Bugünkü konumuzu, bilim ve siyasetin ilişkileri ve karşılıklı etkileşimleri olarak seçtim. Bilim; Evrene ilişkin olgulara ve değişkenlere yönelik, bilimsel veri yöntemleri kullanılarak, sistematik bir şekilde, bilgi elde etmeye çalışılmasıdır. Bilim insanının temel görev ve sorumluluğu; araştırma ve inceleme yapma, bilgi paylaşımı ve eğitim sağlama, yeni teknik ve yöntemlerin geliştirilmesine katkıda bulunma, bilimsel etik kurallara uyma, topluma hizmet etme ve ekonomik fayda sağlama olarak bildirilmektedir. Bilim insanları için “ toplumun gözü, kulağı olmalıdırlar” denilmektedir. Önemli bir bilim konusu olan Tıp için Tıp tarihçisi Prof. Dr. Erdem Aydın, “Tıp, tıp için değil, insanlık içindir.” demektedir (1). Genel anlamda bilimin konusu insandır ve insana hizmettir.
Siyaset ise, devlet işlerini düzenleme sanatı olarak bilinmekte ve doğrudan doğruya konu olarak insanı ele almaktadır. Sonuçta, bilimin ve siyasetin konusu ortaktır ve “insan”dır.
Konu ortak olsa da bilim ve siyasetin insana yaklaşımı çok farklı görünmektedir. Bilimde ele aldığınız konuyu araştırmak, elde ettiğiniz gerçekleri açıklamak ve insanlığın hizmetine sunmak zorundasınız. Siyasette ise ele alınan konuda insanları ikna etmek gerekir ki bu aşamada bazen kandırmanın da söz konusu olabileceği gerçeği vardır. Siyaset ve bilimin farklarını ortaya koymak için konuyu biraz daha açalım; bilimde kısaca doğadaki canlı ve cansız varlıklar ve bu arada insanlarla ilgili gelişmelerin nedenlerini anlamaya çalışmaktayız. Siyaset ise daha ziyade bir uygulama alanıdır. Bir insan topluluğunu istenilen bir davranışa getirmek, onları öngörülen yolda harekete geçirmek için, söz ve eylemle yapılan girişimlerin toplamıdır (2). Sonuçta bilim ve siyaset arasında konu ortak olsa da temel bir yapı farkının olduğunu görüyoruz. Siyaset bir sanattır ve siyasiler amaçlarına varmak için öncelikle halkı ikna etmeleri gerekir. Hiç kuşku yoktur ki siyasette başarının ilk basamağı budur. Siyasiler, halkı inandırma çabasında bilim ve teknolojinin bütün veri ve araçlarından en geniş şekilde yararlanmak isterler. Özellikle iletişim alanında sağlanan yeni teknolojik araçlar yanında sosyal bilimlerde ve özellikle sosyal psikolojide sağlanan ilerlemelerden, anketlerden faydalanırlar. Bunlarla birlikte siyasetçi kendi deneyimlerine dayanarak ortaya koyduğu davranışları ve sonuç alıcı yöntemleri ile başarılı olmaya çalışır. Ancak siyasetin ikinci bir basamağı daha vardır; Taahhüt ettiklerini yapma aşaması. Bu aşamada da siyasiler bilim ve teknolojinin gelişmelerinden faydalanırlar.
Tarihsel gelişim sürecinde bilim ve sanattaki gelişmeler toplumsal gelişme ve değişimleri, dolayısıyla siyaseti de yönlendirmiştir. Bunun en güzel örneği Rönesans’la olan aydınlanmadır. Rönesans ile orta çağın karanlıkları aşılmıştır. Türk Dil Kurumu Sözlüğüne baktığımız zaman; Rönesans, XV. yüzyıldan başlayarak İtalya’da ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde, hümanizmin etkisi ile ortaya çıkan, klasik ilk çağ kültür ve sanatına dayanarak gelişen, bilim ve sanat akımı olarak tanımlanır (3). Rönesans kapsamındaki değişim bir günde ansızın ortaya çıkmamıştır. Aslında bu bir süreçtir ve tam başlangıç ve bitişini tayin etmek mümkün değildir. Genelde İtalya’da başlandığı söylense de bazı kaynaklar ilk hareketlerin Fransa’da olduğunu iddia ederler.
Rönesans’a öncülük eden olayların başında şüphesiz Katolik kilisesine karşı olan çıkışlar ve teoloji alanındaki ilerlemeler gelmektedir. Teoloji, ilahiyat, Tanrı Bilimi demektir. Tanrı kavramı ve din olgusunu sistematik olarak ele alan disiplindir Temel konusu doğaüstü güçlerdir. Rönesans dini, felsefi, edebi ve özellikle hümanizm konusundaki gelişmelerle çok önemli bir değişimi işaret ederken, bilimsel alandaki gelişmeleri de gözden kaçırmamalıyız. Önemli bir gelişme matbaanın bulunması, barutun kullanıma girmesi ile savaşların mahiyetinin değişmesi, Portekizlilerin Hindistan’ı, Kristof Colomb’un Amerika kıtasını keşfi, Copernicus’un evrenin tanımını yeniden yapması ve nihayet 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından fethi ile birçok Yunanlı ve Bizanslı bilginin Avrupa’ya yayılması Rönesans’ı tetikleyen olaylardır. Bilimsel gelişmeler konusundaki değişimleri, izninizle kendi alanım olan tıbbi gelişmelerden bir örnekle sürdürmek istiyorum. Katolik kilisesinin diseksiyonlar konusundaki yasaklarının aşılması ve sanatta realizme yönelim, anatomik bilgilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Anatomi, tıpta esastır ve her bölüm için temel bilgidir. Kısa zamanda, çeşitli diseksiyonlara dayanan realist çizimler gerçekleştirilmiş, kitaplar hazırlanmıştı. Bunun gibi sağlıkta birçok konuda gelişmeler birbirini takip etmiş ve pozitif bilime dayalı yeni bir sistem ortaya çıkmıştır (4).
Reform ya da reformasyon dinde yenileşme hareketini ifade eder ve köhne bir zihniyetin esir aldığı dini yaşantıya yeniden bir şekil verme, onu yeniden düzenleme hareketi anlamına gelir (5). Halkın yaşam şeklindeki değişiklikler, diğer insan ve çevre ile olan ilişkilerine de yeni boyutlar kazandırmaktadır. Bu değişim, siyasette de yansımalar bulmaktadır. Ülkeler arası savaş ve barış anlaşmalarının gerçekleşmesinde etkili olmaktadır. Siyaseten güçlü ülkeler, bilim ve teknolojik gelişmelerden en fazla faydalanandır. Özetle siyaset ve bilim yakın ilişkiler içinde görünmektedir.
Konuya tam ters yönde bakarsak, “siyaset bilimi nasıl etkileyebilir? ” sorusuna yanıt vermemiz gerekir. Bilim insanlarının çalışmaları için her şeyden önce özgür olmaları gerekir. Deney ve gözlemleri için maddi destek ve uygun bir çalışma ortamına ihtiyaç duyarlar. Araştırma konularına kısıtlama getirilmemeli ve sonuçlarını serbestçe açıklayabilmelidirler. Siyaseten liyakate uyulmadan yapılan atamalar ve yurdumuzun her iline üniversite kurulması gibi popülist yaklaşımların, bilim yuvaları olması gereken üniversitelerde ortaya çıkardığı olumsuzlukları günümüzde üzülerek izlemekteyiz (6, 7). Araştırmaya ayrılan bütçelerin yetersizliği de bunun önemli bir göstergesidir.
Kaynaklar:
1-Erdem Aydın. Dünya ve Türk Tıp Tarihi. Güneş Kitabevi.2006.S.107
2-Erdal İnönü. Anılar ve Düşünceler. 1. İdea 2008. S.457
3-Türk Dil Kurumu Sözlüğü. 2008.
4-Prof. Dr. Önay Yalçın. Geçmişten Günümüze Ürojinekoloji. İstanbul Tıp Kitabevleri. 2021. S.28
5-Mustafa Yıldırım. Rönesans ve Reformasyon. KAREFAD & ÇAKÜ Edebiyat Fakültesi Dergisi/ Journal of Faculty of Letters: Cild/Volüm:8 Sayı/Number1: 2020 S:184-210
7-https://www.akademikakil.com/universitelerimiz-ve-bilim/oyalcin/