1 ile 2 arasında sonsuz reel sayı vardır. Ancak fiziksel dünyada zaman 1 saniyeden 2 saniyeye geçerken sonsuzluk burada yok gibi hissedilir. Benzer durum 1 metreden 2 metreye, 1 kilogramdan 2 kilograma geçerken de söz konusudur. Fizik buradaki tutarsızlığı gidermek için Planck birimlerini önermiştir. Planck uzunluğu 1.61× 10^-35 m, Planck kütlesi 2.18 × 10^-8 kg, Planck zamanı 5.39 × 10^-44 s gibi evrendeki en küçük uzunluk, kütle ve zaman birimleri olduğunu söylemiştir. Aslında bunlar zamanın 0 saniyeden 5.39 × 10^-44 saniyeye direk geçeceğini, sonra bunun 2 katına, 3 katına şeklinde kesikli olarak ilerleyeceğini söylemiştir. Yani zamanın 0 saniyeden 0 ile 5.39 × 10^-44 saniye arasındaki başka bir saniyeye geçemeyeceğini kabul etmiştir. Aslında bu tamamen yoktan varlığa geçişi zaten hazırda 5.39 × 10^-44 saniyenin var olduğunu kabul ederek yasaklamıştır.
Yine benzer bir tutarsızlık rölativite konusunda ortaya çıkar. Siz dururken size bir aracın v hızıyla geldiğini gördüğünüzde, aracın üstündeki bir referans sistemine göre de siz araca -v hızıyla geliyor olarak görünürsünüz. Şimdi araç yerine ışık parçacığı, foton için aynı durumu ele alalım. Siz ışığı c ışık hızıyla size geliyor olarak görürken, ışık parçacığının da sizi -c hızıyla kendisine geliyor olarak görmesini beklersiniz. Ancak Einstein bu doğal sonucu özel rolativitenin “ışık için bir referans sistemi tanımlanamaz” postulatını (varsayımını) öne sürerek iptal etmiştir. Bunu demesi tabii ki rastgele değildir, çünkü bu durumda ışık da sizi -c hızı ile gördüğünde, sizin de ışık olmanız gerekliliği ortaya çıkacaktır. Yani aslında madde dediğimiz şeyin bir illüzyon olduğu durumu ortaya çıkacaktır.
Benzer şekilde 2022 Nobel Fizik Ödülünü alan kuantum dolanıklık deneyinde ise dolanık iki parçacığın arasındaki etkileşimin ışık hızı sınırını aştığı ortaya konmuş, fakat yine yukarıdakine benzer varsayımlarla ve sancılı inkar şekilleriyle bu durumunda sandığımız gibi değil, anlamadığımız bir sebeple olduğu kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Çünkü ışık hızı limiti aşıldığında maddi evrene ve onu açıklayan teorilere inanç ciddi ölçüde sarsılacaktır. Tıpkı yukarıdaki iki düşünce deneyinde olduğu gibi.
Evrenin genişleme hızının ışık hızını aşması ve yine bizim yanlış anladığımız ve burada da başka bir durumun olduğunun söylenmesi bilimin ısrarla varoluşu hala maddi evren dayatmasıyla anlamaya direttiğini göstermektedir. Ve böyle devam ettiği sürece de bilim evrenin (muhtemel holografik) yapısı ve var oluşuyla ilgili temel sorulara cevap bulabilmekten çok teknolojik keşiflere hizmet etme görevini sürdürecektir.