Kelime anlamı itibariyle danışma, müşavere anlamına gelen İstişare Arapça kökenli bir kavramdır. İstişare yönetim biliminde, ticari alanda ve kişisel alanda kullanılan ve kullanıldığı yere göre anlam yüklenen bir kavramdır. Bu yazımda istişare kavramını yönetim, ticari sektör ve kişisel bağlamda kullanılmasını, tarihsel süreçte analiz etmeye çalışacağım. İstişare kavramı kurumsal olarak şura; kavram olarak da danışma, meşveret, istişare anlamında kullanıldığı görülmektedir. İstişare edilecek kişide rüşt, aklıselim, bilgi, tecrübe, ihtisas, adalet, güven sahibi olma gibi temel özelliklerin olması aranır. Özü itibariyle çoğunluğun hata yapma ihtimali azdır hipotezinden hareketle bu çoğunluğun da yukarıda bahsedilen özelliklere haiz olmasının doğal sonucu doğru, adil ve rasyonel kararların alınması amaçlanmaktadır. Bu temel hipotez tarihsel süreçte yaklaşık tüm gurup, toplum ve devletlerde kullanılmıştır. İstişare Arapça kökenli kelime olduğu için Araplar istişareye “arı kovanından bal almak” anlamında vermişlerdir. Arapça gibi zengin dilde kavramların literal anlamalarının yanında ıstılah anlamları da vardır. Bu istişare ve şura kavramlarında olumlu anlam yüklenen iki kelimedir. Hatta Şirvani istişareyi Kur’an’ın vurguladığı yönetimde ilkeler arasında sayar.
Dini anlamda istişare kavramı Kur’an’da doğrudan ve dolaylı beş yerde geçer.
1. Enbiya suresi, 7. ayette “Senden evvel kendilerine vahiy eder olduğumuz (erkeklerden) başkasını biz peygamber göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir erbabına sorun.” Enbiya suresi, 7. ayet. Burada istişareye atıf yapılan kavram “yeseluu” sorunuz olarak geçmektedir.
2.“Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak oldun. Şayet kaba, katı kalpli biri olsaydın etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlar için bağışlanma dile, işlerinde onlarla istişare et. (Bir konuda) karar verdiğin zaman Allah’a tevekkül et. (Ve onu uygula. Çünkü) Allah, tevekkül edenleri sever. (3/Âl-i İmran 159)” Burada da “danış” emir kipinde kullanılmıştır. Müfessirler müşavereyi “herhangi bir iş hakkında konunun uzmanları veya o konuda görüş bildiren kimselerin görüşlerine başvurma” olarak tanımlarken; Şuara’yı ise “yöneticilerin özellikle devlet başkanın kamu görevini yürütürken istişarede bulunması ve istişare sonucu oluşan görüşte bulunmasını ” ifade eder şeklinde yorumlamışlardır.
3.“Dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana bu işimde düşüncenizi söyleyin. Sizin katılımınız olmadan kesin bir karar verecek değilim.” (27/Neml 32)” Bu ayette geçen yine istişareye atıf yapılan kavram “eftuni” kelimesidir. Müfessirler bunu anlatın, yorumlayın anlamında tercüme etmektedir Zemahşeri tefsiri bu kavramın el feta kökünden geldiğini beyan eder ki Zemahşeri tefsiri dil yönünden muteber bir tefsirdir.
4. “Onlar Rablerinin (iman ve salih amel) çağrısına icabet eder, namazı dosdoğru kılarlar. İşleri, aralarında istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler. (42/Şûrâ 38)”Bu ayette ise doğrudan istişareye atıf yapılmaktadır.
5.Araf suresi 109. ayet “Firavun’un kavminin ileri gelen yetkilileri, konuyu aralarında müzakere edip şöyle dediler: “Bu, gerçekten de çok mahir, çok usta bir sihirbaz! ”Araf suresi 109.ayet. “Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor.” Firavun, “Peki ne buyurursunuz? Araf suresi.110 ayet.110 ayette yine istişareye yapılan atıf “ne buyurursunuz( Te’muruu) ne emredersiniz” olarak kullanılmıştır.
Tarihsel çizgide kavrama yüklenen anlamla baktığımızda Seba kavmi melikesi Belkıs Hz. Süleyman’dan kendisine gelen mektuba danışmanlarına “Eftuni” yani bana fetva verin demiştir. Eski Yunan şehir devletlerinden Isparta da 28 kişilik “Korusya” heyeti bulunmaktadır. Atina şehir devletinde ise “Eupatrias Oligarchi” adlı kurum bulunmaktadır. Roma’da ise “Comitium” meclisleri danışma görevi yapmıştır.
Eski Türklerde Oğuzlarda “Timek” Meclisi, Tubgaçlarda “Nazırlar Meclisi” ,Hazar Türklerinde “İhtiyarlar Meclisi” ,Peçeneklerde “Kumneten Meclisi”, Tuna Bulgar devletlerinde “Millet Meclisi” danışma organı olarak görev yapmıştır. Yine eski Türklerde “Toy” ,“Kurultay” gibi istişari kurumlar bulunmaktaydı. Toy Moğolca bir kelime olup “Devlet Meclisi” anlamına gelmektedir. Kurul ise Türkçe kelime olup kurultay ortak anlam taşıyan bir kavram olarak karşımıza çıkar. Kurultay Cengiz Han devletlerinden beri var olagelmiştir. Mete han (mö.209-174) Döneminde de istişari bir fonksiyon icra etmiştir. Eski Türklerde “Kengeş” ise danışma kurulu niteliğindeydi. Karahanlılarda, Gaznelilerde (963-1187), Samanoğullarında (874-999) divan diyebileceğimiz şura ve istişare kurulları vardı.
Batı da ise; İngiltere’de krallara danışma görevi yapan “Curia Regis “kral konseyi bulunmaktaydı.1215 magna charta libertatumdan başlayarak 1708 e kadar birleşik krallık özel konseyi vardı. Kral III. Edward zamanında Parlamento avam ve lortlar kamarası diye ikiye ayrıldı. Bu yapı günümüzde de devam etmektedir. Curia Regis konseyleri Fransa krallığında sayıları değişmekle birlikte 14. Yüzyıla kadar devam etti. İngiltere, Sicilya Krallıklarında da vardı. Polonya krallığında ise 15 yüzyılda senato şekline dönüştü. Zamanla “Curia Regis “büyük, orta, küçük kurullar şeklinde ayrıldı.
Emevi hükümdarı Abdülmelik 770-727) 40 Kişilik ulema heyetine danıştığı onlardan tavsiye aldığına dair yazılar vardır. Emevilerde ne zamanki tavsiyelere uyulmadı, istişare kararları gözetilmedi, akraba kayırmacılığı başladı, liyakat, ehliyet, hak, adalet gözetilmedi Emeviler dağılmaya başladı. Abbasîlerde ise “Divan-ı Sırr” gerçek bir yürütme erki niteliğindeydi.
Selçuklularda ise Divanı istifa (mali konular), Divanı İnşa (Dirlik dağıtımı), Divanı Tuğra (resmi yazışmalar) ,Divanı arz (askeri konular) ,ve Divanı Mezalim (Şikâyete ilişkin konuları) bunlara ilişkin divan danışma kurulları vardı. Yine Selçuklularda Divan ı Ala (büyük divan), Divanı İşraf (kamu harcamaları), Divanı Nazar (kamu muhasebesi) niteliğinde istişare kurumlarıydı. Nasıl ki Selçuklu toprak sistemi ıkta, tımar şeklinde Osmanlı’ya geçtiyse bazı divanlarda Osmanlı’ya intikal etmiştir.
Osmanlıda divanı hümayun, meclis ve şura niteliğinde Osmanlığa daha önceki devletlerden geçmekle birlikte Osmanlıda kendine has yapısı olan bir kurumdur. Bunun nedeni ise kararlarda padişah onayı şarttır. İslam dini yönetim biliminde kaynakları kitap, sünnet, icma ve kıyas delaletleriyle olmasını önerir. Bu durumda yöneticilerin istişari kurullara danışması tercihten öte bir zorunluluktur. II. Mehmet kanunnamelerinde veziri azam, diğer vezirler ve defterdarla müşavere edilmesi hususunda emirler vardır. Meşveret meclisleri gerektiği zaman oluşturulabilen meclislerdi. Meclisi ala 1938 de Dar- ı Şurayı adliye ise 1834 de kuruldu. Bunlardan başka Muhassallık meclisleri, Meşveret meclisleri, Vilayet meclisleri, Liva meclisleri de bulunmaktaydı. Yukarıda da belirtildiği gibi meclisler danışma meclisi, icra meclisi olup olmamalarına göre, sürekli, geçi olmaları yönleriyle de kategorik olarak birbirinden ayrılabilir.
Günümüzde istişare ve kullanıldığı duruma göre yerleri, istişari nitelikte olup tavsiye karalarının plan ve politikalara yol gösteren şuralar vardır. Örnek 20. Milli eğitim şurası, Sağlık şurası, Askeri şura gibi yasal sonuçlarının yönetimde uygulandığı şuralar olduğu gibi, tavsiye ve yol gösterici önerilerin alındığı şuralarda vardır. Din Şûrası, İstatistik şurası, Tarım şurası, Kültür şurası, Bilim şurası, Sanayi şurası gibi.
Yönetim hukukunda danışma. İdare hukuk normatif bir hukuktur. İdeal olanı yapmayı amaçlar. İdarede verilecek kararların birebir mevzuatta karşılığı olmayabilir. Bu durumda yönetici hızlı, doğru, adil, rasyonel karar vermek durumundadır. İşte yukarıda sayılan meclis türleri merkez ve taşra yöneticisine seçenekler sunması yönünden önemli kurumlardır. Örnek vilayet Meclisleri vilayet nizamnamelerinin uygulandığı 1864-1871 yılları arası önemli görevler ifa etmiştir.
Şura’yı devlet 1868- 1876 yılları arası günümüzde birebir olamasa da Danıştay’ın muadili görev yapan kurumdu. Sonra Danıştay oldu. Tüzük ülkemizde yeni hükümet sisteminde kalktı. Ama önceden tüzük çıkarılmadan önce Danıştay 1. dairesinin görüşü alınmaktaydı. Günümüzde Danıştay idari yargının en üst mahkemesidir. Öncesinde şurayı devlet üyeleri kamu bürokrasisinden gelen tecrübeli kişilerden oluşurdu. Bu da bir nevi yönetim erkine idari konularda yardım ederdi.
Yetki idari hukukunda ve yönetim hukukunda iki türlüdür. Birincisi bağlı yetki, ikincisi ise takdir yetkisidir. Bağlı yetkide idarecinin istişare etme zorunluluğu yoktur. Çünkü bu konudaki tasarrufu yasalarla sınırlı ve yazılıdır. Takdir yetkisinde ise karar idareciye bırakılmıştır. Şartları eşit olan iki veya fazla durumda yönetici karar alacağı zaman istişare etmesi kararını kolaylaştırır.
İşletmelerde danışma. Paydaşların kararlara katılımının sağlanmasını amaçlar. İyi yönetişim bunun bir alt aparatıdır diyebiliriz. Günümüzde işletmelerde insan ilişkileri, reklam, sosyal medya, globalleşme gibi kavramlar sık kullanılmaktadır. Bu durumda da paydaş katılımı esas alınmaktadır. Bu hangi yolla olursa olsun anket, görüşme, mülakat vs. sonuçta farklı yollarla da olsa istişare ediliyor anlamı çıkar. Çünkü kararlar bu veriler göre alınmaktadır. Bu durumda istişare eden paydaşları hesaba katan firmalar daha rasyonel karar alabilmekte ve kazançlı çıkabilmektedir. Günümüzde işletmelerde özellikle hizmet sektöründe karmaşık iş ilişkilerinde karar alma giderek güçleşmektedir. Bunu gelişmiş ülkelere istişarenin farklı versiyonlarıyla çözmektedir. Örnek; “swans” (paydaşların istek listesi) ve “owans” (kurumun istek ve talep listesi) modeliyle bilgileri toplamakta analiz etmekte istişare ise 6. basamakta gelmektedir. Bu da istişarenin kamu yönetiminde olduğu gibi işletme yönetiminde de ne kadar önemli olduğunun kanıtı sayılabilir.
Kişisel konularda danışma. Kişilerin günümüzün karmaşık dünyasında geleceğe ilişkin kararlar almada daha sağlıklı ve rasyonel karar alabilmelerine yardımcı olmak amacıyla yapılan danışmadır. Daha özel ve sınırlı bir danışma şeklidir.
Son olarak istişarelerin önemini vurgulayan layihalar, yazılı sözlü kaynaklar, farklı yollarla dilden dile dolaşan örfi kanun haline gelmiş söz, belge ve bilgilerinde istişare araçlarından olduğunu hatırlamakta ve yöneticilerin, insanlarımızın bunlardan çıkarılacak rafine bilgilerden yararlanmasını hatırlatmakta fayda vardır.
(E.Nurefşan Dinç tasavvur dergisinden 2019 s.889 da ) şöyle bir olay nakleder.” Bilhassa Kastilya Kralı VI. Alfanso’nun (öl.1109) 1085 de Tuleytula’yı işgal etmesi akabinde; fukahanın fetvaları yanında meliklerden de yardım talepleri üzerine Yusuf b. Tefşin ve yakın çevresi ile istişare etmiş, onlar Allah a ve resulüne iman eden bir kimsenin Müslüman kardeşine yardım etmesinin vacip olduğunu ve düşmana bırakılmasının helal olmadığını ifade ederek görüş bildirmişlerdir. Bunun üzerine Endülüs’e geçen Yusuf b Tafşin Tuleytul’yı işgal eden VI. Alfanso ya karşı Teledo da 1086 da kesin bir zafer kazanmıştır. ”bu da istişarenin kamu yönetiminde uygulanmasında ilginç örnektir.
NOT: Yönetim ve yönetişim kavramları hakkında detaylı bir tartışma için Yahya Fidan’ın “Yönetimden Yönetişime: Kavramsal Bir Bakış” makalesini tavsiye ederim.