ADALETİN ÜSTÜNLÜĞÜ ve BİLİM
Adalet nedir diye baktığımıuzda, en geniş anlamda, hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tarifini ve bunun tartışmasını içerir. Adalet; etik, akıl, hukuk, din, eşitlik ve hakkaniyeti de içeren birçok alana, farklı görüşlere ve perspektiflere dayanmaktadır. Temel olarak adalet felsefe, dinbilim ve dindeki genel durumu ve hukuk bilimi ve hukukun uygulanması gibi alanlarda yoğunlaşır.
Çeşitli kaynaklarda “Adalet” kavramının içerik ve değerinin kişilere ve topluluklara göre değişiklik gösterdiğini de fark ediyoruz. Adaletle ilgili ilk teorilerin Platon tarafından ve Aristoteles tarafından ortaya konulduğu ortaya çıkmaktadır. Aristotales “Nicomachean Ethics” adlı eserinde adalet kavramından bahsetmektedir. Aslında tam da burada, benzer bir kavram olarak karşımıza “Etik” kavramı da çıkmaktadır. Etik doğru davranışlarda bulunmak, doğru bir insan olmak, ve değerler hakkında düşünerek hareket etmektir. Etik teriminin Yunanca “kişilik, karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türediği ifade edilmektedir. Her ne kadar birbirlerinin yerine kullanılsalar da adelet, ahlak ve etik farklı kavramlar olarak da değerlendirilebilir. Çeşitli kaynaklarda “Etik” daha çok felsefenin bir alanı olarak doğru bir biçimde yaşamaya dair yapılan tartışmaları ve bu alanda geliştirilmiş ifade ve açıklamaları kapsarken, ahlak toplumsal değerler, gelenekler, varsayımlar, kurallar ve hatta yasalar üzerine kuruludur. Aslında bu konularda hala pek çok tartışma bulunmaktadır ancak Adalet temelde adil olabilmek ve hakkı verebilmeyi sağlamaya çalışır. Etik farklı disiplinlerdeki pek çok konuyu ve tartışmayı kapsamaktadır. Etik evrensel değerleri konu edindiği için insanın bütün pratiklerini içerebilen yargılar, doğrularla ve hak ile ilgilenir. Ben adalet ve etik kavramlarının biribirinin içine girdiği, birbirlerini kapsadığını ve biribirlerinden ayırılamayacağını düşünmekteyim.
Eskiden toplumsal ve bireysel değerler, bunların toplumdaki ilişkileri ve toplumdaki hiyerarşisi tartışılırken Batı felsefesinin ana konularından biri haline gelmişti. Bugün ise etik aynı zamanda gelenek veya davranış anlamına gelen ‘ahlak’ ile çok ilgili bulunur ancak daha kişisel bir düzeydedir. Nietzsche, Santayana ve Russell gibi ahlakçılar, etik değerlerin daha çok kişisel yorumlar, müzakereler veya tercihler olduğunu ve doğru veya yanlış olduğu kanıtlanabilecek genel ilkeler olmadığını iddia ederler. Bir çok kişi etiği soyut bir disiplin olarak değil, geleneksel değerler yeni gerçeklerle karşı karşıya kaldığında ortaya çıkan farklı görüşlerle başa çıkmanın bir yolu olarak yorumlamaktadır.
Bilim adamları eskiden bilimin pratik çözümler getirmesiyle çok ilgilenmiyorlardı. Bilginin ilerlemesinin iyi ya da kötü olarak kabul edilemeyeceğini belirterek bilimin tarafsızlığını ilan ettiler. Bu bağlamda bilim, uygulamalardan ve hatta sonraki kullanımları bakımından daha önemli hale geldi. Endüstriyel araştırma ise aynı bilgiye dayanmasına rağmen tamamen pratikliğe ve hızlı çözüme odaklanmaktadır. Sonuçta bilim kendimizi ve doğayı tarafsız olarak anlamayı ve bundan faydalar edinmeyi amaçlamıştır. Burada adalet ve etik yine karşımıza çıkmaktadır. Gelinen noktada etik ile lgili tartışmalar her zaman olmuştur. Akademide bilim adamları çalışmalarının olası sonuçları ve endüstride getirdiği çözümler günümüzün en öenmli konuları haline gelmiştir. Genellikle akademisyen araştırmacılar, öğrencilerini etik sorunlar hakkında bilgilendirmeye daha hazırlıklıdır. Bilim etiği kişisel bir sorun değildir, tüm bilim adamlarını kişisel ve aynı zamanda genel düzeyde içeren kolektif bir sorundur.Bilimsel bilginin ve yeni teknolojilerin sürekli olarak değerlerimize meydan okuduğu bir dünyada yaşıyoruz. Hepimiz günlük hayatımızı yaşamalı ve medeniyetimizde yerleşik olan insan onurunun temel değerlerine dayalı uğraşlar, kararlar vermeliyiz. Bilim adamları buna bir istisna değildir. Aksine, bu tartışmaya katkıda bulunmak için özel bir çaba gösterme zorunluluğu olduğuna inanıyorum, çünkü bu etik ikilemleri yaratan konular hakkında genellikle daha fazla bilgiye ve daha temel bilgilere sahip kişilerce değerlendirilmelidir ve yol gösterici olunmalıdır.
Bilimde adalet, etik ve ahlak kurallarına uygun olarak çalışmaların başlatılması, gerçekleştirilmesi ve sonuçlarının paylaşılması gerekir. Bilim insanı bu kavramların toplamından gelen güç ve inançla çalışmalarını gözlemlerini taraf tutmadan yapmalıdır. Burada sadece kişiler insanlar değil, verilerin hatta deney veya örneğin hayvan guruplarının haklarından veya verilerde adaletli davranmaktan bahsetmeyi istiyorum. Bilim insanı gerçeği aradığına göre, deney sonuçlarında özellikle adeltli olmalı taraf tutmamalıdır. Örneğin yeni geliştirdiği bir ilaç ya da etkin maddenin var olanlardan üstünlüğünü test etmek üzerine çalışan bilim insanı yeni olanın tarafını tutarak sonuçlarda ayırım yapmamalıdır. Ülkemizde bilimde adalet, etik ve ahlak kavramları dile geldiğinde hemen herkesin aklına kişiler ve insanlar üzerinden bir şeyler geliyor. Halbuki bence esas düşünülmesi gereken yapılan bir çalışmayı tek bir proje veya çalışma olduğu halde parçalara bölerek daha fazla yayın çıkarmaya çalışmak, yeni geliştirilen ilaçların, yeni ekstrelerin her zaman diğer deney gruplarına üstün gelmesi veya kötü deney sonuçlarını gruptan çıkararak daha anlamlı sonuçlara gitme çabasında etik ve adaletten acaba uzakta mıyız? Bence esas bunları düşünmemiz gerek. Ben bilimde adalet ve etiği buralarda da düşünmemiz ve değerlendirmeden uzak durmamamız gerektiği inancındayım. Şöyle bir kendi hayatımdan önceki dönemlere ait kesitleri gözümün önünden geçirdiğimde ilk başta deneysel hata zannettiğim bazı sonuçların çok önemli mekanizmalar nedeni ile öyle sonuçlar vardiğini çok sonraları anladığım günleri görüyorum. Bu nedenle verileri ayıklamak, onlardan bazılarına daha fazla şans vermek veya sonucu değiştirecek elemeler yapmamalıyız. Adalet her zaman üstün gelir ve deneyler zaman alsa da eninde sonunda olduğu yere ait olduğu sonuca götürür araştırıcıları. Aslında tam da bu anda yayınlanan sonuçların hep olumlu olduğunu görüyoruz. Bir ingiliz arkadaşıma göre olumsuz sonuçlar olunca yayın yapmaktan ve bilimsel ortamda tartışmaktan hoşlanmıyoruz o yüzden olumlular daha fazla. Ben de böyle inanmak istiyorum.
Etik anlayış ile adalet mülkün temelidir, bilimiin felsefesi, doğru sonucu ve itici gücüdür.
Çok güzel bilimsel çalışmalarımızın olaması dileği ile. Sevgiyle kalın.
2 yorum
Bilimsel araştırmalarda araştırılan konuyu destekleyen olumlu sonuçların yanı sıra olumsuz çıkan sonuçlarında değerlendirilmesini uygun görüyorum.
Bilimsel araştırmalarda adalet, ahlak ve etik konularına önem verilmesi gerektiği detaylı olarak vurgulanmış.