Sonsuzdan önce, sonsuz içinde, sonsuzdan sonra…
Varoluşun donanım-yazılım soft-hardware’si olarak var oldu bilim …..
Sayısız atomun sayısız permütasyon be kombinasyonlarıyla oluşan moleküller….
Bu sonsuz zaman ve sonsuz türlü mekanlar içinde içinde ….
Daha da sonsuzlaşmak için evren ötesi bir sonsuzluğun peşine düştüler …
Neden-nasıl-niçin’lerin, neden-nasıl-niçin’lerini anlamak için….
Gerekli olan bir software-hardware ağı peyda etmeyi etmeyi düşlediler….
Ve bu düş yolcuları, sonsuz tarzda bölünüp, sonsuz tarzda bütünleşerek….
Düşledikleri o muhteşem mekanizmanın mekanizmalarını formüle ettiler…
Ve sayısız soyutlar var edildi bu hayali idrak için ….
Ve: ‘’Bu soyutların soyut terazisi bu ihtişamın sıkletini çekemez’’ dediler!
Sonra, ezeli/ebedi hüviyetteki matematik kanunlarının liderliğinde,
Kimyanın enstrüman eşliğinde, fizik sahnesinde bir oyun sergiledi,
Oyuna biyoloji ve eserine de hayat dediler…
Hayat bulan sistemler, atomlar ve moleküller için
Birer uyanış, aydınlanış okuluna dönüştü …
Ve bilinen tüm zerreler bu muhteşem okulun tedrisatından geçtiler….
Daha muhteşem sistemler var edebilmek için….
Soyut, somut ve arayüzü idrak edebilecek kudrette olan….
Beyin adlı bir organizasyon üretmeyi düşlediler….
Ve bu beyne akıl, zeka adlı muazzam bir yazılım yüklediler….
Lakin bu sahnede, sahne ötesi işlemler için beyni-aklı gereksiz görenler…
Alışık oldukları biçimde devranlarını devam ettirdiler …
Siber zekasıyla geleceği gören atomlar olan
Hidrojen, oksijen ve korbondan başka atomlar değildi geleceğin farkında …
Ve bu atomlar dediler ki diğerlerine:
‘’Bundan böyle hayran olunacak hardware beyin,
Ve hayran olunacak software ise ancak akıldır …..
Analitik olmayan her software aklın yanında bir kıl-u kaldır…
Zira , bu yazılım ve donanımın mucidi der ki;
‘’Yere, göğe bakıp düşünün! Bu hikmeti bilmek için ….
Efela ta’kilun eyleyin…
Sanatımı anlamak için kul değil…
Çırak olun, sanatımı inceleyin….
Laf ustası olup, adımı emellerinize alet etmeyin…’’
Nitekim; Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilik’te der ki;
‘’Kişi akılla yücelir, bilgi ile büyür ve bu ikisi ile saygı görür …..
Bilgisiz insan bedenen diri olsa da ruhen yaşayan ölüdür….’’
Beyin de der ki: ‘’ Benim donanımım hakkın verdiği rızkla,
Yazılımım ise ancak aklı kullanmakla gelişir, büyür…
Bundan öte ne varsa hepsi efsane…
Hizmet eder gayri olan işkembe ve şehvete….
Ve akıl, beynin en yüce dağı olan,
Matematik, fizik, kimya ve felsefe biliminin
Rengarenk çiçekler şeklinde açtığı ANGULAR GIRUS’un*
Zirvelerinden şöyle haykırdı: (*Beynin deha alanı. Matematik ve Felsefi ilimlerle uğraşır).
Kağıdı toprak, kalemi saban, harfleri tohum, ürünü tahıl … değilse bilim, bilim değildir…
Kağıdı dağlar, kalemi arılar/koyunlar/inekler…Harfleri çiçekler, ürünü bal, et, süt … değilse bilim, bilim değildir ….
Kağıdı gökler, kalemi bulutlar, harfleri yağmurlar, ürünü ormanlar … değilse, bilim bilim değildir…
Kağıdı beyin, kalemi kulak-göz, harfleri sezgi, ürünü akıl …
Değilse bilim, bilim değildir….
Kağıdı yürek, kalemi gönül, harfleri sevgi, ürünü huzur …
Değilse bilim, bilim değildir ….
Kağıdı toplum, kalemi akıl, harfleri meslek, ürünü varlık…
Değilse bilim, bilim değildir…
Lakin son derece nazenin olan beyin zehir saçan elementlerin,
Akıl da dehşet saçan cehaletin saldırısına uğrarsa…
İşte o günden beri düşünmüü…ş, düşünmüş beyin kendinin manasını da…
Öğrenmek istemiş kendini kendinden sorusuyla, cevabıyla
Sızdırmış sonsuzluğu bütün zerrelerine, sonsuz bilinmezler ile…
Hikmeti de meçhul olmuş, evveli de, sonrası da…
Yetmezken kendini anlamağa, yeltenmiş sonsuzluğu kavramağa
Ve düşmüş çelişkilere bilim adlı belasıyla
Akıl ile aldığını sanmış sonsuz kudreti eline, aşk şeklinde girmiş gönüle
İçememiş bu deryadan bir katre Bukrat’ı da, Lokman’ı da…
Kendini tarumar edip, kalbe: ‘’Aşk ne?’’ diye sormuş
Bilememiş sıfır almış Fuzuli de, Mevlana da, Eflatun da…
Anladım sandıkça her şeyi aştığı her ufuk deminde
Bakmış ki bilmediklerinden başka bir şey yok görünürde…
İşte beyin sonsuzluğu sıfırla çarpıp
Onu yuttuğu var sanılan bir cüce sonsuzluktur.
Ve bilim adlı Leyla’sı yüzünden
Tüm yüzeyi kıvrım kıvrım buruşmuş
Bahtı kara bir Mecnundur….
(DADA)