Prof. Dr. Tunçalp ÖZGEN… Beyin Cerrahı, Rektör, Türk Nöroşirurji Derneği ve Akademisi Başkanı, Türk Beyin Cerrahisinin Uluslararası Düzeydeki Yüzakı, Hoca, Bilim Adamı, Lider, Dost, Arkadaş, Sırdaş, velhasıl Adam…
Yaprak Dökümü devam ediyor. Aniden kaybettik benim kırk yıllık Dostumu, Arkadaşımı, Ağabeyimi… Saymaya ve yazmaya kafi değildir sayfalar başarılarını, yaptıklarını, Rektör olarak Hacettepe Üniversitesine olan hizmetlerini, Türk ve Dünya Nöroşirurjisine katkılarını…
Çok zordur benim için Tunç Ağabeyimin ardından bu satırları yazmak ama, gecenin bir vaktinde bu kötü haberi alınca, duygularımı paylaşmak istedim siz sevgili okurlarımla…
Evet… Tunçalp Özgen, benim kırk yılı aşkın bir süredir Nöroşirürjide Meslektaşım, Ağabeyim, Arkadaşım, Dostum ve özellikle de sırdaşım idi. Bir çok Beyin Cerrahı ve bilim insanı yetiştirdi, cerrahi sanatı ile birlikte “adamlık” da öğretti öğrencilerine ve meslektaşlarına. Hacettepe’den ışık saçtı Anadolu’ya, Ülkeye ve Tüm Dünyaya, bazen arkadaş da oldu hocalık yaptıklarına…
O kadar çok şey var ki ardından yazılacak hatırasına… Ben Burada sadece bir kaçını dile getireceğim.
1985 Yılı Beyin Cerrahisi Kongresinde, “Astrositomlarda Mikroşirurji” isimli bir tebliğ sunmuş ve hararetli bir konuşma yapmış, zamanın kıdemli “Hoca”larından biri, “Gözlerin görmüyor mu da, Glial Tümörlerde mikroskop kullanıyorsun!” diye azar işitmiştim. Haliyle, tartışmada bizim jenerasyondan hiç kimse, cerrahi hiyerarşi sebebi ile salonda beni savunamamıştı. Konferans sonrası, Tuç Bey koluma girerek, “İsmâil Hakkı! Sakın moralini bozma, ben de glial tümör ameliyatlarında mikroskop kullanıyorum, Hoca, gençler de mikroskop kullansın diye, böyle bir tutum içinde bulundu!” diyerek, beni ferahlatması(!) hafızamda yer eden ve dostluğumuzu pekiştiren bir anı olmuştu.
1990 yılında TÜBİTAK Ödülü aldığım haberini televizyondan duyduğu gece, bir ameliyat İçin davetli olarak yurtdışında olduğum halde, bana o gece telefonla ulaşıp, ne kadar mutlu olduğunu ifade etmişti. Nitekim acıyı paylaşmak kolay, sevinci paylaşmak ise zordur!
Yıllar boyu süren arkadaşlığımız, yurt dışında Dünyanın bir çok ülkesinde, daha da kuvvetlendi, sarsılmaz bir hal aldı. 1993 Dünya Nöroşirürji Kongresinde, Acapulco’da kafa dengi arkadaşlarla beraber, Aykut (Erbengi) Beyden gizlice, felekten bir gece geçirmemiz bir roman konusu olurdu! Yine bir Dünya Kongresinde, “Çocukluk Çağı Anevrizmaları” konulu Konferansım sonrası, boynuma sarılıp beni hararetle tebrik etmiş, ve tevazu gösterip “Ben de Anevrizma Cerrahıyım, Ama bu Konferansı Senin Kadar Güzel Sunamazdım!” diyerek, daha sonraki uluslararası boyuttaki konferanslarım için hayli cesaretlendirici olmuştu.
2000 yılında, Amerika’da Congress of Neurological Surgeons (CNS) tarafından “International Lecturer” olarak seçilmiştim ve San Antonio’da yapılan “Annual Meeting”de, davetli olarak verdiğim “Earthquake and Neurosurgery” isimli Konferansımda, gözlerinin sevinçten yaşardığını, Eşim Emine Hanıma sarılarak, “Sen bu adama nasıl bakıyorsun, bunu ne ile besliyorsun, hep göğsümüzü kabartıyor!” dediğini hiç unutur muyum!
2005 Marakeş Dünya Nöroşiruri Kongeresinde ben yine “Anterior Communican Aneurysms” oturumunu yönetiyordum. Tunç Bey, Eşi Canan Hanım ve Eşim Emine Hanım önde sırada yan yana oturmuş, ilmi konuşmaları izliyorlardı. Tartışma kısmında söz alarak, beni onurlandıran bir konuşma yapmıştı.
Yazılacak çok şey var. Ama bunu yazmadan geçemeyeceğim.
2 Kasım 2018 günü, Türk Nöroşirürji Akademisinin olağan bilimsel toplantısının son gecesi, Adana’da Gala Yemeğinde, Tunçalp Özgen, Ben, Sabahaddin Hacıyakupoğlu ve Necmeddin Pamir yanyana aynı masada oturuyorduk. “Papyon muhabbetimiz” (Benim kongrelerde papyon takmam ve savunmam sebebi ile) esnasında, “Rubâiyyât-ı Bircis” deki rubailerimin bazılarındaki hafif erotizmden bahisle birden Tunç Ağabey bana; “İsmâil Hakkı! Hep başkaları için makale yazıyorsun, benim için de yazsana!” demez mi! Ben de; “Ağabey! Kimin kimin için, ne zaman yazacağı belli olmaz!” cevabını vermiştim. Gülüştük… Kaderin cilvesine bakar mısınız?
Sevgili Meslektaşım, Arkadaşım, Dostum, Ağabeyim Tunç Bey! Bir ricam olacak senden giderayak.
Lütfen, Bülent (Tarcan), Feyyaz (Berkay) ve Umur (Kaya) Hocalarıma ve ahirete irtihal eden Dâr-ı Bekâ’nın diğer Beyin Cerrahisi Hocası sâkinlerine, selam söyle! Onlara, maalesef, artık Beyin Cerrahisi Asistanlığına, Tıp Fakültelerini derece ile bitiren Doktorların müracaat etmediğini, TUS’dan yüksek puan alan Hekimlerin Nöroşirürjiyi tercih etmediklerini söyle! Hal-i Pür melâlimizi anlarlar!
Güle güle git!
Mekânın Cennet, kabrin nûr olsun Sevgili Tunç Ağabey!
İşte “Rubâiyyât-ı Bircis”den bir Rubâimiz!
İNSAN
— — • / • — — • / • — — • / • —
(Mef’ûlü, Mefâîlü, Mefâîlü, Feûl)
İnsan… Bu yolun yolcusu, ömrünce gider,
Yıllar yılı mahkum, ya da gönlünce gider,
Her şey kayıt altında, deliller yazılı,
Hak menzile memnun, ya da üzgünce gider.