Et ve Süt Kurumu tarafından, kurbanlık olarak satılmak üzere Brezilya’dan 3 bin 959 büyükbaş getirilerek, mübarek Kurban Bayramı öncesi Ankara’nın Gölbaşı ilçesindeki özel çiftlik kiralanıp yediemin olarak bırakılmış. Buradan alınıp, Sincan ilçesi ile değişik yerlerinde kurbanlık olarak kesimi yapılan 3 bin 959 büyükbaştan yaklaşık 50’si şarbon nedeniyle telef olmaya başlamış. Çiftlikte araştırma yapan Gölbaşı Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, telef olan yaklaşık 50 büyükbaştan örnekler alarak, incelemeye göndermiş. İncelemenin ardından çiftlik ve çevresi şarbon şüphesiyle karantinaya alınmış. Çiftliğin girişine ise Tarım ve Orman Bakanlığınca ‘Bu mahallede şarbon hastalığı vardır.’ şeklinde yazılı bir levha asılmış.
Hastalıklı hayvanları getiren gemiler, adıyla sanıyla video ve fotoğraflarıyla bile belli. Olaylar milletin gözü önünde akıp gidiyor. Kör gözüne çomak sokar gibi yani. İnternetten takip ediyoruz, devamlı: Bir süre önce 25 bin hayvan taşıyan NADA isimli gemi Brezilya’dan Mersin’e gelmiş. Hayvanlar sağlıksız koşullarda 27 gün açık denizde tutulmuş. Bu gemi Brezilya’da sağlıksız koşullar nedeniyle davalara konu olmuş. Yolda hastalık kapanlar, aç ve susuz bırakılanlar, hatta ölenler olmuş. Hayvanların gemiden çıkarılmadan önce ciddi bir kontrol ve karantinadan geçirilmesi istenmiş. O günlerde şehri dışkı kokusu kaplamış. “Hayvanların gemiden çıkarılmadan önce ciddi bir kontrol ve karantinadan geçirilmesini istedik. Ancak, ısrarlarımıza rağmen bu maalesef yapılmadı.” diye söylenenler olmuş.
Bir başka gemi: Şarbon hastalığı olduğu iddia edilen, hayvanları taşıyan RAHMEH adlı geminin akıbeti meclis gündemine de taşınmış. RAHMEH isimli geminin sahibinin, dünyanın en önemli et tedarikçilerinden biri olan ve Et ve Balık Kurumuna en büyük ithalatı gerçekleştiren Ürdünlü Tareq Hijazi’ye ait olup olmadığı sorulmuş (Yeniçağ: Şarbonlu hayvanları getiren gemi ile ilgili önemli iddia).
Gelin şimdi resmî açıklamaya bir göz atalım: Brezilya ve İrlanda’dan toplam 6 bin 968 baş kesimlik hayvan ithal edildiğini bildiren bakan Pakdemirli, hayvanların İzmir Veteriner Sınır Kontrol Noktası’nda gerekli muayeneleri yapıldıktan sonra; bu hayvanlardan yaklaşık 3 bininin Konya’daki işletmeye, 3 bin 959’unun da Ankara Gölbaşı ilçesi Ahiboz mahallesindeki işletmeye getirildiğini söylemiş. Yetkililerin ellerine sağlık, çok da iyi muayene etmişler de bir tek var olan hastalığı bulamamışlar! Görevliler kontrolü nasıl yapmışlar? Hastalık tespiti için hangi testleri uygulamışlar? ‘Temizdir’ şeklindeki raporlarını kamuyla paylaşmaları gerekmez mi? Hani halkımız bu konuda fazla bilgi sahibi değildir desek; bakanlık yetkililerini, bilim adamlarını nasıl bu kadar kolay kandırabiliyorlar. İşte bunu anlamakta zorlanır insan.
Bu durumda ha muayene etmişler ha etmemişler ne fark ediyor? Muayene etmeseler de olurmuş pekâlâ. Fazladan test masrafı da olmazmış. Bundan sonra yapılacak olanı pek bilemeyiz. Bakanlık müfettişleri olaya el koydular mı? Görevde ihmali olan var mı, onlar nasıl cezalandırılacak? Tek bildiğimiz bu işte bir yamukluk olduğudur. Görevini hakkıyla yapmayıp milletin sağlığıyla oynayanları, yetim hakkı milyonlarca zararı, havaya giden çil çil dövizlerimizi kim açıklayacak onu merak eder dururuz.
Şarbonlu hayvanları ithal ettiği belirtilen Hijazi Grup yetkilileri Hürriyet’e yaptıkları açıklamada, söz konusu hayvanların ithalatında yalnızca gemilerini kiraladıklarını belirterek, ‘Bu ithalatla ilgili doğrudan bir bağlantılarının olmadığını söylemişler!’ Aman ne iyi. Nasreddin hoca fıkrası gibi. Dışarıdan ölümcül bir hastalık ithal edilmiş, hem de Kurban Bayramı için. Bunun hiç mi suçlusu yok? Hangi şirket, kim ithal etmiş, kim gerekli kontrolleri yapmamış bilmek bizim de hakkımız. Sorumlular buradalar mı, lütfen ayağa kalksınlar.
Böyle yazdığıma bakmayın, benim hiç ümidim yok. Yarın başka bir gündem bulunur. Gazeteler de onu yazar. TV ekranları onu gösterir. Hasta olan hastalığıyla, şarbonlu etleri yiyenler yedikleriyle kalır. Olay mı? Unutulur mu, unutulur. Deli dana hastalığı, unutuldu. Domuz gribi, boşa giden aşılar, unutuldu. Siz hiç merak etmeyin, bu ithal şarbon da unutulur. Bundan 53 yıl önce lise son sınıfta okuduğum edebiyat kitabını yeniden buldum. Mark Twain’in ‘Bir Ziraat Mecmuasını Nasıl İdare Ettim?’ yazısı günümüz koşullarına ne kadar da uyuyor. Edebiyat Kitabı Mark Twain Yazısı