Yalnızlık, çoğu kimsenin çok korktuğu bir durumdur. Bu nedenle de yalnızlığı yermek için “yalnızlık Allah’a mahsustur” deyimi sıklıkla dile getirilir. Ancak, yalnız olmak, kişinin belirli nedenlere dayalı olarak kendi seçimi ise, hiç de o kadar korkulacak bir durum değildir. Hatta bunun bir lüks olduğu bile düşünülebilir. Çünkü yalnızlık; kimi zaman bir sığınak; toparlanmak, kendine gelmek ve zorlu uğraşlardan sonra nefes almak için bir durak işlevi görür. Bu işlevi nedeni ile anılan olgunun, her insanın zaman zaman gereksinim duyduğu bir seçenek olduğu söylenilebilinir.
İnsanların doğrudan kendilerini ilgilendiren önemli kararlar arifesinde yalnız kalmaya daha çok gereksinimleri vardır. Çünkü böyle durumlarda başkalarından yardım istenildiğinde, onlardan gelen öneriler, doğal olarak onların kendi deneyimleri, gereksinimleri ve doğruları doğrultusunda olacak ve belki de bunlara göre alınan karar, doğru bir karar olamayacak, beraberinde bazı sorunları ve mutsuzlukları da getirecektir. Bu yüzden de insanların önemli konularda kendilerine uyan en doğru ve sağlıklı kararı alabilmeleri için, başka etkilerden uzaklaşma ve yalnız başına olma gereksinimleri vardır.
Aslında “yalnızlık” pek de kolayca açıklanabilecek bir kavram değildir. Bu kavram, kişiye ve kişinin içinde bulunduğu duruma göre farklı anlamlar taşıyan göreceli bir kavramdır. Örneğin yalnızlığına son derecede düşkün olan bir kimse, bazen aile bireyleri ya da arkadaşları tarafından çevrelenmeye özlem duyabilir. Buna karşılık özgüvenden yoksun, sürekli başkalarına bağımlı olarak yaşamış, kendi yeteneklerini ve ilgi alanlarını keşfedemediği için de yapmaktan keyif alacağı bir uğraş edinememiş bir insan için ise yalnızlık, gerçekten de ürkütücü olabilir. Bu kimseler anılan nedenlerle, sürekli başkalarıyla olmak isteği gösterebilirler. Ancak doğru bir seçim yapmadan, her kim olursa olsun bir başkasına sığınılan durumlarda, sağlanıldığı varsayılan doyum ya da duyulduğu zannedilen mutluluğun gerçekliği ve düzeyi tartışılabilir. Ayrıca bu yaklaşım, başkalarına koşulsuz uyma ve sürekli başkalarının istekleri doğrultusunda hareket etme ve kararlarında kendi haklarından vazgeçme gibi olumsuzlukları da beraberinde getirebilir. Diğer taraftan bu gereksinim, ressam, müzisyen, yazar, heykeltıraş gibi sanatçılar için olmazsa olmazların başında gelir. Bu sanatçıların, zorunlu nedenlerle kendi başlarına kalamadıkları ve yaratmayı düşündükleri eserlere yoğunlaşamadıkları zamanlarda ne kadar mutsuz ve huzursuz olduklarına ilişkin bilgiler ve gözlemler vardır. Çünkü üretebilmek için insanın kendisini dış etkenlerden arındırması gerekir. Bu da ancak yalnız kalmakla sağlanabilir. Kavram bu yönüyle ele alındığında her ne kadar yalnızlık Mazlow’un insan gereksinimleri hiyerarşisinde yer almıyor olsa da, dolaylı olarak “insanın kendisini gerçekleştirmesi” basamağı ile yakından ilintilidir. Aslında söz konusu kavram ile ilgili söylenilebilecek daha pek çok şey vardır. Ancak yalnızlığa övgülerin amacı, insanların kendilerine yalıtılmış bir dünya kurmalarını desteklemek değildir. Kaldı ki, insanların kendi gereksinimlerini karşılamada güçlük çektikleri hastalık ve yaşlılık gibi durumlarda başkalarına bağımlı olma zorunluluğu da vardır. Yine duygu ve düşüncelerin paylaşımı da diğerleriyle beraberliği gerektirir. Bu yüzden, insanın her zaman çevresi ile uyum, iletişim ve etkileşim içinde olması, gerektiğinde ise yalnızlıktan yararlanmayı bilmesi yeğlenir.