Şu hayatın garipliğine bakın.
Dünyayı yönetmekte iddia sahibi olan egemen güçler, yüzyıldır gizli açık halkları uyutarak ve uyuşturarak sömürürken, günümüzde Gazze’de on binlerce çocuğu katletmekte, durumdan vazife çıkaran sözde dünyanın muhtarı ABD yöneticileri, kimse müdahil olmasın diye Doğu Akdeniz’e çıkarma üstüne çıkarma yapmaktadır.
Dünyayı kapalı bir toplum gibi ses çıkarmayan/çıkaramayan hale getiren bati emperyalizmi, susan, konuşmayan/konuşamayan, ‘’durumu bilenlerden’’ oluşan bir yapıya dönüştürmüştür.
Diyarbakır’ın Taşpınar köyünün ‘’yapay’’ kaderine ne kadarda benziyor dünyanın bu ‘’yapay’’ kaderi.
Yüzyıllardır feodal sistemin sosyolojisini hazırlayıp yapılandıran bölgenin egemenleri, aşiret sisteminin yapay sosyolojisini koruyan ve sömüren güçler, ailenin içindeki çarpık ilişkileri görmemezlikten gelmeyi politika edinmişlerdir. Kimsenin bu ilişkilere karışmaması içinde ‘’politik çıkarma’’ yapmayı da ihmal etmemişler. Bir tarihler ‘’toprak işleyenin su kullananındır’’ diyen rahmetli Ecevit’in bu söylemi hem iktidarının yıkılmasına hem de sesinin ölene kadar kısılmasına sebep olmuştur.
Demem o ki, yapay olarak hazırlanan sosyolojik yapıların ortaya çıkan komplikasyonlarını ortadan kaldırmak/tedavi etmek mümkün değildir.
Ancak, doğal olan sosyolojik yapıların analizi yapılarak çözüm yöntemleri geliştirmek geçerli olabilir.
Narin cinayetinde olayların akışından hareket ederek doğal bir analiz yaparsak şöyle diyebiliriz:
Amca egemen bir güç, köyün tartışılmaz otoritesi.
Ailenin de tartışılmaz otoritesi. Aşiretin yapay sosyolojisi bunu gerektiriyor. Aile içinde çarpık ilişkileri gözleyen Narin’in çocuk olarak yalan söylemesinin mümkün olmadığı bilinen bir durumdur. Aile reisinin otoritesini sarsacak olan böyle bir gözlemcinin ortadan kalkması kapalı toplumların ve bazı aşiret sistemlerinin beka meselesi olacak kadar hayatı değeri olan bir meseledir.
Uyuşturucu kullandığı söylenen ve cezai sorumluluğu daha düşük olan bir aile içi bireyin, kardeşin korunması ve yapay sosyolojinin gereği olarak kızların feda edilmesi, geleneğin eğilimi niteliği taşıdığından, kardeşin kardeşi öldürmesinden çok, öldürülenin yok edilmesinin köle gibi görülen insanlara fatura edilmesi, olayın akışına uygunluk açısından daha tutarlı bir iddia olarak görülebilir.
Gücü zayıf bir uyuşturucu kullanıcısının Narin’i susturmaya çalışması ve Narin’in tırnak izlerinin, diş izlerinin, avucundaki ve üzerindeki kıl bulgularının ağabeyin üzerinde gözlenmesi cinayet olayının en açıklayıcı senaryosu olarak değerlendirilebilir.
Cesedi ortadan kaldırıp suyun içine gömme eylemi ise otorite olan amcanın emri doğrultusunda Söyleneni yapmaya göre koşullandırılan işçinin üstlendiği bir ‘görev’ olmuş olabilir. Kardeşini susturmak ve bağırmasını engellemek niyetiyle hareket eden ağabeyin, boğulmadan bırakması ve taşınma esnasında ölmüş olması da muhtemeldir.
İnsanlık geldiğimiz zaman diliminde öncelikle özgürlük mücadelesini başarıya ulaştırmalıdır; evrensel çapta emperyalistler ve sömürücülere karşı.
Ulus devlet çapında, sömürenleri görmemezlikten gelen ve özgürlükleri engelleyen politikacılara karşı.
Aile çapında, insana insan olarak bakıp saygılı olmayı engelleyenlere karşı.
Birey olarak, insan olmanın yaradılıştan haklarda eşit olmayı gerektirdiğini görmemezlikten gelenlere karşı.
Mücadeleyi verebilmek için insanlığa yapay bir düzen yerine doğal bir düzen (Doğal Dünya Düzeni) sunabilmeliyiz.
Yolumuz aydınlık olsun.