İnsanlığın tarihin başlangıcından bu yana kültür, sanat, bilim, teknoloji ve eğitimde devamlı gelişerek-değişim gösterdiği bir süreç ve arayış içinde olduğu, yaklaşık 1441 yıldır sistematik bir rol-model bir öğretmen olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)’ e gelinen noktada daha çok ihtiyacının olduğu bariz olarak görülmektedir. Bu gelişme trendi diğer ifade ile ihtiyacı, insanoğlunun bireysel/toplumsal özgün-özel hayatında, 1441 yıldır kendine rol-model aldığı/almaya çalıştığı bir arif olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)’in eğitim ve öğretim modelleri kapsamında, Ahlak, Maneviyat, Adalet, Eğitim ve Özgürlük başlıca evrensel değerler olarak yer tutmuş, hatta çağdaş olarak nitelenen Avrupa’nın sahip olduğu yüksek teknolojinin (Kuvantum Mekaniği, Nanoteknoloji dahil) temelini oluşturmuştur. Dünya nüfusunun tahmini 5 milyar olduğu bir devirde, yaklaşık bunun üçte biri oranı tarafından bir irfan kişilik olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’in çocukluğu, gençliği ve bakış açısı ile hayatın tüm sosyal alanlarında insanlar tarafından rol-model olarak alınmış, alınmaya devam etmektedir.
Eğitim-Öğretim açısından günümüz insanları, ferdi veya içtimai-toplumsal hayatları dahil olmak üzere, çoğunlukla yeni nesil gençlerin yukarda bahsedilen evrensel değerleri, bizzat sosyal-medya ve TV’deki trollerden esinlenerek kendi özgün kişilik ve karakterlerini aldığı bir zaman diliminde, Hz. Muhammed (S.A.V.)’in sevgi, merhamet ve adalet dolu hayatının gündemde tutulması, hatırlatılması ve hayata geçirilmesi ayrıca çok önemli bir yer tutmaktadır. Günümüz insanlarının doğudan-batıya, kuzeyden-güneye yayılmış coğrafya üzerindeki sahip oldukları farklı kültür ve medeniyetlerin kaynaklarının, 2020 yılında ahlaki bir yozlaşmaya yüz tuttuğu, aile kavramlarının önemini yitirdiği, komşuluk ilişkilerinin zayıfladığı, anne-babaya hürmetin olmadığını çevremizde gelişen örnek olaylardan anlayabiliriz. Bu nedenle, ahlak olgusunun eğitim-öğretimde, toplum ve birey sosyolojinin en önemli bir adımını teşkil ettiği gözle görülen bir gerçektir. Modern teknoloji ve modern bilim, bilimsel kavramlar, insan hayatının gündelik uygulamalarında en azından evden-işyerlerine, ulaşımdan-gıdaya, sağlıktan-haberleşmeye kadar geniş alanda gerçekten tarihte benzeri olmayacak rahatlık getirdiği yadsınamaz bir gerçektir. Bu noktada, vizyonel kişilik olarak Hz. Muhammed (S.A.V), “İlim Çin’de bile olsa gidip alınız” düsturunun gelişen modern teknolojinin önemini zaten kendi hayatında örneklendirmiştir. Buna ilave olarak, gelişen ileri modern teknolojinin tek başına insanların sosyal hayatlarını rahatlamak için yeterli bir seviye olarak görülemeyeceğini, böylesi yüksek teknolojinin ancak, “Sizin en hayırlınız ahlakça en iyi olanınızdır” yaklaşımı ile desteklenmesinin gerekliliğini, dünyanın tüm yeni-nesil gençlerine bir rol-model olması açısından ne ölçüde değer kattığı görülmektedir.
Miladi 571’inci yılının 13 Nisanın da, Rebiül-Evvel ayının 2’inci Pazartesi, Mekke’nin doğusundaki “Haşim Oğulları” mahallesinde bir gece sabaha karşı gözlerini dünyaya açan, dünyanın en güzel, en tecrübeli, bir komutan olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’in kutlu doğumu, hayata bakış tarzı, olaylara sosyolojik olarak pratik ve akılcı çözümü, bilime ve teknolojiye değer verişi günümüze kadar tüm Müslüman olan/olmayan dünyanın farklı milletlerine ışık saçmış, vizyon vermiş, kendi öz kültürlerinin gelişmesine, hatta hızlı trenlerden-optik haberleşmeye, Kuvantum Mekaniği’nden Nanoteknoloji’nin uygulamalarına kadar geniş bir teknolojik cihazlar-aletler dahil olmak üzere hepsinin üretim ve uygulamalardaki yararlarına ve kullanım faaliyetlerine en büyük katkıyı yapmıştır.
Hayat boyu eğitim ve öğretim yaklaşımı esas alındığında, bir yol gösterici olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)’in, 0-04 yaşları arasında süt annesi Halime’nin yanında kalışı, 04-06 yaşları arasında tekrar kendi annesi Amina’nın yanına gelmesi, 06-08 yaşları arasında dedesi Abdülmuttalib’in, 08-25 yaşları arasında ise amcası Ebutalib’in himayesi ile çocukluğu ve gençliği, okul öncesi eğitim ve okul sonrası iş tecrübesi olmak üzere en güzel modeli temsil ettiğini görebiliriz. Böylesi güzel bir süreç, böylesi örnek bir hayat neticesinde, bir öğretmen olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’e sosyal bir kişilik ve güvenilir bir karakter kazandırılmış olması, Mekke’den Şam’a ve Yemen’e düzenlenen seyahatlerde hep dikkat çekmiştir. Günümüzde, eğitimin varsayılan tanımlamalarından biri, “bireyin, yetişkin neslin genç nesiller üzerinde etkisi” olarak dikkate alınırsa, bir lider olarak Hz. Muhammed (S.A.V), Arap kabileleri arasında çıkan çatışmaları önleyici, huzur ve güveni toplumda tesis edici görev ve sorumlulukları olan “Hılfül-Fudul Cemiyetine” katılmış olması dahil olmak üzere pek çok sahip olduğu ahlaki değerler ile topluma pozitif destek vermiştir.
Eğitim ve Öğretimde her zaman yeni uygulama modelleri arayan insanoğlu, günümüzde dene-yap, rol-model, yaparak-yaşayarak, uzaktan eğitim gibi pek çok yöntemleri ele alarak incelemiş, uygulamaya devam etmiş, içinde yaşadığı toplumu daha nitelikli ve verimli bir seviyeye taşımak için halen arayışlarını ayrıca sürdüre gelmektedir. Bu açıdan, ahlak ve manevi değerlerin birbiriyle iç içe geçen kuvvetli bağı, bir muallim olarak Hz. Muhammed (S.A.V) tarafından en ince hatlarına kadar hayata geçirilmiş olması ve bu anlamda kendinden sonraki nesillere rol-model karakteri eşsiz bir eser olarak bırakmıştır. Bir öğretmen olarak Hz. Muhammed(S.A.V), 35 yaşlarında, Ka’be’nin işlerinde Kureyş kabilesine hakemlik yapmıştır. Hatta, çıkan bir yangın neticesinde ve sonrasında, yağan yağmurlardan, dağlardan gelen sellerden temeli zarar gören duvarlardan dolayı tamir edilen Kabe’nin temelinde manevi bir değeri bulunan, “Hacerü’l Esved’ taşının yerine yerleştirilmesinde Kureyşliler arasındaki anlaşmazlığın büyümemesinde bir yönetici olarak Hz. Muhammed (S.A.V) görev almıştır.
Gelişen modern ileri teknoloji ve ürünleri, bilgisayardan cep telefonuna, ulaşımdan sağlığa, savunmadan tarımsal faaliyetlere, insanlık medeniyeti üzerinde pek çok olumlu yanlarının olduğu göz ardı edilemez gerçeği ile birlikte, bireyin-insanların günlük hayatlarında iş-yükü bakımından tarihsel süreç içinde en iyi ve en rahat dönemine girmesine rağmen, olumsuz gelişmeleri de ortaya çıkarmış, evrensel insani değerlerin zayıflamasına, güçlünün daha güçlü olmasına da yol açmıştır. Nuh tufanından sonra, yer yüzü-arz-ı mevdud, kendi üzerinde yaşayan eşref-i mahluka, insanoğluna Cenab-ı Allah’ın azametinden, şecaatından imtina ettiği belirtisiyle, koronavirüsü ile ikinci kez uyarılma gereğinin sonucu hatırlatma mesajını vermiş, kutsal mabedlerden dışarı atmış, kendi hanesine tutsak etmiştir. Böylece, modern bilim ve teknolojinin gelişme süreci dahilinde, eğitim ve öğretim kendi payına düşeni almış, toplum ve bireylerin sosyo-kültürel zenginliklerini eğitim yolu ile erdemli insanlar yetiştirmede toplumun her bir ferdine eşit eğitim fırsatı ve imkanları sunulmuş, diğer yandan insanlar manevi bir yokluğa doğru sürüklenmiş ve teknolojiye mahkum edilerek, sömürgeci, anti-sosyal, kapitalist, materyalist ve/ya sosyalizm gibi kaynağını kan ve karanlıklardan alan doktrin süreçleri güncel hayatta emeğin sömürülmesine, insanların atom bombaları, biyolojik silahlarla yok edilmesine Japonya, Kore, Afganistan, Afrika, ve Irak-Suriye, Filistin’de dünyanın pek çok coğrafyasında masumların, kimsesiz insanların acımasızca yok edilmelerine duyarsız bir kitle ortaya çıkarmıştır. Modern teknolojinin kazanımları ile sosyal medya ve trolleri sayesinde okyanuslardaki kargaların insan hayatından daha önemli bir yer tuttuğu algısı ile eğitim ve öğretimin realitilerinin göz ardı edildiği günler başlamıştır. Görülüyor ki, planlı bir eğitim ve öğretim, gelişen teknolojiye rağmen toplumların sosyolojik dönüşümlerinde beklenilen hedefleri yakalayamamış, toplumun sosyo-kültürel gelişimi doğrudan teknolojiye bağımlı hale gelmiştir. Modern hayatın yeni nesil gençleri, manevi değerler yerine modern bilimsel teknolojinin kriterlerini kendilerine özgün hayat değerleri olarak benimsemeye başlamışlardır. Böylece, eğitim ve teknoloji birbirini tetikleyerek günümüzün grift dünyasında modernite altında bir öğretmenin kişilik ve karakterlerini doğrudan etkisi altına almıştır.
Modern teknoloji dünyasında, uygulanan eğitim-öğretim sistemlerinde öğretmenin kişiliği, öğretiminde bulunduğu öğrencilerin karakter gelişiminde en etkin rol-modeli teşkil etmeliydi. Bu noktada, S. Büyükkaragöz, “Öğretmen bir yandan davranışlarıyla öğrencilere örnek, diğer yandan da öğretim metotlarının başarıyla uygulayıcısıdır. Yani hem çevrenin bir parçasıdır, hem de çevreye çeki düzen verir” vurgusundan, bir muallim olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’in halen yeni nesil için vazgeçilmez birer rol-model özelliğinin önemli olduğunu algılayabiliriz. Bu kapsamda, bir öğretmen olarak Hz. Muhammed (S.A.V.), kendi zamanında eğitim ve öğretim için Suffe okullarını kurmuş, kazanılan muharebelerden sonra alınan esirlerin kendi dillerini öğretmesi karşılığında serbest bırakılmaları gibi dünyada eşi-benzeri görülmemiş uygulamaları, bir öğretmen olarak kendinden sonra gelen öğrencilerine örnek olmuş, ışık tutmuştur.
Günümüzde mevcut olarak eğitim ve öğretimde hayata geçirilen, örgün, uzaktan, yaparak-yaşayarak, dene-yap, gözlem, demonstrasyon ve hayat boyu öğrenme metotlarının her bir çeşidini 63 yıllık hayatı boyunca yaparak ve yaşayarak bizlere en iyi örnek olan, bir maarif kurucusu olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’in, hicretin dokuzuncu yılında 16 aylık oğlu İbrahim’in hastalığı ortaya çıkmış, gözleri yaşararak ağlayan Hz. Muhammed (S.A.V.), cenaze namazını bizzat kendisi kıldırmış, baki mezarlığına defnedip, üzerine toprak ve su atarak öğretmenliğin en güzel prensiplerini yerine getirmiştir.
Eğitimde bir lider olarak tarihe yön veren, büyük komutanlar ve devlet adamları çıkaran, rol-model bir öğretmen olarak Hz. Muhammed (S.A.V), öğretim ve öğrenme süreçlerini bizzat kendi hayatının en güzel örnekleriyle gelecek nesillere timsal, günümüz medeniyetinin yegane kaynağının da ta kendisi olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Bu nedenle, bir öğretmen olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’in eğitimci kişiliğini davranışlarını anımsatan bir örneği Erich Kastner’ın “Uçan Sınıflar” Öykü kitabında vurguladığı kısımda, sınıftaki Fritsche isimli öğrencilerden biri bir gün okulda arkadaşlarına hitaben:
“…Nedenmiş? diye bağırdı. Bir öğretmen kesinlikle değişime açık olmalıdır. Yoksa öğrenciler erkenden yatar, derslerini de kasetten dinlerlerdi. Yo, hayır, insan olan öğretmenlere ihtiyacımız var, iki bacaklı konserve kutularına değil! Bizi geliştirmek istiyorlarsa, önce kendileri gelişmek zorunda olan öğretmenlere ihtiyacımız var.” Ayrıca, Ahmed Hamdi Akseki, Ahlak Dersleri isimli eserinde, “Hakiki bir öğretmen yalnız bilgi vermekle vazifesinin bittiğini sanan kimse değildir. Asıl öğretmen, çocuğun fikri gelişmesine hizmet eden, zihnini açan, onu düşünme ve muhakeme etmeye yöneten, doğruluğu, temizliği, incelik ve heyecanı öğreten olgun kimsedir. Çünkü böyle bir öğretmenden feyz alan çocuk, kendisinde öz halinde fiilen mevcut olan fikri terbiyeyi ileride geliştirmede güçlü ve başarılı olur.” Sonuç olarak, insanları içinde bulundukları modern teknoloji ürünlerinin daha verimli olması, istenmeyen sosyal buhranların çözümleri, dünyanın farklı milletlerinin uzlaşısı, Medine’nin fethinde olduğu gibi örnek bir muallim olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’in eğitimci kişiliğinin hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır.
KAYNAKLAR
1-M. Zekai KONRAPA, Peygamberimizin Hayatı, MEB Devlet Kitapları, 1992, İstanbul.
2-Yrd. Doç.Dr. S. BÜYÜKKARAGÖZ, Genel Öğretim Metodları, Ders Notu, 1990, Konya.
3- Erich KASTNER, “Uçan Sınıflar”, Can Çocuk, 1989, İstanbul.
4- Ahmed Hamdi Akseki, Ahlak Dersleri, 2016.