Bilim yapmak bilim yapmak isteyenin yaşam tarzı olmalıdır. Bilim yapma arzusu insanda doğuştan gelen bir olgudur. Bu olgu , çalışma ve eğitimle beslenir. Bu tip insanlarda bilgiyi araştırmak ve bunun için çok okumak, onların günlük uğraşları olmaktadır. Bu bakımdan araştırıcılık kapasitesi olan ve her şeyden önce kitabı çok seven ve hatta onu en yakını gibi gören insanın bu özelliği en önemli karakteri olmaktadır. Nitekim bilimsel araştırma yapmayı seven bir kişi, onunla 24 saat yaşayan ve bunu zihninde devamlı olarak tutan ve günlük aktivitelerinde onu düşünen insandır. Bu onun yaşam tarzıdır. Bu durumun akademik bir kadroda olmakla veya bir öğretim kurumunda çalışmakla bir ilgisi yoktur. Çünkü bu içten gelen bir duygudur ve kişide doğuştan olan ve sonra diğer olgularla beslenen bir sevgi ve bağlılık yumağıdır.
Öyle insanlar vardır ki üniversitede veya akademik bir kurumda olmamalarına rağmen kitaba ve okumaya bağlılıkları imrenilecek durumdadır. Bu tip insanlar yalnızca kitap okumakla kalmaz, aynı zamanda onlarca kitap, dergi ve buna benzer bilgi materyalini ömürleri boyunca biriktirmiş ve onların koleksiyonlarını yaparak özel kütüphanelere sahip olmuşlardır. Kitapları için daire veya ev ayırarak buraları sadece ve sadece onlar için döşeyen insanlar bazen toplumda yadırganmaktadırlar. Çünkü yadırgayanlar okumanın ve kitabı sevmenin derinliğine varamamışlardır.
Bugün bazı üniversite mezunu kişilerin ilme, araştırmaya ve kitaba merakı ve sevgisi olmamakla beraber akademik kariyere yalnızca bir kadro buldukları için girmeleri üzüntü vericidir. Çünkü akademik kariyer, bilim yapma olgusunu doğuştan taşıyan, kitabı ve araştırmayı çok seven ve bunu yaşam tarzı olarak gören kişilerin yeridir. Nice öğretim üyeleri ve asistanlar biliyoruz ki ünvanlarını aldıktan ve hatta doçentlik, profesörlük gibi yüksek aşamalara geldikten sonra kitabı, kalemi ve araştırmayı bırakmakta ve hatta kitaplarını dağıtmakta ve emekli olunca da bunlardan tamamen kurtulmaktadırlar. Halbuki memuriyetten emekli olunur ,ama ilimden emekli olunmaz. Memuriyetten zamanı gelince emekli olmuş bazı hocalarımız ilim yapmaya, kitap okumaya ve yazmağa devam etmektedirler. Geçenlerde çok değerli ve yeni emekli olmuş bir öğretim üyesi hocamız, ilim yapmaya devam ettiğini, ilimden değil, öğretim üyeliğinden emekli olduğunu söyleyerek bu durumu çok güzel ifade etmiştir. Yine öyle insanlar vardır ki, akademik kariyer dışında olup bilimsel araştırma ve kitap sevgisi ile dopdoludurlar.
Ben bir insanın ilim yapma ve araştırma sevgisini kitaba verdiği önemle ölçmekteyim. Bilimsel araştırma yapmayı içtenlikle sevenler, kitabı yakın arkadaşı olarak gören ve hatta onunla yaşayan ve bunu bir yaşam tarzı olarak görenlerdir. Bugün internet dünyasında sanal dünyada gezinerek kaynak bulmak ve sanal dünyada araştırma yapmaya çalışmak bugünün yeni yetişmekte olan araştırıcılarının adeta günlük uğraşı olmuştur. İnternet, araştırmada ve iletişimde büyük kolaylıklar sağlayan bir bilgi ağıdır. Ancak kitabı, dergileri ve çeşitli yayınları kütüphanede tarayarak bulmak ve onları incelemek gerçek ilim yapmanın temelidir. Kütüphanenin ve kitapların o kendine has havası ve kokusu , ilme ve kitaba bağımlı insanı kendine çeker ve araştırma zevkini aşılar. Bundan 10-15 yıl öncesine kadar kütüphaneler, bu tip araştırıcılarla dolu idi. Ancak bugün internet olayı insanı kütüphaneden uzaklaştırmakta ve yeni asistanlar, araştırıcılar, geleneksel kütüphanede araştırma yapma alışkanlığını kazanamamaktadırlar. Ancak kitap sevgisi ile dolu olan bir araştırıcı mutlaka kütüphanede çalışmak ve okumak isteyecektir. Kütüphaneler insanların kültür evleridir ve bilimle dolu hazinelerdir. Bu hazinelerin değerini en iyi kitap sevgisi ve bilim aşkı ile dolu insanlar bilirler.
Bu bakımdan bu hazinelerin değerini bilmek ve onlardan yararlanmak insan yaşamının en değerli uğraşı olarak karşımıza çıkarlar.