Dün bugüne göre tarih, bugün de yarına göre tarih olacağına göre tarihsel olay ve olgularda bilimsel ölçüt, bilgi ve belgelerle yeni bilgi üreme sanatıdır diyebilirim. Alman düşünür Johann Wolfgang von Geothe der ki “Son üç bin yılın tarihini bilmeyen insan, cehaletin karanlığında dolaşır, etrafındaki gerçeklere bir anlam veremez.” demektir. Tarihsel olay ve olguların analizini yapmak zor olmakla birlikte günümüzü ve geleceği tahmin edebilmek için bilimsel bir zorunluluktur.
XII. yüzyıl Anadolu sosyal, ekonomik ve siyasal istikrarsızlığın olduğu bir dönemdir. Bu dönemin yöneticilerinden II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında Babailer İsyanının olması gibi. Bu sürede Anadolu’da sosyal, siyasal ve ekonomik bir hareket başlar. Ahiler, bence başlı başına Türk rönesansı. Ahilikle özdeşleşen Ahi Evran der ki:
“Hak ile sabır dileyip Bize gelen bizdendir. Akıl ve ahlak ile çalışıp Bizi geçen bizdendir”.
Ahi Evran-ı Velî
Anadolu Selçukluları zamanında Halife 8 kişilik gurubu Anadolu’ya gönderir. Manevi mimarlar diyebileceğimiz bu kişiler arasındakilerden biri de Ahi Evran’dır. Ahi Evran 1205’de Anadolu’ya geldi. Hocası ise Kirmani’dir. Ahi Evran Fahruddin-i Razi’den tefsir dersleri almıştır. Tam bir İslam alimidir. Felsefeyi bilmektedir. Arapça bazı felsefi eserleri Farsçaya çevirmiştir. Arapça, Farsça Türkçeye hakimdir. Zaten bu dönemde kültür tarihindeki kaynaklar başta bu üç dil olmak üzere o dönemde beş dil yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunların yanında Ahiliğin çekirdeği olan Fütüvvetnameleride bildiği anlaşılmaktadır. Ahiliğin özü fütüvvet teşkilatına kadar dayanır. Fütüvvet feta kökünden gelen Arapça bir kavram olup esası asr-ı saadete dayanır. Dolayısıyla Ahilik kurumu İslami esaslardan neşv-i nema bulan bir Türk rönesansıdır.
1171 Azerbaycan’ın Hoy kentinde doğan Ahi Evran’ın asıl adı Nasirûddin Mahmut Ahi Evran bin Abbas’dır. Hoy’dan Buhara yöresine oradan Bağdat’a daha sonra da Anadolu’ya gelmiştir. Ahi Evran Anadolu’ya geldiğinde 34 yaşındadır. 93 yaşında vefat etmiştir. Hayat süresi Anadolu’nun değişik şehirlerinde geçmiştir. Ömrünün 60 yılını Anadolu’da geçirmiştir. Bu dönemin 22 yılını Kayseri de geçirmiş ve 1227 yılına kadar bu şehirde kalmıştır. 19 yılını Konya’da, 1 yılını Denizli’de, 15 yılını Kırşehir’de geçirmiş ve Kırşehir’de şehit olmuştur. Kayseri’ye gelişi yaklaşık 1206 yılıdır. Mesleği debbağlıktır. Burada bu mesleği icra eden esnaf ve sanatkarlar olduğu için debbağlar çarşısı kurulmuştur. Hocası Kirmani’nin kızı Fatma Hanımla evlenmiştir. Fatma Hanımda Baciyan-ı Rum’un temsilcilerindedir. Bunun yanına Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum, Gaziyan-ı Rum bu dört sivil toplum kuruluşun Selçuklu idaresini desteklemiş Moğollara karşı Anadolu’da Osmanlının oluşmasına katkı sağlamıştır. Bu dört grup tasnifini Aşıkpaşazede daha sonra yapmıştır. Ama ahiliğin fütüvvetten etkilenerek XII. yüzyıl İslam dininden etkilenen Anadolu’da ortaya çıkmış sosyal ve ekonomik teşkilattır. Çünkü Osmanlının çekirdeği esnaf teşkilatının Osman gaziyi desteklemesi ve Osman Gazinin şeyhi ve kayınpederi Şeyh Edebali’nin ahiliği ve kurumları tanıdığı tarihsel bir gerçektir. Dönemin Anadolu Selçuklu yönetimindeki Anadolu Selçuklu hükümdarı Ahi Evran’ı Konya’ya davet etti. Ahi Evran 1227’den 1246’ya kadar Konya’da kaldı. Mevlana’yla ilişkisi bu döneme rastlar. 1240’dan itibaren özellikle 1243 Kösedağ yenilgisi ile Moğollar bu teşkilatın gelişmesine ve yayılmasına sekte vurdu. 1246’da Konya’dan ayrılarak Denizli’ye gitti ve Denizli’den 1 yıl kaldıktan sonra tekrar Konya’ya geldi.
Neyi amaçlar Ahilik? Bunların başında ahlak özellikle de (mesleği yapma yönüyle) meslek ahlakı, (üretimi kaliteyi gözetme yönüyle) toplam kalite, (mesleki yardımlaşma yönüyle) paylaşma, (denetim haksız rekabeti önleme yönüyle) hak, (meslek mensupları arasına denetim ve bazı yaptırımlar getirmesi yönüyle) hukuk, mesleki yardımlaşma, (çırak, kalfa, usta, şeyh, pir gibi kategorik hiyerarşi yönüyle de) rol model olma ve (kişilerin yeteneklerine göre gruplama yönüyle de) kümeleme metodu. Ayrıca sivil toplum, örnek olma da bunların arasındadır. Esnaf ve sanatkarların toplumda sosyal sınıf olarak da analiz metodundaki değişkenlerden biridir. Kısaca ahilik de yukarıda sıraladığım değişkenleri görmekteyiz. Kaynaklar Ahi Evran’ın 32 çeşit mesleğin sistematiğini oluşturduğunu bize göstermektedir. Bu mesleklerde mesleğini en iyi yapanın o teşkilatı yönetmesi ilkesi 800 yıl sonra W.A. Pareto’nun elitlerin devranı teorisinde de görülmektedir.
Martin Luter King der ki :
“Eğer sizden sokakları süpürmeniz isteniyorsa Michelangelo’nun resmi yaptığı, Ludwig van Beethoven’in beste yaptığı veya William Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürsün. O kadar güzel süpürsün ki göklerde ve yerdeki herkes durup “burada işini çok güzel ve iyi yapan dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.” demektedir.
Ahiliğin geliştiği dönemde Anadolu da Selçuklu yönetimi vardır. Fakat Selçukluları da Anadolu Selçuklu (1075-1308), Irak Selçukluları (1119-1194), Suriye Selçukluları (1092-1117), Kirman Selçukluları (1041-1187), Büyük Selçuklu olarak farklı dönemlerde ve farklı isimlerde olduğunu da hatırlamalıyız. Konumuz olan ahilik başlangıç sürecinde Anadolu Selçukluları yönetimdedir. II. Aladdin Keykubat 1239-1256 yılları arasında hüküm sürmüştür. Fakat bu dönemin idari ve iktisadi açıdan önemi Türk yönetim tarihinde az görülen üçlü yönetim şeklinin olmasıdır. II. Aladdin Keykubat’tan önce II. İzzettin Keykubat yönetimdeydi. Üçlü yönetim 1249’dan itibaren 5 yıl sürdü. Burada vurgulamak istediğim kısmen istikrarsızlığın olduğu dönemde Ahi Evran’ın ekonomik ve mesleki çalışmayı başlatmasıdır. O zamanda Anadolu 75 yıl Moğol idaresinin etkisinde kaldı. Kurum ve kuruluşların sarsıldığı dönemde Ahilik kurumunun ayakta kalması örnek olması manidar bir olgudur. Türkiye Selçukluları olarak da adlandırılan Anadolu Selçukluları 1075-1308 Süleyman Şah tarafından kurulan ve I. İzzeddin Keykavus ve Alaeddin Keykubat tarafından sınırları geliştirilen devlettir. II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanına kurumlar en iyi durumda idi. Bu dönemde Babai İsyanı ve Moğol istilası devleti yıprattı. II. Gıyaseddin Keyhusrev 1266-1284 yılları arasında, II. Mesud 1284-1302 yılları arasında, en son III. Alaeddin Keykubat yönetimi oldu. Osmanoğulları beyliği ile başlayan imparatorluk süresinde ahilik, lonca ve gedik teşkilatı 1927’lere kadar devam etti. 1317 tarihinde Gülşehri eserinde fütüvvetin ahiliğin özünü oluşturduğunu Mantıku’t-Tayr adlı çeviri eserinde ekleyerek yazmıştır.
F. Köprülü (1972:118) “Şehir ekonomisinde rol oynayan sosyal zümre olarak birde Ahi birlikleri vardı. Bunlar sadece şehirlerde yaşamıyordu. Köylerde ve uçlara varıncaya kadar her yere dağılmışlardı.” Yorumu yukarıdaki tezimiz doğrulamaktadır. Yine İbn-i Batuta(1971:25 “ Bundan başka onlar (yani Ahiler) merkezi idarenin zayıfladığı ve çöktüğü her yerde yönetimi ele alarak dönemin ve Türk- İslam kültürünün koruyucusu oldular. Böylece Türk toplumunda bölünmeleri ve kopmaları önlediler.” demektedir. Köymen (1976:111) “ Türkiye Selçukluları devletinin en önemli şehirlerinden Sivas’da 16, Kırşehir’de 19 çarşı pazarı bulunuyordu” demektedir. Ahiler bu yönüyle de sosyal dayanışmaya be birlik fikrine katkıda bulunmuştur. Avrupa’daki gelişmeleri ekonomik ve siyasi akımlara paralel olarak daha sonraki yazımda bahsedeceğim. Tabii 11. ve 13. yüzyılda Avrupa’da el sanatları gelişmişti. Lonca sistemi vardı. Hansa birlikleri Lübeck şehri başta olmak üzere gelişmişti. Limanların işlevsel olması onların ürünlerinin diğer yerlere gitmesini kolaylaştırdı. Ahiler zamanında sadece iki bölgeden denize açılma imkanı olmuştu. Ayrıca Levantenlere ticari imtiyazlar tanınması Anadolu esnaf ve sanatkarlarına oranla onlara avantaj sağladı.