Akıllı telefonlar günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Haberleşmek, bilgiye ulaşmak, bilgiyi paylaşmak ve hatta sosyal hayata karışmak için kullandığımız akıllı telefonların yaydığı radyasyonun ne kadar farkındayız? Gece gündüz yanımızdan ayırmadığımız, onsuz kendimizi eksik hissettiğimiz, her dakika ulaşılabilir olmamızı ve her şeye, herkese hızla ulaşmamızı sağlayan telefonumuzu nerede taşıdığımız önemli mi? Günde kaç saat kullandığımız ne kadar fark yaratır? Telefonlarımızı her geçen gün daha “akıllı”, daha hızlı hale getiren teknolojik ilerlemelerin sağlığımız üzerinde ne gibi etkileri olacak?
Bütün bu soruların henüz çok kesin yanıtları yok ancak olası riskleri ortaya koyan yayınlanmış pek çok makale mevcut.
Biliyoruz ki cep telefonları “elektromanyetik radyasyon spektrumu” içinde yer alan bir enerji ile çalışırlar. Bu spektrumun bir ucunda X ve gama ışınları (iyonizan radyasyon) yer alırken, diğer uçta ise radyo dalgaları bulunmaktadır. Telefonlarımızın yaydığı radyasyon, radyo dalgalarının enerji düzeyindedir. Bu radyasyon akut dönemde ciddi etkiler ortaya koymasa da telefonumuzu yanımızdan ayırmadığımızı göz önünde bulundurursak, uzun vadede ortaya çıkabilecek olası yan etkileri göz ardı edemeyiz. II. Dünya Savaşı’nda radarların kullanılmasıyla birlikte önceleri zararsız kabul edilen bu tür “non-iyonizan” radyasyona maruziyetin erkek üreme sağlığı üzerindeki etkilerini araştıran çalışmalar 1960’lı yılların başından itibaren yapılmaya başlanmıştır. İlerleyen teknoloji radyolar, televizyonlar, bilgisayarlar, cep telefonları ve kablosuz interneti hayatımıza sokarak maruziyeti gittikçe arttırmıştır.
Özellikle erkeklerin pantolon cebinde ya da kemerine takılı olarak taşıdığı telefonların üreme sağlığı üzerindeki etkilerini araştıran çeşitli araştırmalar mevcuttur. Bu çalışmalara göre, telefonunu sürekli pantolon cebinde taşıyan ve gün içinde uzun süre telefon kullanan erkeklerde sperm parametrelerinde bozulma gelişiyor. Benzer etki kablosuz internete bağlı ve diz üstünde tutularak kullanılan dizüstü bilgisayarlarda da ortaya çıkıyor. Sperm sayısında azalma, sperm hareketliliği, canlılığı ve morfolojisindeki bozulmalar erkeklerde infertiliteye sebep olabiliyor. İnfertil erkeklerin önemli bir bölümünde DNA hasarı söz konusu ve radyasyon maruziyeti de DNA hasarına neden olan faktörlerden birisi. Vurgulanması gereken önemli bir nokta da DNA hasarının infertilitenin yanı sıra tümör gelişimi riskini de beraberinde getirdiği.
Telefon ve bilgisayarların yaydığı ısı etkisinin yanı sıra, radyasyonun sitotoksik ve genotoksik etkisi ve radyasyonun neden olduğu oksidatif stres üreme sistemindeki bu bozukluklarda sorumlu mekanizmalar olarak araştırılmakta. Ayrıca kulağımıza tutarak konuştuğumuz telefonun beynimizde hipotalamus ve hipofiz bezinden üreme sistemini kontrol eden hormonların ve pineal bezden de melatonin hormonunun salınımını azalttığı ileri sürülmekte. Böylece cep telefonları hormonal etkiyle de erkek üreme sağlığını olumsuz etkilemektedir.
Sonuç olarak; biz ebeveynler elinde sürekli telefonla gezen, gözünü telefonundan ayırmayan çocuklarımızdan dertliyiz. “Bırak telefonu da çevrenle ilgilen”, “Gözlerin bozulacak ekrana bakmaktan”, “Keşke telefonda geçirdiğin zamanı derslerine harcasan” gibi tenkitlerimize bir yenisini eklemenin zamanı geldi: “Bırak oğlum o telefonu elinden, yoksa çocuğun olmaz”.
KAYNAKLAR
Kesari KK, Agarwal A, Henkel R. Radiations and male fertility. Reprod Biol Endocrinol 2018;16:118.
Okechukwu CE. J Hum Reprod Sci 2020;13:174-183