Hekimlerin mesleklerini icra ederken, gerek duyulan asgari bilgi ve beceriye sahip olup olmadıklarını ölçme sorumluluğu, öncelikle onları istihdam eden kurumlara, akreditasyon kurumlarına, tabip odası gibi mesleki kuruluşlarına, uzmanlık derneklerine ve Sağlık Bakanlığı gibi resmi kurumlara ait olmalıdır. Tıp çok hızlı gelişen bir bilim dalıdır. Tıbbi bilgilerin yarılanma ömrünün bir kaç yıla kadar indiği söylenmektedir. Bu kadar hızlı değişen bilgilerle icra edilen bir meslek mensubunun, devamlı kendisini yenilemesi gerekir. Oysa, ülkemizde hekimler, tıp fakültesinden mezun olduktan sonra, ölünceye kadar hekimlik yapma yetisine sahip olmaktadır.
Bundan da öte, altyapısı ve kadrosu yeterli, eski bir fakülte ile, yeni kurulmuş, daha eksikliklerini giderememiş bir fakültede aynı kalitede hekim yetiştirildiği varsayılır. Çünkü her ikisine de aynı yetkileri sağlayan birer diploma verilir. Oysa gelişmiş ülkelerde, hekimler tıp fakültesinden mezun olduktan sonra, ülke çapında her yıl düzenli aralıklarla yapılan mesleki yeterlilik sınavlarına girerler. Bu sınavlarda başarılı olup yeterlilik belgesi aldıktan sonra, kendilerine hasta muayene etme yetkisi tanınır. Aksi taktirde, tıp fakültesi mezunu olmalarına ve hekim unvanı taşımalarına rağmen hastaya ellerini süremezler. Bu uygulama, farklı fakültelerden mezun olsalar bile, tüm hekimlerin standart bir bilgi düzeyine ulaşmış olduklarının kanıtlanması bakımından çok yerindedir. Aldıkları bu belge, sadece 5 veya 10 yıl süreyle geçerlidir. Sürenin sonunda yeniden aynı sınava girip değişen, gelişen ve yenilenen mesleki, güncel bilgilere sahip olduklarını kanıtlamak zorundadırlar. Üstelik ikinci, üçüncü kez sınava girebilmeleri için, mezun olduktan sonra mesleki bilgi ve becerilerini geliştirebilmek üzere yeterli kredi karşılığında mezuniyet sonrası eğitim aldıklarını belgelemek durumundadırlar. Üniversiteler, uzmanlık dernekleri, tabip odası benzeri kuruluşlar her yıl hekimler için bu amaçla mezuniyet sonrası eğitim programları açarlar. Hekimler para ödeyerek ve işlerinden zaman ayırarak, bu programlara (kurs, seminer, panel, sempozyum, kongre vb.) katılıp, gerekli kredileri kazanırlar. İnsan sağlığına önem verilen bir ülkede, bir hekim tıp fakültesinden aldığı diploma ile 40-50 yıl boyunca hekimlik yapamaz.
Bizde ise durum içler acısıdır. Her 3-5 yılda bir çıkarılan öğrenci afları sayesinde, tıp fakültesine kayıt yaptırma hakkı kazanan hemen her öğrenci, eninde sonunda hekim olur. Mezun olduktan sonra ise, hiç bir kurum veya kişi, hekimlerin hekimlik mesleğindeki bilgi ve becerilerini ölçmez. Ancak, şikayet konusu olan bir tıbbi hata söz konusu ise, hekimin ihmali olup olmadığı araştırılır.
Ülkemizde uzmanlık dernekleri, tıp fakülteleri veya tabip odaları gibi kurumlar, hekimlere dönük bazı eğitim programları düzenlerler. Herhangi bir ulusal planlama dahilinde olmaksızın gerçekleştirilen bu programların hangi gerekçelerle, hangi önceliklerle ve hangi taleplerle organize edildiği açık değildir.
Olumlu bir gelişme olarak belirtmek gerekir ki, bazı programlar Türk Tabipleri Birliği’nce (TTB) kredilendirilmektedir, ancak hekimlerin aldıkları kredi, pratikle hiç bir işe yaramamaktadır. Bu programlara katılan hekimlerle, katılmayan hekimler arasında uygulamada hiç bir fark yoktur. Son bir kaç yıldır, bazı uzmanlık dernekleri hekimler için yeterlilik sınavları organize etmek üzere çalışmalar başlatmışlardır ve ilk sınavlar yapılmaya başlamıştır, ancak bu uygulamaların yasal alt yapısı olmadığından hekimlerin bu sınavlara katılımı da tamamen kendi isteklerine bağlı olmaktadır. Alınan belgenin ise, şu anda hekime bir getirisi yoktur.
Sonuç olarak siz, karşınızdaki hekimin mesleki bilgi ve becerisinden asla emin olamazsınız, Ülkemizde onu istihdam eden sağlık kuruluşu ya da sigorta şirketi veya tabip odası gibi bir sivil toplum örgütü de size bu konuda güvence verecek bir denetleme yetkisine sahip değildir. Bu durumda işiniz şansa kalmış demektir. Bu durum, Avrupa Birliği sürecindeki Türkiye’ye yakışan bir görünüm değildir. Ülkemizde de diğer gelişmiş ülkelerdeki gibi, hekimlerin mezuniyet sonrası eğitimlerini düzenleyen mevzuat oluşturulmalı, mezun olan hekimlerin yeterlilik sınavlarına girip başarılı olma zorunluluğu getirilmeli, belirli aralıklarla mesleki yeterlilik belgeleri yenilenmelidir.