Eğitimin öncüsü Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenleri sadece bir meslek erbabı olarak değil, bir milletin geleceğini inşa eden mimarlar olarak görmüştür.
Öğretmenliğin kalpten bir adanmışlık hikâyesi de vardır çoğu zaman…
Bilimsel araştırmalar, öğretmenin bir öğrenci üzerindeki etkisinin, müfredat içeriğinden veya bir öğretim materyalinden daha güçlü olduğunu göstermektedir.
Güçlüdür elbet….
Öğretmenlik, sadece bilgi aktarımıyla sınırlı değildir, insan ruhuna dokunan, geleceği şekillendiren bir sanat dalıdır çünkü.
Evet, bir sanat dalıdır diyorum.
Çünkü sanat nasıl bir yaratıcılık ise, öğretmenlik de yaratıcılığı içerir.
Neden mi?
Her birey farklıdır; kendine özgü bir kimlik taşır. Öğretmen, bu farklılıkları gözeterek bireyleri şekillendirir.
Öğrenme süreçlerine estetik bir zenginlik katar.
Öğretmenlik, duygusal, entelektüel ve ahlaki gelişimlere rehberlik ederek öğrencilerin yaşamlarında derin izler bırakandır.
Bırakandır diyorum….eğer öğrencinin idolü olmayı başarırsanız işte sanatçı kimliğine de bürünmüşsünüzdür.
Yapılan çalışmalar, öğrencilerin akademik başarılarının yanı sıra sosyal ve duygusal becerilerinin gelişiminde öğretmenin rolünün belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin, öğrencilerle kurulan bağ, bireysel ilişkiler, öğrenme sürecinin en önemli faktörüdür. Bu noktada öğretmenlik, öğretim teknikleriyle sınırlı olmayan; empati ve liderlik gibi güçlü insani nitelikleri içinde barındıran bir yaşam sanatına döner.
Böylesi yüce bir kavramı üstte taşımak zordur. Herkese yakışmaz.
Kendini bu mesleğe adamış, hak etmiş ve hazmetmiş öğretmenlerin 24 Kasım’da günlerini, emeğini kutlamak için değil, onların bir toplumun geleceğini nasıl şekillendirdiğini anlamak için bir fırsattır.
Eşsiz sanatçılara ve mimarlara…
Ruha dokunduğunda, dünyayı daha güzel bir yer yapan öğretmenlerimize…..
ve
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’e.
Minnet ve Saygıyla….
2 yorum
Kıymetli hocam kaleminize yüreğinize sağlık büyük bir heyecanla okudum.Öğretmenlerimize değer,saygı,minnet ve sevgi bu kadar şeffaf ve güzel kaleme dökülebilirdi.Koca yüreğinize ve emeğinize sağlık iyi ki varsınız hocam teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.Sevgiler💐
Acı bir reçete yazmak zorundayım…
Bir zamanlar öğretmenlik, yalnızca bir meslek değil, bir yaşam rehberliğiydi. Öğretmenler topluma örnek olan, akıl ve fikir danışılan insanlar olarak görülürdü. Giyimleri, konuşmaları, tavırlarıyla toplumun tüm kesimlerine ilham veren bir konumdaydılar. Ancak, yıllar içinde öğretmenliğin değeri büyük ölçüde yıpratıldı. Öğretmen hiperenflasyonu yaratılarak, meslek yozlaştırıldı ve ne yazık ki, ahlaki kalitesi düşük bireylerin bu mesleği kitlesel bir şekilde seçmesi, doluşması bu önemli rolü daha da zedeledi.
Bir sağlık çalışanı olarak, bir hasta “öğretmenim” dediğinde, içimde tarifsiz bir endişe hissi uyanıyor. Bunun nedeni, öğretmenler arasında gözlemlediğim aşırı cimrilik, haksız bir şekilde doktora karşı duyulan kıskançlık hased ve küçümseme eğilimleri, çok bilmiş tavırlar, …. Bu davranışlar yalnızca kişisel bir sorun yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumdaki iki önemli meslek grubu arasında gereksiz bir gerilim yaratıyor. Üstelik, bazı az sayıda ilmayan öğretmenlerin maddi ve manevi saldırılara varan tutumları, bu mesleğe olan güveni daha da sarsıyor.
Özellikle “kadın öğretmenler” arasında, mesleki sorumluluklardan kaçma eğilimleri daha sık görülüyor. Öğlen arası nöbet tutmamak için rapor isteyenler, emzirme sürecinde maaş kesintisi yaşamamak adına heyet raporlarına başvuranlar… Bir öğretmene rapor verdiğinizde, bu durumun adeta bir zincirleme reaksiyon gibi yayılıp diğer öğretmenler tarafından talep edilmesi… Tüm bunlar, öğretmenlik mesleğinin sahip olduğu ahlaki temellerin ne kadar aşındığını gözler önüne seriyor.
Bugün geldiğimiz noktada, öğretmenlik mesleği erdem ve ahlaktan yoksun bireyler tarafından seçilen, puan yettiği için zorunlu olarak girilen bir alan haline gelmiştir. Bu, artık kan kaybedecek hali kalmayan, ölü bir mesleği andırıyor. Ancak bu durumu kabul edip gömmek gereklidir ve yeniden inşa etmemiz gerekiyor.
Yeni Bir Öğretmenlik Modeli Şart !
Toplumun öğretmene olan ihtiyacı, bugün her zamankinden daha fazla. Ancak bu öğretmenler, erdem ve ahlak sorunu olmayan, geçim kaygısından uzak bireyler olmalı. Öğretmenlik mesleği, yalnızca bilgi aktaran değil, aynı zamanda değerler öğreten bir rol modeli olma kimliğini yeniden kazanmalıdır. Bunun için:
Eğitimde Kalite Standartları Yükseltilmeli: Öğretmen adayları, sadece akademik başarılarıyla değil, aynı zamanda ahlaki ve etik değerlere bağlılıklarıyla da seçilmelidir.
Mesleki Tatmin Artırılmalı: Maaşlar, öğretmenlerin maddi kaygılardan arınmalarını sağlayacak bir düzeye çıkarılmalı ve böylece mesleğe duyulan sevgi, ekonomik endişelerle gölgelenmemelidir.
Ahlaki Eğitim Öncelikli Olmalı: Hem öğretmen adaylarına hem de mevcut öğretmenlere yönelik sürekli etik eğitim programları düzenlenmelidir.
Öğretmenlik mesleği, toplumun temeli olan değerleri inşa eder. Bu temelin sağlamlığı, bireylerin nitelik ve ahlaki duruşuna bağlıdır. Mesleği gömmek yerine, onu hak ettiği değeri kazandırarak yeniden inşa etmek, geleceğimiz için atılacak en önemli adımdır.