammed Muhamedci değildi.
Marx Marksist değildi.
Atatürk Kemalist değildi.
Çok şükür, üniversitemiz var, bilim insanlarımız var, bilim felsefesi var ve bilim var.
32
önceki yazı