Daha önceki bir yazımda aile hekimliğinin ülkemizde uygulanması konusunda geçmişte yaşanan şahsımın da içinde bulunduğu konulara değinmiştim. Ülkemizde toplumun lehine olacak uygulamaların ne kadar yavaş işlediğini, 14 yıl önce ve 14 yıl sonra diye özetlemiştim.
Şu sıralarda yazılı basından, özellikle sağlık dergi ve magazinlerinden dikkatle izlediğim konu aile hekimliği uygulaması ile ilgili gelişmelerdir. Bu uygulamada umut verici adımların atıldığını görüyoruz. Aile hekimliği uygulamasında 35 ilde pilot çalışma başlamıştır. Bu uygulamaların hedefi, ülkemizde aile hekimi olmayan vatandaş kalmayacak. Nüfusu az olan köy ve mezralara da hekim görevlendirilecek. Aile hekimleri sorumluluk alanlarındaki bölgede yaşayan vatandaşın evine gidip gereken hizmeti verecek. Bu hizmetin amacı, geçmişte olduğu gibi zaman zaman değil, kurumsallaşarak süreklilik kazanmasıdır. Zaten sosyal bir devletten beklenen de budur.
Sonuçta, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemiz insanları da, birinci basamak sağlık hizmetini ücretsiz olarak almış olacak, bunun önemli bir diğer tarafı da, zaman içinde ülkemizin sağlık haritası gerçek anlamda ortaya çıkmış olacaktır.
Ancak “Aile Hekimliği Uygulamasında” dikkate alınmayan nokta, insanlarımızın ağız ve diş sağlığıdır.Televizyonda canlı bir program izlediğimizde, ilk dikkatimizi çeken nokta kırsal kesimdeki kimi çocuk ve erişkinlerin dişlerinin eksikliği ve bakımsızlığıdır. Toplumun ağız ve diş sağlığı görsel olarak ilk dikkat çeken noktadır.
İlgililerin ve bilgililerin devamlı vurguladıkları gibi; “Çok fazla diş çekimi yapılmaktadır, oysa hekimin görevi dişi çekmek değil, ağızda tutmaktır. Devletin protez için ayıracağı para dişleri korumak için harcanmalıdır.”
Kimi zaman ülkemizdeki diş hekimliği fakültelerinin fazlalığı, yeni fakültelerin açılmasının uygun olmadığı tartışılır. Bu tartışma, bence mezunlar verimli kullanılmadığı takdirde geçerlidir. Oysa ülkemizin bu alandaki gerçeği “Halkımız dişsiz, diş hekimi işsiz!” sloganı ile tanımlanır.
Konuya bu açıdan bakıldığında, aile hekimliği uygulamasında diş hekimleri de değerlendirilmelidir. Okullarda zaman zaman yapılan taramalar tedaviye yönelik değildir ve kalıcı bir çözüm gereklidir. Sosyal devletten beklenen, geleceğini teslim ettiği çocukların sağlığını bir bütün olarak değerlendirmesidir.
Ağız ve diş sağlığı da birinci basamak sağlık hizmeti kapsamında değerlendirilmeli ve aile hekimliği uygulamasında yerini almalıdır. Her ailenin bir diş hekimi olmalıdır. Köy ve mezralarda hekimin yanında bir de diş hekimi olmalıdır. Büyük kentlerde mevcut olan ağız ve diş sağlığı merkezlerinde devletin kadrolu aile diş hekimi görevlendirilip kendisine uygun sayıda kişi sorumluluğu verilebilir. Uygun bir anlaşma ile muayenehanelerden de koruyucu diş hekimliği hizmeti alınabilir.
Toplumun diş çürüğü insidansını ve protez kullanımını asgariye indirecek olan bu hizmetten hem vatandaşın hem de devletin kârlı çıkacağını düşünüyorum.