Doğruya doğru yanlışa yanlış demeye alışmamış toplumlarda doğruyu doğru anlamak doğru kabul edilmez.
Bu durumun gerçek sebebi güven bunalımıdır.
Güven, insana saygıdan başlar, etik değerlerin yaşanmasıyla test edilir, birliktelik oluşturularak sonuçlanır.
Ne yazık ki toplumumuzda güven bunalımının parametreleri halen yürürlükte.
Eğitime bile yansımış.
Üç yanlış bir doğruyu götürür.
Yöntem olarak seçilmiş.
Öğrenciyi değerlendirmekte kullanılmış.
Oysa doğru doğrudur!
Yanlış yanlıştır!
Doğruya doğru yanlışa yanlış diyelim.
Sağlık Bakanlığının Antalya’da 15-17 Ocak 2010 tarihleri arasında düzenlediği “Uzmanlık Eğitim Müfredatı, Standartları ve Rotasyon Alan ve Sürelerinin Belirlenmesi Çalıştayı” konulu toplantıya katıldık.
Konu ile ilgili binin üzerinde bilim insanının katıldığı toplantı organizasyon açısından yeterliydi.
İlk günkü oturumlar ve görüşler nitelik ve amaç bakımından reaksiyon-aksiyon ikliminde yaşandığından yazımızın dışında değerlendirmeye alınacaktır.
Toplantının hedeflediği ikinci ve üçüncü gündeki oturumlar gerekli, yeterli ve hedefe yönelik olarak değerlendirilebilir.
Uzmanlık yönetmeliğinde yer alan disiplinlerin müfredat programlarını, standartlarını ve rotasyon alanlarını tartışan komisyonların oluşturulması ve bilim insanlarının kendi konuları ile ilgili birikimlerini raporlara dönüştürmesi yaklaşımı kutlanacak bir usuldür.
Bakanlığın ilk kez böyle bir usulü organize ederek bilim insanlarını bir araya getirip kurumsal süreci hazırlaması önemlidir.
Doğrusu, böyle birlikteliklerde usulü organizatörler, esası bilim insanlarının dizayn etmesi etik olarak da, metodoloji olarak da benimsenmelidir.
Komisyon raporlarının sonuçlanma sürecinde verilecek son kararın, ilgili disiplinlerin (dal ve yan dalların) 11 kişilik komisyon üyelerinin iradesine ve tartışma sonucu insicamı oluşturulan müfredat, standart ve rotasyon tespitlerine ters düşmesi yeni bir kaos yaratabilir.
Bu yüzden Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun hazırlanan metinleri değerlendirip komisyon kararlarına ters düşmeden süreci iyi okuyup karar vermesi beklenen bir durumdur.
Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun süreç içinde yetkisini “Usul” açısından, komisyon üyeleri de yetkilerini “esas” açısından kullanırlarsa Türkiye adına sağlıklı bir kurumsallaşma süreci başlayabilir.
Tam gün yasasının çıkması ve uygulanmaya başlamasıyla eş zamanlı bir süreç yaşanırsa binlerce bilim insanının emekleri boşa gitmez ve ülkemiz bilim dünyasında bir açılım kazanabilir.
Kaybedecek zamanımız yoktur.
En büyük sermayemiz zamandır.
Sevgi ve saygılar.
12
önceki yazı