Felsefe ve bilim yolu ile insanın doğası, dünya ve tanrı hakkında pek çok şey öğrenilebilir, ancak bu öğrenme insan aklı ile sınırlıdır. Aklın dışındaki alan tanrısal vahidir ve bu alanla ilgilenen din bilimidir. Aydınlanma düşünürlerine göre aklın kullanımı; dinsel dogmaların, batıl inanışların ve akıl dışılıkların insan yaşamından uzaklaştırılmasıdır. Gerek bilimin gerekse felsefenin ortak malzemesi ‘düşüncedir’. Düşünce, soru sorma, araştırma, analiz ve sentezi, yani aklın kullanılmasını içerir.
Bilimlerin sentezi olan hemşirelik: Kanıta dayalı hemşirelik ile fenomenolojik yaklaşımı; ‘Zarar vermeme’ ilkesine uyması ile uygulamayı, topluma faydalı olacak eylemlere dayandıran pragmatik yaklaşımı; Empatik ve bütüncü bakım ile insanı özne yaparak akıl, etik ve adalet kavramlarını temele alan, batıl inanışları yadsıyan hümanistik yaklaşımı felsefesine yerleştirmiştir.
Bakım; sevgi, saygı, güven, koruma, özen, iyilik etme ve yararlı olma tutumu olup düşünce duygu, kültür ve dinden etkilenir. Etiğe uygun bakımda; ahlaki bir biçimde davranılan bir ilişki söz konusudur. Sağlık Bakımında-alturizm ve faydalı olma, eşitlik, adalet gibi ahlaki değerlerin çoğu dini değerlerle buluşurken bazıları- bireyin hareket ve davranışı seçme hakkı olan özgürlük ve akılcı ve gerçekçi olma ile zaman zaman çeliştiği görülmektedir.
Hemşirelikte “İyi olma/faydalı olma” ahlaki ilkesi , iyi olanı yapma ve zararı engelleme yükümlülüğüdür; Bireyin sağlığını yükseltmede, fiziksel ya da psikolojik zarar verebilecek tüm risklerden kaçınmada ya da bu riskleri olabildiğince küçültmede yardımcı olmak için verilen ahlaki karar, doğru ve yanlışı ayırt ederek akıl ve mantığın kullanılmasıdır. I. Kant’da “İyi olmak ve iyilik yapmak hissettiğinize göre değil de akılı kullanarak en faydalısını seçerek uygulamaktır” diyerek din/inançtan ziyade bilimsel yolla göreve vurgu yapmıştır.
Yaşamın anlamı; yaşam olaylarını hissederek ve düşünerek yaşamın anlamını kavramaktır. Birey kendisi, çevresi ve yaradan ile ilişki içinde, yaşamın anlamını bulmaya çalışır ve yaşama verdiği anlam çerçevesinde hastalık, ölüm ve kriz durumlarını anlamaya çalışır. Niçin acı çekiyorum? Neden ben? Gibi sorulara cevap bulmaya çalışır. İnsan doğumundan ölümüne kadar bazen sağlığını, mutluluğunu yitirme, verimliğinde azalma, yaşamında anlamsızlık gibi dönemleri yaşayarak beklentilerinin tehlikeye girdiğini fark eder. Hemşirelik literatüründe yaygın olarak tanımlanan şekliyle maneviyat (Spritüalite); dini bir bağlılığın ötesinde yaşamın anlamı, amacı, iç huzur için çaba sarf etmedir. Maneviyat (Spiritüalite), bireyin kendisi ve diğer insanlarla ilişkisini, evrendeki yerini, yaşamın anlamını anlama ve kabul etme çabasıdır. Aynı zamanda yaşam boyu kazanılan bilgilerin, çıkarımların bir sonucudur. Bireyin, insanın tabiatını anlama ve ruhsal acılarına çare bulma çabası ve inançlarının tehdit edildiğini düşündüğü anlarda ortaya çıkan manevi sıkıntı, manevi (spritüel) bakım kavramını ortaya çıkarmıştır. Hemşirenin sorumluluğunda olan manevi bakım, kaliteli ve bütüncül bakımın ayrılmaz bir parçasıdır. Bireyin manevi gereksinimlerin giderilmesi, mevcut hastalığını kabul etmesine yardımcı olacak ve ilerisi için plan yapmasına destek olacaktır. Ayrıca hastaların yaşam umudunu arttırarak, iyileşme süreçlerini de olumlu yönde etkileyecektir.
Ülkemizde manevi bakım ve danışmanlık kavramı son yıllarda kullanılmaya başlanmıştır. Kavram olarak daha çok dini danışmanlık ve rehberlik tercih edilmektedir. İçerik olarak her ne kadar manevi bakım ve danışmanlık uygulanması amaçlanmış olsa da pratikte durumun böyle olmadığı görülmektedir.
Türkiye’de kurumsal ve evde bakım hizmetlerinde manevî açılımın hukukî altyapısı henüz oluşturulmuş değildir. Bakım, Sağlık Bakanlığı evde bakım hizmetleri aracılığıyla daha çok tıbbî ve bazı belediyeler tarafından da sosyal hizmet odaklı yürütülmektedir. Manevi destek Hemşirelik Yönetmeliği’nde ele alınmış ve “Hemşirenin karar vererek uygulayabileceği bir girişim” olarak belirtilmiştir (Hemşirelik Yönetmeliği 2011).
Türkiye’de manevi bakımın yasal geçmişi incelendiğinde 1998’deki Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 5. Maddesi’nde kişinin maddi ve manevi varlığını sürdürme hakkı olduğu ifade edilmiştir, ancak uygulamada etkili olamamıştır. Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı 7 Ocak 2015’te Manevi destek protokolü imzalamıştır. Protokol kapsamında çeşitli konularda eğitim almış uzmanlar bazı pilot hastanelerde manevi destek hizmeti vermeye başlamıştır. 2017 yılında ise; Sağlık Kuruluşlarında Manevi Destek Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönerge hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Bu Yönerge kapsamında;
Manevi destek personelinin yeterlikleri; “ Madde 5- a) Lisans düzeyinde dini yükseköğrenim mezunu olmak. b) Hastanelerde manevi destek hizmetine yönelik olarak Bakanlık ve Başkanlıkça ortaklaşa düzenlenen eğitimi başarı ile bitirmek. Alanla ilgili bir sertifika programı bitirmiş olmak ve/veya manevi destek alanında lisansüstü bir programdan mezun ya da halen okuyor olmak tercih sebebidir,” olarak ve manevi destek personelinin görevleri ise “MADDE 6- a) Sağlık kuruluşlarında, talep eden hasta, hasta yakını ve hastane personeline dini konularda danışmanlık/rehberlik yapmak, moral, motivasyon ve manevi destek sağlamak. Evde bakım hizmeti vermek üzere görevlendirilmiş ekipler ile birlikte, talep edilmesi halinde evde manevi destek hizmeti de vermek. c) Manevi destek biriminin, hastane personeline ve topluma tanıtılmasına yönelik çalışmalar yapmak,” olarak belirtilmiştir.
Sonuç olarak; bilim ve din, manevi bakımda buluşturularak birey ve aileye bütüncü yaklaşım sergilenebilir.
KAYNAKLAR
Seyyar A. Dünyada ve Türkiye’de manevi bakım hukuku. 2014 http://www.manevibakim.com/bilim_alanlari/manevi_bakim/makale_17.pdf (Erişim 20.12.2020
Warburton N. Felsefenin Kısa Tarihi,(Çev:Güçlü Ateşoğlu)Alfa yayınları,29.Baskı,İstanbul,2017
https://www.saglik.gov.tr/Erşim. 20.12.2020