Uluslararası düzeyde, Türk nöroşirürjisinin (beyin, omurilik ve sinir cerrahisi) çok iyi bir yerde olduğu tüm dünya tarafından kabul edilmektedir. Türk beyin cerrahlarının, gelişmelere ve yeniliklere ayak uydurması, hatta bazı hususlarda öncülük etmesi ve bilime katkıları herkesçe malumdur.
Beyin cerrahisi içerisindeki bilim dallarının ve branşlarının gelişmesi ve başarısı ise muasır nöroşirürji ile paralel seyir göstermiş ve hatta bazı durumlarda ışık olmuştur.
Bu çerçevede, ülkemizde bu alt bilim dallarından biri de pediatrik nöroşirürji (çocuk beyin, sinir ve omurilik cerrahisi)dir. Bu bilim dalının kurulması ve gelişmesinde çok büyük katkıları olan bilim adamlarımızdan biri de Prof. Dr. M. Kemali Baykaner’dir.
Nöroşirürji ana bilim dalı bünyesinde pediatrik nöroşirürji bilim dalını YÖK nezdinde (yakın bir zaman öncesinde yine YÖK tarafından bu bilim dalı ilga edilmiş olsa da) resmî olarak kuran; Marmara Üniversitesinde Prof. Dr. M. Necmeddin Pamir (bilahare Prof. Dr. Memet Özek ile birlikte) ve Ege Üniversitesinde Prof. Dr. Saffet Mutluer’den sonra üçüncü kişi; Gazi Üniversitesinde Prof. Dr. M. Kemâli Baykaner olmuştur. Dördüncüsünü de uzun ve yorucu gayretlerimiz sonucu Atatürk Üniversitesinde ben kurmuştum ve bilim dalı başkanlığına da Prof. Dr. Yusuf Tüzün’ü getirmiştik.
Nöroşirürji mesleğimizin yanında, bu pediatrik nöroşirürji münasebetlerimizle birlikte Kemâli ile olan dostluğumuz, kardeşten öte bir muhabbete dönüşmüştü.
Türk Nöroşirürji Derneği başkanlığı da yapan Prof. Dr. M. Kemâli Baykaner ile 1993 yılı Acapulco, Mexico Dünya Nöroşirürji Kongresi’nde, bir dünya kongresini Türkiye’ye alabilmek için, Prof. Dr. M. Nur Altınörs ve diğer birçok arkadaşla birlikte nasıl canhıraş çalıştığımızı, kulis yaptığımızı hatırlıyor ve 2017 Dünya Nöroşirürji Kongresi’nin ülkemizde, İstanbul’da yapılacak olmasındaki o harcın ehemmiyetinin farkında olarak bu satırları yazıyorum.
Artık ailece Kemâli ile görüşür olmuştuk. Kardeşten de öteydik ya… Sevgili Eşi Hülya da eşimle kardeş gibi olmuşlardı. Kayak için Erzurum’a geldiklerinde de nöroşirürji ana bilim dalımı ve pediatrik nöroşirürji bilim dalımı ziyaret ederek hayranlığını ifade etmiş, evimde misafirim olmuşlardı.
Muzip tavrım sebebi ile ona sık sık takılmaktan kendimi alamıyordum. Kongrelerde, toplantılarda fırsat buldukça hep beraber oluyorduk!
Yine bir uluslararası beyin cerrahisi toplantısında yan yana oturuyorduk. Önümdeki bloknota bazı notlar alıyordum. Hep dolmakalem kullandığım için, Kemâli de “yazımın güzelliği”ni dolmakalem ile ilişkilendiriyordu(!). Bu esnada ben, temiz bir sayfaya, biraz kaligrafik biraz da esprili olsun diye, “Yahu ne olacak bu beyin cerrahisinin ve bilimin hâli! Bak, İbn-i Sina, Hipokrat ve Galen öldü. Cushing ve Dandy yok, (Yaşargil’i kast ederek) Hoca da yaşlandı. Ben de bugünlerde kendimi iyi hissetmiyorum!..” diye yazdım. Yazıyı okudu, bana “Altına tarih ile birlikte o güzel imzanı da at!” dedi. Tarih ve saat yazarak imzaladım. Kâğıdı aldı, önemli bir doküman gibi itina ile büktü ve cebine koydu. “Ne olur ne olmaz, bende bulunsun!” dedi. O hatırayı hep dile getirir, şakalaşır ve gülüşürdük.
Derken, bir gün Sevgili Kemâli kardeşimin rahatsızlandığı haberi ile yıkıldık. Türkiye’den Amerika’ya uzun bir tedavi süreci başlamıştı. Ama ben artık Kemali’nin yüzüne bakamaz ve gülümseyemez olmuştum. O ise muzipliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş, toplantılara katılıyor, konferanslar veriyor, âdeta hastalığı ile dalga geçiyordu. Bana, “Yoksa o yazıyı benim için mi yazmıştın?” esprisinde, hatta serzenişinde bulunuyor, beni mahcup ediyordu; ama gitgide eriyordu gözlerimizin önünde…
Birlikte katıldığımız son nöroşirürji toplantısında, Sevgili Eşi Hülya, Kemâli’den habersiz, benden, benim için çok zor bir ricada bulundu. Türk Nöroşirürji Derneği bünyesinde, onun adına bir ödül ihdas edilmesi için bir teklif yazısı yazmamı istiyordu. Mecburen, biçare, yazıyı yazdım ve Derneğin dönem başkanı, Sayın Prof. Dr. Zeki Şekerci kardeşime verdim. Başkan, teklifimizi mahzun ve mahcup olarak, hemen işleme koydu. Kemâli, olaydan haberdar olunca bana, “Zaten senden başka ne beklenir ki!” sözleri ile yine akıbetinin bilincinde, espriler savuruyordu!
Kötü haberi aldığımda, yurt dışında olduğum için son yolculuğunda yanında olamadım!
Türk nöroşirürjisi çok büyük bir hocasını, dünya önemli bir bilim adamını kaybetti.
Mekânı Cennet olsun!
Bir rubâi… (Nefes, İsmail Hakkı Aydın, Eser Matbaası, 2010)
YİNE HİCRAN
Firkatinle erguvan mahzun, mahur hal aldı,
Kucağımda simsiyah hüzzam bakışın kaldı.
Sensizliğe büründü, vurgun mahkûmu gülşen,
Filizlenen umutlar, yine hicrana daldı.