Bilmem, siz nelere dikkat edersiniz, ben bir eve ilk kez gittiğimde öncelikle şu üç şeye bakarım. Duvardaki resimlere, yerdeki halılara, kütüphane ve etrafta bir kitap ve gazete bulunup bulunmadığına.
Mobilyalar, perdeler, vitrindeki kristaller, porseleneler, küçük objeler, tavandaki avizeler, onlar benim hiç dikkatimi çekmezler. Herkesin, her ailenin kendine özgü beğeni ve tercihleri vardır. Hepsine de, saygı duyarım. Oturduğum koltuk rahat olsun, o bana yeter.
Duvardaki resimler, yerli, yabancı bir ressamın, hele de aileden birinin eseriyse, özellikle onlarla çok yakından ilgilenirim. Daha oturmadan, önüne geçip bir süre izler, sonra da resimle ilgili bazı sorular sorarım. Resimlerin ışıklandırmalarının olması da ayrıca dikkat çekicidir. Çok ünlü bir ressamın, artık müzede korunan o hepimizin bildiği çok ünlü eserinin, genç ve yetenekli bir ressamımız tarafından imitasyonunun evlerimizde bulunması bile, bence çok değerlidir. Duvarlarda, sehpalarda ve küçük objelerde Atatürk resmini arar gözlerim. Sonra aile fertlerinin fotoğraflarını, tek tek inceler, sorular sorarım.
Koltuğa yerleşince, sohbet aralarında yerdeki halıları incelerim. Gençlerimizin çoğunluğu, maalesef halıdan çok fazla anlamıyor, halılarımıza gereken önemi vermiyor. İşleri zaten yoğun, evleri yatakhane olarak kullandıklarından, dekorasyona, çok fazla önem vermiyorlar. Yerlere, renk ve tüylerine bakıp, ufacık, hatta bir yoz halıyı* özensizce seriveriyorlar. Bana şahsen, el dokuması mı, makine halısı mı diye sorulacak olsa, tercihim daima el emeği halılarımızdan yana olmuştur.
Halı, biz Türklerin, tüm dünyaya armağanıdır. Büyük müzelerin, özel halı bölümleri vardır. Halıların çoğu, Türkiye, İran, Pakistan ya da Afganistan’dan gelmiştir. Bir zamanlar bizim kasabamız da, halı imalathanesi gibiydi. Çocukluğum halıcı dükkanları, örnekçiler, halı tezgâhları ve kirkit sesleri arasında geçti. ‘Gördes Düğümü’ mü, yoksa ‘acem düğümü’ mü, atkısı çezgisi yün olanı mı, yoksa atkısı yün, çezgisi pamuk olanı mı, kök boyalı olanı mı, büyüğü mü, yoksa küçük olanı mı, Hereke, Kafkas, Ladik, Bünyan, Yağcıbedir, Isparta, Uşak vb. hangisi daha makbul ve kıymetlidir? Hepsi bir yana, Sibirya’da buzullar içinde bulunmuş, Sen Petesburg ‘Helmitage müzesi’nde sergilenen, dünyanın en eski halısı olan ‘Pazırık halısı’ndan başlayıp, halı konusunda saatlerce konuşup tartışabilirim.
Makine halısı çıktığından beri, kasabamız Simav’da, ne bir halı dükkanı, ne halı tezgahı, ne de sokaklarında kirkit sesleri kaldı. Bir süre önce, Isparta’yı ziyaretimizde, şehirde halı dükkanı göremediğimizde de çok hayıflanmıştık. Dükkanlarda halı yerine, sadece gül ve gülle ilgili turistik olarak ne varsa onlar bulunuyordu.
Ankara Kazan’da, bir dostumuzun evindeki halıların desen ve renklerine bayılmıştık. Remzi usta, ‘biz, halı memleketi olan Kayseriliyiz, bu yüzden halıyı çok severiz, ayrıca oto boyacısıyım ve renklerden de iyi anlarım’ demişti. Merakımdan, bir başka komşumuzun ilk defa gittiğimiz evlerindeki halılar ve desenlerini incelemek için, bodrumundan çatısına kadar her odadaki halıyı, hatta koridorlardaki yollukları bile tek tek inceleyip, resimlerini çekmiştim. İkisi de rahmetli oldu, nurlar içinde uyusunlar.
Son olarak, varsa salondaki kütüphanenin önüne geçip, tek tek bütün kitapları incelerim. Yerime döndüğümde de, ev sahibinin halen okumakta olduğu ve sehpanın üzerinde duran kitap ve dergiler hakkında bilgi sahibi olurum. Arada bir gözüm kaysa da, açık, kapalı oradaki televizyona bakmamaya çalışırım. Fonda dinlendirici bir müzik, sohbet de siyaset ve dedikodu dışındaysa, hangi konularda olursa olsun, bahçe, çiçek, meyve dahil, yeni bilgileri dinlemeyi ve öğrenmeyi severim.
Size de, yerdeki halı, duvardaki resim, ve kütüphanenizdeki kitapları, benim gibi meraklı birinin bakıp incelediği gibi, bir başka gözle yeniden bakıp değerlendirmenizi öneririm. Onların önemi, düşündüğünüzden çok daha fazla olabilir. Kimbilir, günün birinde sizin eve de konuk olarak gelerek, yerinde inceleyebilirim.
Yunus Emre’nin dediklerine kulak verelim:
Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var, biraz da sen oyalan.
Günün birinde, malı mülkü bırakıp gideceğiz de, ‘mal canın yongasıdır’ da derler. Onlarsız da yaşanmıyor. Ülkemizde depremler her zaman olacaktır. Bunun bilincinde olarak, artık, depremlere çok daha dayanıklı binalar yapmalıyız. Dersimizi çok acı şekilde aldık. Bu işin hiç şakası yok. Depremlerde kaybettiklerimizi, dostlarımızı rahmetle anıyorum. Yakınlarını, en sevdiklerini, canlarını, evini, barkını malını mülkünü, ziynetini, anılarını, hayvanını, arabasını, zahiresini, traktörünü, özetle her şeyini kaybederek, çok zor koşullarda yaşamak durumunda kalan depremzede vatandaşlarımıza da Allahtan sabırlar dilerim. Acınızı tüm kalbimizde hissediyoruz. Ülke olarak seferberlik ilan ettik. Yıkılanları yeniden yapmak, hatta eskilerinden çok daha iyilerini yapmak, yaraları sarıp sarmalamak artık ülkemizin tüm vatandaşlarına, kısacası hepimize düşüyor.
* yoz halı, desensiz tek renk, düz halı.
2 yorum
İlk halının Sibirya’da buzulların içinde bulunup müzede sergilenmiş olması, neden ise beni heyecanlandırdı . Sen Petersburg ‘a gidersem mutlaka ziyaret edeceğim.
Bilgileriniz ve emekleriniz için çok teşekkür ederim .
Saygılar sevgiler Hocam
Ben sadece evsahibinin tavrına ve karşılama şekline dikkat ederim sıcak bir karşılama yeter maalesef ev ve eşya hiç ılgimi çekmez