Değerli meslektaşlarım. Bu yazımda size gerçeğin ta kendisi, yeni çıkmış bir kitabın öyküsünü anlatacağım.
-Sevgili dostlar, ben bir kitabım, fırından taze çıkmış, gevrek mi gevrek, sımsıcak, çıtır çıtırım. Matbaadan daha yeni çıktım. Şimdiden sizlerin kütüphane ve masalarında baş köşede alacağım yeri düşlüyorum. Siz beni, kütüphanelerinizin orta rafına şöyle bir atıverin. Ben, diğer ufak tefek kitapların arasında, kendime nasılsa kolayca yer bulurum, hiç tasalanmayın.
Çok şükür, boylu boslu ve iri gövdeliyim. Tam, 104 katlı, heyula bir gökdelenim. Yapımım neredeyse 2 yıl kadar sürdü. Kendi alanımda, rakipsiz bir rekortmenim. En boy bende, ense göbek bende, takribi 1700 sayfa, tartıldığımda birkaç okka çekiyorum.
Bu gökdelenin inşaatında, kimler çalışmadı ki. Ana bölümlerim, ülkemizin değişik yörelerinden, 140’a yakın ustanın elinden çıktı. Tüm katlarım, 14 ana grupta toplandı. Kimi duvarlarımı ördü, kimi su ve elektrik tesisatımı döşedi. Katlarımı birbirine bağlıyan, güçlü ve hızlı asansörlerim var. Beni öyle, bir iki günde bir çırpıda gezemezsiniz. Bu nedenle belirli yerlerime, dinlenmeniz için mekanlar yerleştirdiler. Beni yavaş yavaş, içinize sindire sindire inceleyip, değerlendirin. Ustalarımın, dokuzuncu ve en büyük eseri olduğumdan bana Dokuzuncu Senfoni’ adını verdiler.
Benim her köşemde, değişik boyda atölyelerim var. Atölyelerimde, çeşitli ustalar yapım, onarım yöntemlerini bir güzel anlatılıyorlar. Duvarlarımda, bol bol yapım ve imalat şemaları ve resimlerim var. Onları, beni daha iyi kavrayabilmeniz ve algılamanız için, özellikle ustalarım koydular. Artık, herkes hangi dala meraklıysa, gidip ilgili atölyelerde bilgilerini geliştirecek. Erozyon, heyelan, fırtına, su kaçakları, atık kanal sistemleri, kanlı-kansız kesim işleri, elektrik atölyeleri, alttan, üstten ince işler, freze ve planya işleri, velhasıl her konuda bilimsel atölye bende mevcut.
Şimdiye kadar sizler, daha çok yabancı ustaların yaptığı binalardaki atölyelerde gezindiniz. Çoğu, yabancı şemaları ve yapım yöntemlerini kavramakta bile zaman zaman güçlük çektiniz. Sonunda öğrendiğiniz, birkaç yöntemde karar kıldınız. Daha çok onları uygular oldunuz. Bilimin sonu olmaz demişler. Öğrenmenin de sınırı olmadığına göre, hem teorik bilgileri, hem de yöntem ve akış şemalarımı, kendimizden olan arkadaşlarımızdan görüp, öğreneceksiniz.
Geçenlerde kıdemli müteahhitlerden, Dr. Hüsamettin bey beni duymuş. Kitapçıya ısmarlamış. Aman, paketleyip getirin kimse görmesin’ demiş. Odasında, getirene parasını verdikten sonra, alelacele beni çekmecesine, kalem ve kırtasiye malzemelerinin arasına sokuşturdu. Önce çok bozuldum. Akşam el ayak çekilince, çekmecesinden çıkarıp, özenle incelemeye başladı. O günden beri, Hüsamettin beyle çok yakın bir dost olduk. Sık sık atölyelerimde dolaşıyor. Beni dostlarına hararetle öneriyor. Arada bir kendi kendine, vay canına keratalar, yine iyi iş çıkartmışlar’ diye fısıldadığını duyuyorum.
Sevgili can dostlarım, ben piyasaya yeni çıkan, Jinekolojik ve Obstetrikal Cerrahi’ kitabınızım. Kağıdımdan cildime, bilimsel içeriğim, şekil ve resimlerim, hem klasik, hem de en son yöntemlerle bezenmiş durumdayım. Taklit ve benzerlerim henüz yapılamadı. Yüz dört katlı dev bir gökdelenim. Uzun yıllar, tıp alanında hizmet vermek amacıyla ortaya çıkarıldım. Bilgilerim henüz dipdiri ve taptazeyken ve ben eskimeden yararlanmaya bakın.
Sizlere, hastalarınıza ve tüm insanlığa hizmet için varım. Beni Güneş Kitapevi’nden isteyiniz. Sizlerle de dost olmak istiyorum.
Sevgi ve saygılarımla.
6
önceki yazı