Her zaman merak etmişimdir.
Eskisinde çalışırken, birden oradan ayrılıp yeni kurulan oluşumlar neden oluyor, nasıl gelişim gösteriyor, diye.
Şirketlerden, partilerden, derneklerden, vakıflardan ayrılıp, aynı tarzda, aynı iş kolunda ve aynı kulvarda çalışan yeni kuruluşlar neden oluşturuluyor, diye.
Bunların pek çoğu, bazılarınca “oğul vermek” olarak adlandırılıyor. Her zaman yeni girişimler, yeni atılımlar olabilir. Çalışma hayatının doğasında var bu. Yeni atölye yeni fabrika yeni şirket…
Peki, bunların dışında bir partiden, bir dernekten neden ayrılınıyor?
Arkadaşlarımdan, “Neden olacak, ‘iktidar hırsındandır bu yapılanlar’.”diyenler olduğunu biliyorum.
Bitmek tükenmek bilmeyen bir iktidar hırsı!
Aman ne de büyük olaymış. Binlerce yıl öncesinden tarihe bakacak olursak, büyük dinlerde mezhepler, işte bu bitmek tükenmek bilmeyen, iktidar olma hırsı nedeni ile ortaya çıkmış. Hıristiyanlıkta da aynı, Müslümanlıkta da.
“Hocam biz bunları zaten biliyoruz, sen şimdi neden yazıyorsun?” diye soracak olursanız, anlatayım.
Kadın-doğum alanında dört ana yan dal var: Obstetrik ve perinatoloji, üreme endokrinolojisi ve infertilite, onkoloji ve ürojinekoloji.
Jinekolojik onkoloji hariç,hepsinde birden fazla dernek var. Neden acaba?
Bir dernekte, genel kurulda yönetime seçilemeyenler, hemen istifa edip aynı kulvarda çalışacak olan yeni derneklerini nur topu gibi kuruveriyorlar. Yeni kurulan derneklerin çoğunun üyeleri, zaten eski derneğin de üyeleri idi.
Yeni dernek kurmaya ne var. İşte bilmem birkaç kişi (en az yedi) yan yana gelirsiniz, Eskilerine bakarak yeni bir dernek tüzüğü yazarsınız. Dernekler masasına verirsiniz. Kabul gelir. Geçici yönetimi seçimsiz oluşturursunuz.
Ondan sonra ver elini ilk genel kurul. Geçici yönetim zaten belli, yeniyi de buna uygun olacak şekilde seçersiniz. Eski dernekte seçimi kaybedenler, yenisinde yönetime bir güzel oturuverirler. (Konularıyla ilgili olarak, yeni ve güncel bilimsel disiplinler için kurulan dernekleri bu tartışmanın dışında tutuyorum. Öyle derneklere tüm dünyada olduğu gibi bizde de zaten gereksinim var.)
Ondan sonrası, gelsin aynı bilimsel aktiviteler. Eski dernek de kongre yapıyor, yeni dernek de. Farkı zamanlarda, hepsi o kadar. Eskisinde de sempozyum var, yenisinde de. Konular aynı, konuşulanlar neredeyse aynı. Birincisinde Ahmet, Mehmet, Süreyya, bir de dışarıdan George, Hans; ikincisinde Ayşe, Fatma, Feridun ve de dışarıdan David ve Pierre.
Bütün bunları neden mi yazdım?
Şundan: Yakın zamanda bu derneklerden birinde bir genel kurul yapıldı. Üyesi olmadığımdan ben genel kurula gitmedim, sonradan bilgim oldu.
Seçimlere iki liste katılmış. Netice; altı bir listeden, beş diğer listeden olmak üzere 11 kişi yeni yönetime seçilmiş.
Bu sonucu ben şöyle yorumladım:
Seçmen özetle şunu diyor. “Biz iki gruptan seçtiğimiz arkadaşlarımızı beğeniyor ve onlara güveniyoruz. Bu nedenle de iki gruptan seçtiğimiz arkadaşlarımızın, birlik ve beraberlik içinde çalışmalarını istiyoruz.”
Bu sonuçlara göre, seçilememiş olan hiçbir arkadaşımın ayrılarak yeni bir dernek kuracağını hiç düşünmek bile istemiyorum.
Hani partiniz de, siz de yıllardır yerinizde sayıyor, bir yerlere gelemiyor, seçimleri kazanamıyorsanız, ayrılıp yeni parti kurarak ülke yönetimine soyunursanız orası başka. Kazanırsanız iktidara gelirsiniz, kazanamazsanız belki yola devam dersiniz, belki de “Yeter!” dersiniz.
Ülkemizde bu şekilde iktidar olanlar var mıdır, vardır. Kaybolup gidenler var mıdır, o da vardır.
Ülke yönetimi için ayrı ve yepyeni bir partiyle yola çıkmak başka, yeni dernek kurup, yine aynı kulvarda koşturmak başka!
Yönetime seçilmiş olan değerli arkadaşlarımın, meslektaşları olan delegelerinin sesini dinlemeleri, birlikte çalışıp birlikte üretmeleri, sadece infertilite konusunda çalışanların değil, tüm kadın-doğum hekimlerinin beklentisi olarak öne çıkıyor.