Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık; “fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam bir iyilik hali” olarak tanımlanmaktadır. Sağlık konusu tarih kadar eski ve köklü, tedavi (sağaltım) sorunu canlılar tarihi kadar geçmişe dayanmaktadır ve bugünün, yarının ve geleceğin temelidir.
Tarih penceresinden bakıldığında kesin olarak görülen, sağlıktan ve kaliteden hiçbir şekilde taviz verilmemesi gerekliliğidir. Yeterli, bilgili, eğitimli, sorumlu elemanları yetiştirip görevlendirmezseniz, hastalık olasılığını azaltmaya çalışmazsanız, hastalıklara doğru teşhis koyup doğru tedavi uygulamazsanız hastayı, hastaları ve toplumu kaybedersiniz. Bir toplumu, bir uygarlığı tamamen ortadan kaldırabilmek için bazen bir mikrop, bir salgın yeterli olmuştur.
Günümüzde çok sayıda kamu ve özel sağlık kurumu açılmış durumda. Arz-talep dengesi bir yerlerde oturana kadar bu durum sürecek. Çok sayıda sağlık çalışanı sürekli yer değiştiriyor, özellikle önemli bir kısmı yabancı sermayenin eline geçmiş özel hastaneler ve vakıf üniversiteleri, yetişmiş, nitelikli, eğitici özelliği olabilen popüler isimleri topluyorlar. Küçük ve orta boy özel sektörün “hasta” yarışına döner sermayeyi güçlendirmek, zarar etmeme, performans, küçülen pasta gibi nedenlerle kamu kurumları da girmiş durumda. Kamu ve özel kurumlara sağlık anlamında güven ve gereklilik sorunu ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor. Alanın büyüklüğü, çok sayıda iç ve dış faktörlerin etkisi ve (vahşi) piyasa kurallarının etkinliği nedeniyle sektör oldukça karmaşık, denetlenmesi ve temel özellikleri ve çerçevenin standardize edilmesi güç durumda. Özellikle nitelikli eleman sorunu sektöre eleman yetiştiren kurumların içinde yaşadığı sıkıntılar nedeniyle büyümüş durumda ve daha da artacak öngörüsünde bulunmak yanlış değil. Tıp fakültesi hastanesini yaşatmaya çalışma, kâr-zarar hesapları, “iç ve dış tehditler” gençlerin yetiştirilme, eğitim meselesini (neredeyse) ikinci plana atmış durumda. Kamu ve özel hastaneler “nitelikli eleman “yetişmezse nereden eleman bulacak? Birkaç özel hastane de ithal hekim ile durumu idare etse de sayısız “diğer” sağlık kurumları ne yapacak? Buraya gelen hastalar ne olacak?
İki temel soru ve sorun büyüyerek önümüzde durmakta; 1- Nitelikli eleman sorunu, 2- Denetim ve kalite.
Sağlık ve sağlık elemanı eğitiminin ne olduğu dünyada ve ülkemizde yoğun olarak tartışılmış ve belli sonuçlara ulaşılarak kurumsal ve kurallar yönünden sistematize edilerek tüm ilgili birimler az veya çok bilgilendirilmiş olmasına karşın çeşitli kafa karışıklıklarının olduğu uygulamaların teoriden çok uzak olduğu sıklıkla görülebilmektedir. Çok etkileyici ve yararı tartışılmaz kuralların, yöntemlerin, çekirdek eğitim programlarının, ulusal ve uluslararası standartların ne kadarı uygulanabilmektedir? Uygulanması zorunlu olanların ne kadarı “en uçtaki” öğreten-öğrenen ilişkisine yansıyabilmekte, “kâğıt üzerinde” uygulanmış-uygulanmakta gözükmektedir. Bunun çok çeşitli nedenleri olabilir, ancak sonuçta tüm “eğitim veren” kurumlardan mezun olanlar geri dönüşsüz bir şekilde sağlık sistemine katılıp karar verici olacaklardır.
Denetim ne kadarıyla idari-ticari-siyasi etkilerden uzak yapılabilmektedir? Vatandaşın giderek artan güven sorunu nasıl giderilebilecektir? Henüz yasaları tam olarak bilemeyen -bir şekilde tam anladığında sağlık çalışanları için kabus dolu günler, ağır-acil hastalar için felaket dolu günler çok uzak değil, zaman zaman kaba kuvvetle sağlık çalışanına tepkisini yönelten vatandaş nasıl ikna edilecek?
Yukarıdaki temel iki sorun ve bağlı sorunlar (eğitim karmaşası, sayı ve kadro sorunu, nicel ve nitel yetersiz öğretim üyeleri, Etik ve bilimsellik dışı yanlış uygulamalar, yaklaşımlar endikasyon ve uygulama karmaşası, subjektif yaklaşımlar, kural dışı uygulamalar, ticari baskı, iş korkusunun getirdiği sorunlar, endüstri ve ticari kurumlar ile ilişkiler, doçentlik sınavının adil ve şeffaf olmaması, mesleki yeterlilik sınavının belirsizliği, ceza yasalarının getirdikleri, vicdan-cüzdan-ceza arasında sıkışan ve yalnızlaşan hekim, yardımcı sağlık personelinin sorunları, üzerinde önyargısız ve objektif çalışmaların yapılması ve sonuçların belirlenerek bir an önce uygulamaya geçilmesi her zaman olduğundan daha acil bir durum olarak karşımızda durmaktadır.